Bölüm 2

2.1K 288 79
                                    

İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR... YENİ BÖLÜMLER SİZLERİN YORUM VE BEĞENİLERİNE GÖRE GELİYOR... OTUZ YORUMUN ALTINA BÖLÜM GELMEYECEKTİR... BOL KEYİFLER...

YAZAR NOTU: BU HİKAYENİN TAMAMI @SonMoyi arkadaşımıza hediyedir. Öğretmenliğin tebrik ederim. Yeni nesil sana emanet :)


Buzun maviye çalan beyaz rengi dünyadaki en güzel renkti. Onun soğuk hissiyatı en güzel histi. Charlotte, bir zamanlar çeşitliklere sahip olan dünyaya baktı. Bir parmak şıklatışı kadar zaman içinde her şey buz içinde kalmıştı.

Bu dünya da Azalin'e benziyordu. İnsanlar çeşit çeşit ve canlıydılar. Buna karşılık ejderhalar hiçbir zaman kendi dünyalarına zarar vermezlerdi. Onlar her canlıyla barışık yaşamışlardı. O zamanlar pek çok çeşit ejderha vardı. Su ejderhaları, ateş ejderhaları, hava ejderhaları, toprak ejderhaları...

Yalnızca buz ejderhaları bin yılda bir gelirlerdi. Onlar kutsal olanlardı. Kaderlerinde kendi halklarına hükmetmek vardı. Charlotte, geriye kalan son ejderhaydı. Başkası olmayınca kutsal olup olmamanın bir anlamı yoktu ki. Bütün evrenler arasında yapayalnızdı.

"Biliyor musun, Pulip?" diye mırıldandı dalgın bir şekilde sakin adımlarla yürüyerek. "Bütün ejderhalar, kutsal buz ejderhasının yumurtalarından doğarmış. Sonrada kendi türlerini devam ettirirlermiş"

Pulip, buzla kaplı donmuş haldeki bir ağaca bakıyordu merakla. Onun açısından önemli olan renklerin uyuşup uyuşmadığıydı. Kahverengi ve buz mavisi hoş bir kombin olmuş gibi görünüyordu. Tatminkâr bir şekilde gülümseyerek ona baktı. "O zaman sizin hayatta olmanız çok sarı" dedi neşeli bir şekilde. "Bir sürü renkli ejderha yaratabilirsiniz"

Yaratamazdı. İşte asıl nokta da buradaydı. Her yaratık gibi onun da bir eşe ihtiyacı vardı. Kutsal buz ejderhaları da tıpkı diğer bütün yaratıklar gibi ebedi eşle lanetlenmişlerdi. Azalin'in hayatta olduğu dönemlerde hiçbir ejderha onun eşi olarak duygularını uyandıramamıştı.

Oysa eşe ihtiyacı olmayacak kadar duyguyla doluydu. Hüzün, acı ve öfkeyi iliklerine kadar hissedebiliyordu. İhtiyacı olan bütün hislere sahipti.

Asıl merak ettiği ise neden hala bir şey olmadığıydı? Paganlar çoktan tepesine binmeliydi. Neden hiçbir şey olmuyordu? Kimse yoktu. Belki de yeryüzüyle birlikte donmuşlardı kim bilir?

Kaos...

Bu adı nasıl unutabilirdi? Onu bunca zaman boyunca hapsedip bütün halkını katleden o hain! Onu düşününce bile öfkesi daha da büyüyordu. Kendisini sakinleştiremeye çalışarak durdu ve etrafına bakındı. Saçmalıyordu. Eğer Kaos hayatta olsaydı Charlotte hala tutsak olurdu.

Dalgın bir şekilde buzla kaplı ormanı inceledi. Bu yaratıklara elf diyorlardı. Doğrusu çokta güzellerdi. Her biri sonsuza kadar buzun içinde bu güzelliklerini koruyarak yaşamaya devam edecekleri için kendilerini şanslı saymalıydılar.

Pulip merakla her bir buzdan heykeli inceliyordu. "Burası çok renkli olmuş" dedi neşeyle. Farklı canlıları görmek onu her zaman heyecanlandırırdı. "Sizin yokluğunuzda hiç gezememiştim ama şuan çok turuncu hissediyorum kendimi"

Neşeli hissediyordu. Ah, Pulip... Onun varlığı Charlotte'u da mutlu ediyordu doğrusu. Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını biliyordu ama her şey yeniden yazılabilirdi. Silinen Azalin'in yerine yeni bir dünya kurulabilirdi.

Dev meşe ağacının basamaklarını ağır ağır çıkmaya başladı. "Endişe etme, Pulip" diye mırıldandı dalgın bir şekilde. "Bundan sonra ben buradayım ve sen istediğin kadar korkmadan gezebilirsin artık"

YEDİ ÖLÜMCÜL GÜNAH 5- IŞIK TANRISIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin