Bölüm 6

2K 283 48
                                    

İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR... YENİ BÖLÜMLER SİZLERİN YORUM VE BEĞENİLERİNE GÖRE GELİYOR... OTUZ YORUMUN ALTINA BÖLÜM GELMEYECEKTİR... BOL KEYİFLER...


"Çok sarı değil mi? Ona arkadaşım diyebilir miyim? Meyveler çok lezzetliydi"

Işık şeytanı...

Hisleri yeniden geri gelmişken sevinse mi yoksa üzülse mi gerçekten bilmiyordu. Eşini bulduğu için seviniyordu. Kendi türünü devam ettirmek için ihtiyacı olan tek şey oydu. Ancak kendisini aptal yerine koymasından rahatsız olduğu bir gerçekti.

Işık şeytanı demek. Charlotte, başını çevirip dalgın bir şekilde buzla çevrili güzel manzaraya baktı. Sanki Samael'i tanımıyormuş gibi. O herif, cenneti yansıtacak hiçbir şeyi yaratmazdı kendi dünyasında. Öyle bir gaflete düşen bir şeytanın da yaşama şansının olduğunu düşünmek aptallık olurdu.

Mithras, paganların ikinci nesil ışık tanrısı. Savaş tanrısı Mars ve hikmet tanrıçası Minerva'nın tek oğlu. İnsanlığın Mitra olarak tanıdığı tanrı. Bir zamanlar kendisine inanan ve iyi kalpli olduklarına inandığı insanlara çocuk suretinde görünürmüş ve yardım edermiş.

En yakın arkadaşı Erebus, Kaos ve Kronos'un oğlu karanlık tanrısıydı. Birlikte paganları hapsettikten sonra ortadan kaybolmuşlardı. Uzun bir süre cennetin bir askeri olarak savaştıktan sonra Mithras ölmüştü. Sonrasında anılarını geri alan Erebus, onun özünü hayat suyuna gömmüş ve yeniden canlanmasını sağlamıştı.

Kaos'u öldürenlerden biri de oydu. Charlotte'un mührünün açılmasına farkında olmadan yardım etmişti ve şuanda da peşindeydi. Açıkçası bütün bu edinilen bilgilerden sonra bu eşleşmeden hoşlanmamıştı. Ebedi eşi kendisini hapsedenlerle aynı türden olmasından hoşlanmamıştı.

Elbette ki Pulip için bütün bunların hiçbir önemi yoktu. Küçük perinin kalbine giden yol midesinden geçiyordu ve ışık tanrısı o yolu fetih etmişti. Açıkçası bu nokta da Charlotte'un memnun olduğu tek nokta Pulip'in mutlu olmasıydı.

Hafif bir gülümsemeyle ona baktı. Döndüklerinden beri bir saat geçmişti ve o şişmiş göbeğiyle dizlerinde yuvarlanmaktan başka bir şey yapmıyordu. O kadar çok yemişti ki minicik kanatları ve bacakları gövdesini taşımıyordu. Karnı ağrıdığı içinde sürekli ovmak gerekiyordu.

Charlotte çok nazik bir şekilde onun minik bir topa benzeyen karnını işaret parmağıyla ovuyordu. "Tabi ki" dedi gülümseyerek. "Beni onunla tanıştırdığın için teşekkür ederim, Pulip" dedi. "Gerçekten yeni arkadaşımız çok yardımcı olacak bize"

Ovalanan karnı ve kraliçesinden gelen övgüyle Pulip memnun bir şekilde kıkırdadı. "Çok pembe oldum"

Kızardığı için mi yoksa mutlu olduğu için mi böyle söylediğinden emin değildi ancak bir daha bu kadar çok yemesine izin vermemeliydi. Onun çevresinde neşeyle dans etmesini daha çok seviyordu. Ne kadar mutlu olursa olsun karın ağrından kıvranması hiç de hoş bir durum değildi.

Dudaklarındaki gülümseme ciddi bir ifade aldı ve başını kaldırıp Kral Targan'a baktı. Eğer Pulip'in dilinden konuşacak olsaydı adamın çok gri göründüğünü söyleyebilirdi. "Neden bu kadar umutsuzsun, genç kral?" diye sordu yarı alaycı bir şekilde. "Arzu ettiğin gibi bütün halkın ve ailen buzun içinden çıktı. Üzülecek bir şeyinin olmaması lazım"

Hiç de genç bir kral sayılmazdı. Sonsuzluk yolunda milenyum devirmişti. Belki bazıları için çok kısa bir süreydi bu ama Targan genç bir adam değildi kesinlikle. Hoş, onunla karşılaştığında çocuk sayılırdı ama o da bütün bir ömrünü hapiste geçirmişti.

YEDİ ÖLÜMCÜL GÜNAH 5- IŞIK TANRISIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin