Hareket ettiğimi hissettiğimde gözlerimi yavaşça açarak zorlukla etrafıma bakındım fakat gözüme vuran ışık bana hiç yardımcı olmuyordu.
Titrek bir nefes vererek başımı oynatmaya çalıştığımda üzerinde yattığım ilerlemekte olan sedye durdu.
"Güzel kızımız uyanmış."
Bakışlarım babama çarptığında hafifçe duraksadım.
"Ne?"
Şaşkınlıkla konuştuğumda babam sırıttı ve hafifçe üzerime eğildi.
"Beni gördüğüne sevinmiş durmuyorsun güzel kızım, yoksa babanı özlemedin mi?"
Dudağını büzerek konuştuğunda ona bakmaya devam ettim.
Şu an oldukça itici duruyordu ve ben neler olduğunu anlayamadığım için bir kabusun içinde kapana kısılmış gibi hissediyordum.
"Nasıl olur?"
Babam histerik bir kahkaha atarak geri çekildi.
"Her şeyi öğreneceksin ama öğrendiklerinin seni sevindireceğimi sanmıyorum Adeline."
Sertçe konuşup bana ufak bir bakış attığında sedye hareket etmeye devam etti.
Boynumda ufak bir acı hissettiğimde gözlerimin kapanmaya başlaması uzun sürmemişti.
"İyi uykular Adeline.""Sakin olman gerek Richard."
Richard histerik bir şekilde güldü ve hafifçe geri çekildi.
"Sakin mi olmam gerek?"
Natasha tedirginlikle adama baktı ve derin bir nefes aldı.
"Onu koruyamadım."
"Hiçbirimiz koruyamadık."
Richard gözünden akan yaşları umursamadan kafasını iki yana sallayarak ağlamaya devam etti.
Tony sessizce oturduğu koltuktan sakin bir şekilde kalktı ve salonun içinde dolaşmaya başladı.
"Onu önce vurdular sonra da hiçbir şey olmamış gibi içeriye kadar girip alabildikler."
Tony alayla güldü ve gözünden akan yaşı silerek rafın üzerinde duran fotoğrafa ufak bir bakış attı.
"Tony."
Steve, Tony'e doğru ilerlemek istediğinde Tony hızlıca geriye çekildi ve bağırarak konuşmaya başladı.
"Sözde bir grup kahramanız ama dibimize kadar girip Adeline'i almalarına izin veriyoruz."
Tony salonun içinde sinirle ilerlerken bir yandan da başına vuruyordu.
Sinirini alamayıp mutfak tezgahındaki şeyleri devirdiğinde Steve onu hızlıca geriye çekti.
"Sakin ol."
Tony bir şey söylemeden ellerini yüzüne kapattığında Richard bitkinlikle yerinden kalktı ve yavaş adımlarla ona doğru ilerleyerek elini omzuna koydu.
"Onu geri alacağız."
Tony bakışlarını Richard'ın kararlı yüzüne çevirdi ve kafasını onaylar anlamda salladı.
Loki ayakta dikilmeyi bırakarak grubun yanına doğru ilerledi ve onlara bakarak hafifçe gülümsedi.
"Bana bir söz söylemiştin, Stark."
Herkesin bakışları Loki'ye döndüğünde Tony hafifçe kaşlarını çattı.
"Koruyamasak bile intikamını alırız."
Richard, Tony'e baktı ve kafasını olumlu anlamda salladı.
"Alacağız."Hareket etmeye çalıştığımda kollarımda hissettiğim ağırlıkla duraksadım.
Kelepçelenmiştim.
Elimi sertçe hareket ettirdiğimde bana kazandırdığı tek şey bileğimdeki yoğun acı olmuştu.
"Bence daha fazla zorlayıp canını acıtma Adeline."
Babamın sesini duyduğumda bakışlarımı etrafta dolaştırdım.
"Nasıl hissediyorsun?"
Yanımdaki sandalyeye oturduğunda bir şey söylemeden ona bakmaya devam ettim.
Gülüp elini saçlarımda gezdirdiğinde sinirle geri çekildim.
"Adeline, değişmişsin kızım."
Kendi kendine gülüp odanın içinde dolaşmaya başladığında şaşkınlıkla onu izledim.
Delirmiş gibiydi ya da deliren bendim ve ölü olması gereken babamı hayal ediyordum.
"Bana burada neler döndüğünü anlat, hemen."
Sinirle konuştuğumda gülmeyi bırakıp bana doğru yaklaştı.
"Anlatacağım, hatta belki biraz görsellerle destekleriz."
Demir kapıya vurduğunda çıkan ses ile yüzümü buruşturdum.
Kapı açılıp içeriye iki asker girdiğinde eliyle beni işaret etti.
"Getirin onu."
İkisi de kafasını onaylar anlamda sallayarak beni zorla kaldırdılarında tanıdık gelen an ile duraksadım ve kafamı iki yana salladım.
Askerlerden birisi hafifçe güldü ve bana yaklaştı.
"Demek hatırlamaya başlıyorsun ha?"
Bir şey söylemeden beni götürmelerine izin verdim.
Bakışlarım kendisini hafif sızlamaya belki eden karnıma kaydı.
Ne kadar zamandır buradaydım ben?
Demir kapıdan geçip koridora çıktığımızda ikisi de kollarımdan çekiştirerek beni ilerletmeye devam etti.
Çok geçmeden başka bir kapıyı açarak beni içeriye ittiklerinde dengemi sağlayamadım ve sertçe dizlerimin üzerine düştüm.
Karnımdaki acı kendini belli ettiğinde birkaç saniye yerde aynı şekilde durmaya devam ettiğim sırada uzatılan el ile duraksadım ve yukarıya baktım.
Gördüğüm kişiyle hafifçe çığlık attım ve korkuyla geriye kaçtım.
"Merhaba Adeline, doktorunu özledin mi?"
Kafamı iki yana sallayarak geriye doğru gittiğim sırada kollarımdan sıkıca tutulmamla yüksek sesli bir çığlık attım.
Doktor bunu umursamadan beni yerde sürüklemeye başladığında onu itmeye çalıştım ama ona karşı koyamayacağım kadar güçlüydü.
"Lütfen, bırak!"
Korkuyla bağırdığımda umursamadan beni zorla koltuğa oturttu.
"Şimdi Adeline, sadece izle."
Önümdeki siyah ekran açıldığında bakışlarımı oraya çevirdim.
Ekranda Richard göründüğünde şaşkınlıkla izlemeye devam ettim.
"İşte burası en üzüldüğüm kısım, iki kardeşin buluşması."
Alayla konuştuğunda gördüğüm şeyle duraksadım.
"Birbirinize bu denli sahip çıkmanız göz yaşartıcı."
Ekran tekrar karardığında artık tamamen yerine oturan şeylerin ağırlığı ile sarıldığımı hissettim.
"Richard, benim abim."
Kendi kendime mırıldandığımda doktor koltuğumun etrafında dönmeye başladı.
"Artık gelişimine devam etmeliyiz."
Alayla güldüm ve hafifçe doğrulmaya çalıştım.
"Kevin'ın istediği şeye dönüştüm zaten daha ne kadar uğraşacaksın?"
Doktor alayla güldü ve önümde eğildi.
"Demek hatırlamaya başladın, lanetli."
Bir şey söylemediğimde dudaklarını büzdü ve aklına bir şey gelmiş gibi bana döndü.
"O zaman şu öldürdüğün adamı da hatırlarsın."
Başımı hafifçe öne eğdim.
Doktor bir şey söylemeden geri çekildi.
"Şimdi seni odana götürecekler, uslu bir kız olup yolda eski dostunla sohbet edebilirsin."
Kolumdaki kelepçeyi çözerek beni öne doğru ittirdiğinde bir şey yapmadan ilerlemeye devam ettim.
İki asker tekrar kollarımdan tutup beni ilerlettiğinde karşıdan gelen kişiyle durdum.
"Adeline, ait olduğun yere döndün demek?
Beni hatırladın değil mi?"
Alayla konuştuğunda aynı şekilde yüzüne bakmaya devam ettim.
Aaron hafifçe güldü ve yanımdaki askerlere baktı.
"Onu ben götürürüm."
Askerler yerinde kıpırdanıp birbirine baktığında Aaron kaşlarını kaldırdı.
"Ama efendim-"
"Ben götüreceğim."
İki asker de kolumu bıraktığında Aaron beni yürümem için itti.
Koridoru geçtimiz an hızlıca ona döndüm ve karnına sert bir tekme atarak geriye doğru sendelemesini sağladım.
"Hâla hırçınsın demek?"
Aaron güldüğünde elimi hafifçe havaya kaldırdım.
"Boynunda o varken gücünü kullanamazsın."
Gülme sırası bendeydi.
"Neler yapabileceğim hakkında bir fikrin yok Aaron."
Aaron'un bir şey söylemesine izin vermeden elimi havada yumruk yapıp boynumdakinin çıkmasını sağladım.
Aaron şaşkınlıkla bana baktığında enerjimi boynuna doğru yöneltip ellerimi birbirine yaklaştırdım.
Onun bana yaptığı gibi yapıyordum, onu boğuyordum.
"Sana güvenmiştim."
Gözümden akan yaşa aldırmadan nefes almak için direnen Aaron'a baktım.
"Nefes alamamak kötü bir his değil mi Aaron?
Tüm hayatının başka birinin ellerinde olması."
Aaron derin bir nefes alarak zorlukla konuştu.
"Bunu yapmazsın."
Alayla güldüm ve ellerimi biraz daha sıkılaştırarak yukarıya çıkardım ve Aaron'un havaya yükselmesini sağladım.
"Yanlış bir hamleydi Aaron, bana yaşadığım acıları ve zorla elimden aldığınız abimi hatırlatmanız."
Koridordan gelen adım seslerini duyduğumda oraya doğru bakıp son kez Aaron' döndüm.
"Buradan bir şekilde çıkacağım Aaron ve o zaman geldiğinde saklanacak delik ararsan iyi olur, eski dostum."
Aaron'u sertçe yere bıraktığımda bana doğru gelen askerlere direnmedim ve odaya götürmelerine izin verdim.
"Aaron'u az kalsın öldürüyormuşsun ha?"
İçeride Kevin'ı gördüğümde göz devirerek askerlerin bileğime ve boynuma takmaya başladıkları zincire baktım.
Kevin oturduğu yerden eğildi ve yerdeki zinciri tutarak sertçe kendine doğru çekti.
Boynum acıyla sızladığında dişlerimi sıktım.
"Küçükken eğitilmen daha kolaydı, babasını seven küçük bir kız çocuğuydun ve her dediğimi yapıyordun."
Hafifçe güldü ve parmaklarını zincirde dolaştırdı.
"Ama büyünce fazla hırçınlaştın, bir tasmaya ihtiyacın var."
Beni sertçe kendine doğru çekerek benimle aynı boyuta geldi.
"Arayı kapatma zamanı, yuvana hoşgeldin kızım."
Sırıttım ve gözlerimi sıkıca kapatarak açtım.
Kevin'ın şaşkın bakışlarına bakılırsa beklediğim olmuştu.
Hâla gücüme ulaşabiliyordum.
"Burayı yerle bir edeceğim, baba."
Samimiyetten uzak bir şekilde konuşarak gözümü bile kırpmadan odanın içindeki eşyaları fırlattığımda Kevin'ın sertçe yutkunduğunu gördüm.
İntikam alma vakti gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
belle âme || Stark [düzenleniyor]
Fanfiction"The problem is," he said as he leaned in, "if i kissed you, I don't think I'd be able to stop."