Odanın kapısı yavaşça aralandığında bakışlarımı duvardan çektim ve o tarafa baktım.
"Abi?"
Richard hafifçe gülümsedi ve eliyle odayı işaret etti.
"Girebilir miyim?"
Kafamı salladım ve yatakta biraz daha yana kaydım.
Richard yavaş adımlarla yanıma oturduğunda hafifçe boğazımı temizledim ve gözlerimi ileriye çevirdim.
"İyi olmadığını biliyorum."
Sakin bir sesle konuştuğunda hafifçe gülümsedim.
"Tahmin etmesi zor değil."
Richard bir şey söylemeden durduğunda bakışlarımı ona çevirdim ve kısık bir sesle konuştum.
"Özür dilerim, ne olursa olsun o ev bizim için bir şeyler ifade ediyordu.
En azından senin için."
Richard hafifçe gülümsedi ve bakışlarını benden kaçırdı.
"Etmiyordu."
Gözlerini tekrar bana çevirerek konuştuğunda kaşlarımı kaldırdım.
"Benim için bir anlam ifade eden tek şey sensin, o ev ya da eskiden olan şeyler umurumda değil Adeline.
Bunların seni üzmesine izin vermeyeceğim, sahte anılarının altında kalmanı istemiyorum."
Richard hızlıca konuştuğunda derin bir nefes verdim ve başımı yere eğerek yüzümü sildim.
"Yaşadığım şeylerin hangisi gerçek bilmiyorum."
"Nasıl yaptın?"
Richard sakin bir sesle konuştuğunda hafifçe kaşlarımı çattım.
"Aaron ile olan şey, nasıl yaptın Adeline?"
Kaşlarımı daha da çattım ve yavaşça ayağa kalktım.
"Bilmiyorum, ben sadece-"
Duraksadığımda Richard kaşlarını kaldırdı ve karşıma geçti.
"Sadece ne?"
"Sadece çok sinirlenmiştim ve bir anda oldu, emin değilim."
Hızlıca konuşarak odanın içinde dolaştığımda Richard nazikçe kolumu tuttu.
"Üzerinde bulunan enerjiye daha da fazlası eklenmiş, vücudun tüm enerjiyi içine çekmiş Adeline.
Aaron'un güçlerini çekmişsin."
Richard hafifçe boğazını temizledi.
"Bu büyük bir şey, normal olduğu söylenemez."
Kafamı iki yana salladım ve bir adım geri çekildim.
"Önceden de çok normal olduğum söylenemezdi."
Richard kaşlarını çattı ve derin bir nefes verdi.
"Bu daha başka Adeline."
Bir şey söylemeden ilerleyeceğim sırada Richard kolumu daha da sıkı tuttu.
"Hükümet seni artık gerçekten bir tehlike olarak görüyor, yok edilmesi gereken bir tehlike."
Kolumu sertçe kendime çektim ve bir adım ona yaklaştım.
"Ne yapmamı istiyorsun Richard, tekrar bir özür konuşması mı yapmalıyım?
Olduğum kişi yüzünden birilerinden özür mü dilemeliyim?"
Kafamı iki yana salladım.
"Artık bunu yapmayacağım, insanların beni nasıl gördüğü umurumda değil Richard.
Ben benim, kimseye bir şey ispatlamak zorunda değilim."
Richard bir şey söylemediğinde kapıya doğru ilerledim ve açarak Richard'a baktım.
"Dinlenmek istiyorum, gitsen iyi olur."
Richard başını salladı ve yavaş adımlarla kapının önüne geldi.
"Adeline."
Dudakları konuşmak için aralandığında onu susturdum.
"Gitmelisin abi."
Gözlerimiz kesiştiğinde birkaç saniye süren sessizlikten sonra Richard bir şey söylemeden hızlıca odadan çıktı.
Kapıyı sertçe kapattım ve derin bir nefes vererek koltuğa oturdum.
Çok geçmeden kapı tekrar açıldığında gözlerimi içeriye giren Tony'e çevirdim.
Tony ne tepki vereceğimi kestiremiyormuş gibi kaşlarını kaldırdığında hızlıca ayağa kalktım ve ona sıkıca sarıldım.
Tony vakit kaybetmeden kollarını belime doladı ve beni biraz daha kendine çekti.
"Tony."
Kısık bir sesle mırıldandığımda Tony hafifçe geri çekildi ve ellerini yanağıma çıkardı.
"Buradayım."
Titrek bir nefes vererek geri çekildim.
"Ne zaman bu hale geldiğimi bilmiyorum, iyi hissetmiyorum Tony."
Tony elimi nazikçe tutarak beni koltuğa doğru ilerlettiğinde itiraz etmeden onu takip ettim ve koltuğun köşesine oturdum.
"Üstesinden geleceğiz, her zaman geldik."
Kafamı iki yana salladım ve gözümden akan yaşları sildim.
"Nasıl, yaptığım onca şeyden sonra nasıl?"
"Birlikte Adeline, her zaman birlikte geldik."
Hafifçe gülümsedim.
"Yanımda olan tek kişi sensin Tony, sadece sensin."
"Herkes senin yanında, yalnız değilsin."
Bir şey söylemeden ona bakmaya devam ettim.
"Seni seviyorum."
Tony hafifçe gülerek konuştuğunda gülümsedim.
"Seni seviyorum."
"Ona ne olacak?"
Kısık bir sesle mırıldandığımda Tony hafifçe geri çekildi.
"Onu boşver."
Dişlerini sıkarak konuştuğunda elimi yanağına çıkardım.
"Tony, onunla konuşmam gerektiğini biliyorsun."
"Bu kesinlikle olmayacak."
Tony kendini geriye çekerek net bir sesle konuştuğunda ona doğru ilerledim.
"Tony, bilmediğim şeyler var."
"Her şeyi öğrenmek zorunda değilsin."
Kafamı iki yana salladığımda Tony derin bir nefes verdi.
"Yanında ben de olacağım."
İtiraz etmek için dudaklarımı araladığım sırada Tony hızlıca ağzımı kapattı.
"İtiraz istemiyorum."
Kıkırdadım ve kafamı onaylar anlamda salladım.
Tony güldü ve elini çekerek dudağıma ufak bir öpücük bıraktı.
Geri çekileceği sırada onu kendime biraz daha çektim ve öpüşümüzü derinleştirdim
Tony elini saçımda gezdirerek beni iyice kendine çektiğinde derin bir nefes vererek geri çekildim.
"Bu beklenmedikti."
Tony alayla konuştuğunda kıkırdadım ve onu hafifçe itekledim.
"Şimdi onunla konuşmaya gidebilirim."
Ayağa kalktığım sırada Tony kolumu nazikçe tuttu.
"Şimdi değil, lütfen."
Derin bir nefes vererek kararsızca ona baktığımda Tony ısrarcı bakışlarını çekmeden bana bakmaya devam etti.
"Pekala."
Kollarımı iki yana açarak pes ettiğimi belli ettiğimde Tony genişçe gülümsedi.
"Her zaman yanında olduğumu biliyorsun değil mi?
Günün sonunda ne olursa olsun seni her zaman destekleyeceğim."
Hafifçe gülümsedim ve kafamı salladım.
Tony günün sonunda her zaman yanımdaydı.
•
"Bundan sonrası için sadece beklemeni istiyorum, daha fazla göze batmamalısın."
Fury odanın içinde dolaşarak konuştuğunda sırtımı sandalyeye yasladım ve derin bir nefes verdim.
"Ona ne olacak?"
Fury adımlarını yavaşlattı ve gözlerini bana çevirdi.
"Onu hâla umursuyor musun?"
"Yaptığı şeyleri umursuyorum, onu değil."
Fury bir şey söylemediğinde ayağa kalkıp ona doğru ilerledim.
"Tüm bunları neden yaptığını öğrenmek zorundayım, her şey tahmin ettiğimden daha da karışık."
Fury sıkıntılı bir nefes vererek kafasını olumlu anlamda salladığında hafifçe gülümsedim.
"Teşekkürler."
Odadan çıkmak için hareketlendiğim sırada Fury hafifçe kolumu tuttu.
"Sadece işleri daha da zorlaştırma, dikkatli ol Adeline."
Kafamı salladım ve odadan çıkmadan önce ona kısa bir bakış attım.
"Olacağım."
Kapının dışında bekleyen iki ajan bana kısa bir atarak önden ilerlemeye başladığında derin bir nefes vererek adımlarımı hızlandırarak onları takip ettim.
Çok geçmeden ajanlardan biri elindeki kartı kapıya tuttuğunda kapı çıkardığı sesle birlikte geriye doğru açıldı.
"Çok uzun sürmesin Bayan Murray."
Kafamı onaylar anlamda salladım ve kapıyı ittirerek içeriye kısa bir bakış attım.
Gözüme çarpan şeyle kaşlarımı çattım ve yanımdaki ajana baktım.
"Neden onun içinde tutuyorsunuz?"
"Vücudunda hâla bir çeşit enerji olduğu tespit edildi."
Kafamı salladım ve kapıyı kapatarak onları dışarıda bıraktım.
Bakışlarım cam kafesin içindeki Aaron'a kaydığında derin bir nefes vererek ona doğru ilerledim.
"Aaron."
Aaron kafasını hızlıca kaldırarak bana baktığında hafifçe geri çekildim.
"Adeline?"
Aaron ayağa kalkarak cama doğru ilerlediğinde bir şey söylemeden ona bakmaya devam ettim.
"Buraya gelmeni beklemiyordum."
Aaron şaşkınlıkla konuşarak kaşlarını çattığında hafifçe boğazımı temizledim.
"Bilmem gereken şeyler var."
Aaron hafifçe gülümsedi ve kafasını salladı.
"Tüm bunların nasıl olduğunu, neden bunları yaptığımı merak ediyorsun."
Devam etmesini istercesine ona baktığımda Aaron hafifçe gülümsedi.
"Neden yaptığımı bilmiyorum tek istediğim sana yardım etmekti."
"Beni öldürmeye çalışarak mı?"
Aaron bir şey söylemediğinde güldüm ve cama yaklaştım.
"Başaramadın Aaron, her ne planladıysan olmadı ve şimdi de karşımda bu kadar acınası bir şekilde duruyorsun."
Bakışlarımı etrafta gezdirdim.
"Hak ettiğin yerdesin."
Aaron bir şey söylemeden yavaş adımlarla yatağın ucuna oturduğunda derin bir nefes verdim ve gözlerimi ondan çektim.
"Tüm bunlar bittiğinde sevdiğin herkes gitmiş olacak, ben hariç.
Her zaman burada olacağım Adeline, bunu istemesen bile her zaman seninle olacağım çünkü bunu yapmazsam başka ne yapabilirim bilmiyorum."
Gözlerinin bana döndüğünü hissettiğimde ona baktım.
"Sanırım benden nefret etmene rağmen senin yanında olmak da benim lanetim."
Kafamı iki yana salladım ve hızlıca konuştum.
"Tüm bunlar bittiğinde söylediğinin aksine sevdiğim tüm herkes benimle birlikte olacak Aaron, sen de burada çürüyor olacaksın üzgünüm ama hak ettiğin şey bu."
Aaron sessiz kaldığında ona son kez baktım ve hızlı adımlarla dışarıya çıktım.
Onunla işim bitmişti.
•
"Daha sert Adeline."
Steve nefes nefese konuşarak elini uzattığında sinirle homurdandım ve açtığı avucuna vurdum, Aaron'ın yanından ayrıldıktan sonra kendimi direkt antremana atmak kötü bir karardı.
"Odaklanmıyorsun."
Steve tek kaşını kaldırarak konuştuğunda derin bir nefes aldım ve kendimi yavaşça yere bıraktım.
"Haftalardır çalışıyoruz Steve, ayrıca eskisinden daha iyiyim."
"Öylesin ama daha fazlasına ihtiyacın var."
"İhtiyacım olan şeye sahibim."
Parmaklarımı oynatarak enerjimi ortaya çıkardığımda Steve kaşlarını kaldırdı ve omuz silkerek güldü.
"Ne diyebilirim ki, ne zaman ne yapman gerektiğini biliyorsun."
Kıkırdadım ve onu omzumla itekledim.
"Richard ile konuşmadınız değil mi?"
Steve sakin bir sesle konuştuğunda gözlerimi devirdim.
"Hayır."
Steve hafifçe kıpırdandığında bakışlarımı ona çevirdim.
"Söyle hadi."
Steve hafifçe boğazını temizledi.
"Buna karışmak istemiyorum ama bu olay biraz fazla uzadı Adeline, Richard'ın üzgün olduğunu görebiliyorum."
"Üzgün olmalı da zaten, bana tehdit oluşturduğumu söyledi."
"Hükümetin söylediklerinden başka bir şey söylemedi, kendi düşüncesi değildi."
Hafifçe güldüm.
"Şimdi de onu mu savunuyorsun?"
Steve kaşlarını kaldırdı ve hızlıca konuşmaya başladı.
"Kimseyi savunmuyorum, aranızı düzeltmeye çalışıyorum."
Derin bir nefes vererek omzumu ovuşturdum ve Steve'e baktım.
"Ona sinirli değilim, tamam belki biraz öyle ama aslına bakarsan o haklı."
Steve devam etmemi istercesine baktı.
"Tehlikeli olduğumu, belki de yok edilmem gerektiğini biliyorum ve bunu kendim kabullenememişken başka birinden duymak, bilmiyorum Steve sadece kimseye zarar vermek istemiyorum.
Düşündüğüm kişi kendim değilim, hiçbir zaman olmadım.
Bu güç beni eskiden bile korkuturken şimdi Aaron'un güçlerini nasıl olduğunu bilmediğim bir şekilde emdim ve bunu kontrol edemiyorum Steve."
Hızlıca konuşarak derin bir nefes verdiğimde Steve hafifçe omzumu sıktı.
"Ne tehlikelisin ne de yok edilmen gerekiyor Adeline, sen bizim arkadaşımızsın ve aksini düşünen herkese bunu gösterebilirim.
Çok şey yaşadın Adeline ama sonunda buradasın ve ne olursa olsun hâla ayaktasın, günün sonunda önemli olan tek şey bu."
Steve sakin bir sesle konuşarak gülümsediğinde genişçe gülümsedim ve kafamı salladım.
"Teşekkür ederim Steve, çok teşekkür ederim."
"Pekala, şimdi git ve Wanda ile çalışmaya başla.
Alınma ama kontrol konusunda senden daha iyi."
Steve hafifçe gülerek beni iteklediğinde kıkırdadım ve kafamı sallayarak çıkışa doğru ilerledim.
Ona son kez el sallayarak dışarıya çıktım ve Wanda ile çalışacağımız odaya doğru ilerledim.
Odanın boş olmasıyla hafifçe kaşlarımı çattım ve kapıyı kapatarak ortaya doğru ilerledim.
"Wanda?"
Ses gelmediğinde unutmuş olabileceğini düşünerek geri döneceğim sırada başımda hissettiğim baskı ile duraksadım.
"Üzgünüm, neler yapabileceğini görmek zorundayım."
Kafamı iki yana sallayarak ileriye doğru atıldığımda gördüğüm şeyle kafamı iki yana salladım.
"Hayır."
"Gerçek olmadıklarını biliyorsun, korkmana gerek yok."
Wanda sakin bir sesle konuşarak ilerlediğinde yavaş adımlarla onu takip etmeye başladım.
"Bunu neden yapıyorsun?"
Wanda gözlerini bana çevirdi.
"Tam şu an bunu durdurabilirsin Adeline, tek bir hareketine bakar ama istemiyorsun."
Ona cevap vermeden bakışlarımı ileriye çevirdim.
"Buna daha fazla dayanamaz."
Duyduğum sesle hızlıca arkamı döndüm.
"Anne?"
Annem hızlıca yanımdan geçerek demir kapıya doğru ilerlediğinde onu takip etmeye başladım.
"Kevin, beni dinlemen gerek."
Kevin'ın kolunu tutarak durmasını sağlandığında onlara baktım.
"Ne istiyorsun Patricia?"
"Bunu durdurmak zorundasın, onlar bizim çocuklarımız."
Kevin yüksek bir kahkaha attığında yüzümü buruşturdum.
"Onları şimdi mi düşünür oldun Patricia?
Kendini kandırmayı kes ve o iğrenç kızına toparlanmasını söyle."
Hızlı adımlarla uzaklaştığında gözlerimi çıkışa çevirdim ve yavaş adımlarla oraya doğru ilerleyerek kapıdan çıktım.
Hissettiğim soğukla kollarımı vücuduma dolaylarak etrafıma bakındım.
"Öldür onu Adeline, sen yapmazsan o yapacak!"
Duyduğum silah sesiyle hızlıca geriye kaçtım ve gözlerimi sıkıca kapattım.
"Adeline."
"Abi?"
Sesin geldiği yöne doğru baktığımda korkuyla gözlerimi büyüttüm ve oraya doğru koşmaya başladım.
"Tamam, sakin ol."
Richard'ın başını dizime yatırdım ve karnına baskı yapan elini sıkıca tuttum.
"Sorun yok."
"Kaç buradan."
Richard kısık bir sesle mırıldandığında kafamı iki yana salladım.
"Lütfen Adeline, git."
Konuşmak için dudaklarımı araladığım sırada omzumda hissettiğim el ile hızlıca arkamı döndüm.
"Tony."
Tony bir şey söylemeden elini saçımda gezdirdiğinde kaşlarımı kaldırdım.
"Tüm bunlar senin yüzünden, sen lanetlisin."
Elleri boynuma doğru gittiğinde yüksek sesli bir çığlık attım ve hızlıca geri çekildim.
"Sen yaptın."
Tony fısıltıyla konuşarak aldığı darbe yüzünden geriye düştüğünde elimdeki sisi hızlıca yok etmeye çalıştım.
"Hayır, hayır Tony."
"Beni sen öldürdün."
Kafamı iki yana sallayarak ona ulaşmaya çalıştığımda gelen sesle duraksadım.
"O haklı Adeline, onu sen öldürdün.
Hatta biz mi demeliyim?"
Başımda dolanan bedenimle gözlerimi yumdum.
"Lanetlisin Adeline, tüm bunlar bittiğinde herkes ölecek ve sen buna dönüşeceksin.
Öleceksin ve dönüşeceğin şey de bu."
Geriye doğru itildiğimde yüksek sesli bir çıglık atarak gözlerimi açtım.
"Tuttum seni, iyisin."
Wanda yanıma diz çöküp bana sarıldığında kollarımı zorlukla sırtına doladım ve etrafıma bakındım.
Güvendeydim.
"Güvendeyim."
Fısıltıyla konuştuğumda Wanda kollarını sıkılaştırdı.
"Güvendesin."
Hızlıca geriye çekilerek onu ittirdiğimde Wanda bana şaşkınlıkla baktı.
"Bunu neden yaptın?"
"Ben, üzgünüm."
Gözümden akan yaşı silerek ona doğru ilerledim.
"Onu ben öldürdüm."
Kısık bir sesle konuştuğumda Wanda kafasını hızlıca iki yana salladı.
"Hayır, bu doğru değil."
Bana doğru ilerlemek için hareketlendiğinde onu durdurdum ve sırtımı döndüm.
"Buna izin veremem."
Kapıyı hızlıca ittirdim ve yukarıya doğru koşmaya başladım.
"Tony!"
Koridordan gelen Steve bana şaşkınlıkla baktığında onu umursamadan odaya doğru koşmaya devam ettim.
"Tony!"
"Adeline bana çok aşık olduğunu biliyorum ama neden bağırarak dolaşıyorsun güzelim?"
Koridorun karşısından gelen Tony alayla konuştuğunda ona doğru ilerledim ve kollarımı hızlıca sırtına doladım.
"Adeline, iyi misin?"
Tony kollarını belime dolayarak konuştuğunda kafamı onaylar anlamda salladım.
"İyiyim."
Tony hafifçe geriye çekildiğinde gülümsedim ve ellerimi yanaklarına çıkardım.
"Her şeyi bizim için yaptığımı bilmeni istiyorum Tony, ne olursa olsun seni hep seveceğim."
Hızlıca konuştuğumda Tony kaşlarını kaldırdı.
"Adeline sorun ne güzelim?"
Tony şaşkınlıkla konuştuğunda hafifçe gülümsedim.
"Sadece söz ver, ne olursa olsun bizden vazgeçmeyeceğine dair söz ver."
Tony'nin kaşları daha da çok çatıldığında başımı omzuma doğru yatırdım.
"Lütfen."
Kısık bir sesle konuştuğumda Tony elini saçımda gezdirdi ve hafifçe gülümsedi.
"Senden asla vazgeçmem güzelim, asla."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
belle âme || Stark [düzenleniyor]
Fanfiction"The problem is," he said as he leaned in, "if i kissed you, I don't think I'd be able to stop."