[chapter 6]

2.6K 178 145
                                    

Derin bir nefes vererek eşyalarımı koymaya yer bulamadığım için karma karışık duran dolaba kısa bir bakış attım, giyecek bir şey bulamıyordum ve bu his kesinlikle can sıkıcıydı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Derin bir nefes vererek eşyalarımı koymaya yer bulamadığım için karma karışık duran dolaba kısa bir bakış attım, giyecek bir şey bulamıyordum ve bu his kesinlikle can sıkıcıydı.
Sonunda gözüme çarpan yeşil saten elbisemi hızlıca giyerek aynada kendimi inceledim, elbiseler her zaman favorimdi.
Ayağımı geçirdiğim topuklu sandaletlerin çıkardığı gürültülü sesi umursamadan neredeyse zıplayarak merdivenlerden indiğimde herkesin masada olmasıyla yüzümü geniş bir gülümseme kapladı.
"Günaydın."
Yüksek bir sesle konuşarak benim için ayrılan yere oturduğumda gözler bana döndü.
"Fazla neşelisin, buna bayılıyorum."
Natasha gülerek konuştuğunda ona uzaktan bir öpücük attım.
"Günaydın Adeline."
Bay Stark yan tarafımda bulunan bedenini bana biraz daha yaklaştırarak yüzündeki sırıtmayla konuştuğunda ona hafifçe gülümsedim.
Bugün herkes konuşmaya meyilli olduğu için uzun geçen kahvaltı sonrasında kendimi sonunda odaya atabilmiştim.
Yatağımda uzanmış karşımda duran kitaplıktan kitap seçmeye çalışıyorken kapının tıklatılmasıyla yerimde doğruldum.
"Evet?"
Bay Stark ilk önce kafasını uzatarak etrafa bakındıktan sonra içeriye girdi.
"Merhaba Adeline."
Her zaman kullandığı o çapkın ses tonuyla konuştuğunda ayağa kalkarak karşısına geçtim.
"Bir şey mi istemiştiniz Bay Stark?"
Kaşları hafifçe çatıldığında bunu umursamamaya çalıştım, ben pek bir yararı olmasa da ondan uzaklaşmaya çalıştıkça, Bay Stark bunu umursamadan her şeyi önüme seriyordu.
"Bu konuda anlaştığımızı sanıyordum."
Bakışları yüzümde gereğinden fazla oyalandığında oldukça zor olsa da sakin kalmaya çalışarak konuşmaya devam ettim.
"Evet ama sanırım size kendi istediğim şekilde hitap etmeye devam edeceğim."
"Adeline."
Bay Stark bana doğru bir adım daha geldiğinde sertçe yutkundum.
"Lütfen bana olması gerekenden fazla yaklaşmayın."
"Bu seni rahatsız mı ediyor, seni huzursuzlandırıyor muyum?"
Cevabımın olumsuz olmaması için yalvarabilir gibi görünüyordu.
"Hayır, ama-"
"O zaman neden Adeline, kendini öyle sıkı koruyorsun ki sana nasıl yaklaşacağımı kestiremiyorum bile."
Sesindeki isyan net bir şekilde hissediliyordu.
"Bana beni istemediğini söyle, o zaman sana bakmayacağım bile.
Ama bil ki senden hoşlanıyorum ve bu gerçek, her zaman öyle olacak."
Sessizliğim çığ gibi büyüdüğünde dudaklarımı ıslattım, bu Bay Stark'ın bakışlarını oraya kaydırmıştı.
"Ben etrafındakilere şans getiren biri değilim Tony, çevremde bulunan herkes bunun acısını çekiyor.
Bana lanetli diyen insanlara katılmaya başladım çünkü haklılar, çevremdeki herkes hep bir şekilde yaralanıyor."
Tony kafasını iki yana salladı.
"Üzgünüm Adeline, ama seninle birlikteyim lanetli ol ya da olma.
Acı çektireceğini ya da lanetli olduğunu mu düşünüyorsun? Hepimiz lanetliyiz."
Sesi o kadar net ve sert çıkıyordu ki, onu gece boyu dinleyebilirdim.
"Bana kötü şans ya da acı mı getireceksin?
Bunu sen yaptığın sürece umurumda bile değil, sen olduğun sürece hiçbir şey umurumda değil."
Dolan gözlerimi kırpıştırdığımda Tony derin bir nefes alarak aramızdaki mesafeyi sıfırladı.
Elleri yanaklarıma çıktığında hissettiğim sıcaklıkla gözlerimi kapatmıştım.
"Bana evet dersen, benim için nasıl bir şey olduğunu bilemeyeceksin bile.
Onayına ihtiyacım var, sana ihtiyacım var Adeline."
Gözlerini kırpıştırarak ona bakmaya devam ettiğimde Tony yüzüme beklentiyle bakıyordu.
Pişman olabilirdim, düşündüğüm tüm kötü ihtimalleri yaşayabilirdik ama birlikte olurduk.
Tony sessizliğime dayanamıyormuş gibi bakarken hiç beklemeden dudaklarımı onun dudaklarının üzerine örttüm.
Tony beklediği cevabı aldığında bana karşılık verdi.
Çok geçmeden sıcak dudaklarından ayrıldığımda yüzündeki gülümsemeyle istemsizce gülümsedim.
Tony hiçbir şey söylemedi, sadece gözlerimin içine baktı ve bana sıkıca sarıldı.

Derin bir nefes vererek kendimi çimlere attığımda yanıma hızlıca oturan Pietro ile korkuyla yerimden zıpladım.
"Tanrım! ödümü patlattın."
Pietro büyük bir kahkaha atarak koluma hafifçe vurduğunda istemsizce kıkırdamıştım.
"Bunlara alışmalısın Adeline."
Göz devirdim ve onu itekleyerek konuştum.
"Belki de sen yanıma yavaş gelmeyi denemelisin, Pietro."
Pietro birkaç saniye sessiz kaldı.
"Bu çok mantıklıydı."
Gülerek saçlarını karıştırdığımda
Pietro yüzünü buruşturarak sırıttı.
"Yakışıklılığımı bozuyorsun."
Göz devirip konuşmak için ağzımı araladığım sırada Wanda'nın seslenmesiyle ikimiz de o tarafa baktık.
"Akşam yemeği?"
Sorarcasına konuşarak gülümsediğinde Pietro saniyeler içinde içeriye girmişti, Wanda buna gülerek bana baktığında gülümsedim.
"Sen gir, geliyorum."
Wanda kafasını sallayarak içeriye girdiğinde yavaşça ayağa kalktım.
İçeriye ilerleyecekken dış taraftaki ağaçlık alandan gelen seslerle duraksadım ve birkaç saniye etrafa bakarak doğru duyup duymadığımı anlamaya çalıştım.
Tekrardan gelen hışırtılı sesle birlikte elimdeki enerjiyi ortaya çıkartarak ağaçlık alana ilerledim.

"Kimse var mı?"
Biraz ilerledikten sonra uzun bir süre ses olmayınca boş yere geldiğimi anlayarak derin bir nefes eşliğinde arkama döndüm.
Sakin adımlarla kulenin bahçesine girmek üzereyken arkamdan gelen sesle hızlıca geriye döndüm fakat çoktan ağzım kapatılmış ve boynuma bir şey takılmıştı.
Gözlerim kapanmadan önce gördüğüm tek şey boynuma sarılmış metal bir kol oldu.

Keyifle okuyun, yorum yapmayı unutmayınn.
Yorumlarınız benim için çok değerli.

belle âme || Stark  [düzenleniyor]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin