Bölüm 4

1.9K 298 89
                                    


İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR... YENİ BÖLÜMLER SİZLERİN YORUM VE BEĞENİLERİNE GÖRE GELİYOR... OTUZ YORUMUN ALTINA BÖLÜM GELMEYECEKTİR... BOL KEYİFLER...


"Ve sonra o bana tadı aynı sarıya benzeyen dutlar verdi" dedi Pulip neşeyle. "Ve bir de o benim türümü biliyordu. Bana renk perisi misin diye sordu. Ve sonra da bana bir sürü meyve getireceğini söyledi. Çok sarıydı gerçekten. Hem sarı hem de beyaza benziyordu"

Geldiğinden beri Pulip bunu anlatıyordu ona. Bir adam onu fark etmişti ve ona meyve ikram etmişti. Neredeyse bir buçuk saate yakındır sadece onun hakkında konuşuyordu. Daha önce kimse hakkında konuştuğunu duymamıştı. Çünkü kimseyle tanışmamıştı. Hayatı saklanarak geçtiği içindi muhtemelen. Şimdi Charlotte'un ortaya çıkmış olması minik periye güven veriyordu.

Tabi ki ona bir şey olmasına izin vermezdi. Hissedemiyor olabilirdi ancak bu periye bağlılığı yüksekti. O, Charlotte'un geçmişinden kalan tek şeydi. Tıpkı kendisi gibi türünün son örneğiydi. Çünkü renk perileri Azalin'de yaşayan bir türdü. Ejderhalar gibi onlarda yok olmuştu.

Bu bir aile geleneğiydi. Charlotte, doğduğunda Pulip'de onunla aynı zamanda doğmuştu ve birbirlerine arkadaşlık etmeleri için bir araya getirilmişlerdi. Daha küçücük bir çocukken de birlikteydiler. Pulip, o hapsedildiği süre boyunca onu beklemişti.

Yine de bu adam ilgisini çekmişti. Renk perilerini nereden biliyordu? Dünyada geziniyorduysa donmamayı nasıl başarmıştı? Gücüne karşı koyacak kadar güçlü bir yaratık yoktu bu dünyada.

Nazikçe Pulip'in tepesinde bir tomurcuğa benzeyen saçlarını okşadı. "Sana kendisinin ne olduğunu söyledi mi?" diye sordu dalgın bir şekilde.

Sanki çok önemli bir şeyi unutmuş gibi Pulip bir an durdu. Yüzünde dehşet ifadesi oluşmuştu. "Hayır, söylemedi" derken sanki çok büyük bir suç işlemiş gibi birden durgunlaşmıştı.

Renk perilerinden haberdar olan, beyaz ve sarı bir adam. Pulip, ilk tanıştıklarında onun için de buna benzer bir şey söylemişti. Mavi ve beyaz olduğunu. Buzdan yani güçlerinden bahsettiğini düşünmüştü ama o bunu karakter analizi için kullanıyordu ve işin aslı Pulip'in analizleri çok güçlüdür.

Beyaz, güvenilir ve güçlü olduğunu, sarı ise enerjik ve neşeli olduğunu anlatıyordu. Charlotte içinse mavi demişti. Ağırbaşlı ve adil. Sonuç olarak belli ki bu adama güvenmişti.

Yavaşça başını yana eğdi. "Ne zaman buluşacaksınız tekrar?" diye sordu.

"Bugün akşamüzeri. O donmayan adanın yakınlarında"

Şu tuhaf minik ada. İçinde yaşayan yalnız iki kişi vardı. Charlotte orayı dondurduğunda ada birden buzu içine çekmiş ve yok etmişti. Targan'dan öğrendiğine göre o adanın adı Punk Hazard'dı. Zamanında Kaos'u hapsetmek için özel olarak Kronos tarafından yapılmıştı ve gücü emme özelliğine sahipti. Üzerinde yaşayan kadın adanın gardiyanı ve diğeri de kocasıydı.

Acaba adam, bahsi geçen o adada mı yaşıyordu. "Pulip" dedi nazik ve yumuşak bir sesle. "Adamın hisleri var mıydı?"

Küçük peri başını iki yana salladı. "Tamamen siyahtı"

O zaman o değildi. Çünkü hisleri yoksa eşi de olamazdı ama yine de adanın etrafında dolaşıyordu. Belki de tanıdıktı. Asıl mevzu ise o adam adaya yakındı ve buzdan etkilenmemişti. O zaman başkaları da vardı onun gibi.

Hafifçe gülümsedi. "Bugün bende size katılsam olur mu?" diye sordu yumuşacık bir sesle. "Yeni arkadaşını çok merak ettim"

Geç kalmıştı. Mithras, sıkıntıyla üfleyerek etrafına bakındı. Elinde kocaman bir meyve sepeti ile ayakta dikilmiş koca bir adam olarak tepkisinin son derece anlaşılabilir olduğunu sanıyordu. Bulabildiği ya da aklına gelen bütün meyveleri toplamıştı. Muz, elma, armut, üzüm, dut, çilek ve hatta nar. O nar tanelerinin ayırırken ettiği küfürleri hiçbir zaman ettiğini hatırlamıyordu.

YEDİ ÖLÜMCÜL GÜNAH 5- IŞIK TANRISIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin