Başımı ellerimin arasına alarak oluşan sessizliğe sığındığımda bu çok sürmeden Steve'in konuşmasıyla bölümüştü.
"Tüm bilgilere sızmış olmalı."
Natasha devam etmesine izin vermeden söze atıldı.
"Bu da hakkımızda kendimizin bile bilmediği şeyleri biliyor olduğunu gösterir."
Peter bana bakarak konuştu.
"Zaten bunu kanıtladı."
Derin bir nefes vererek konuşmaya başladım.
"Birini öldürdüğünü söyledi."
Natasha kafasını iki yana sallayarak konuştu.
"İçeride bizden başka kimse yoktu."
Bay Stark elindeki tableti sallamadan önce konuştu.
"Hayır, vardı."
Tabletten çıkan simülasyonu gördüğümde istemsizce ayağa kalkmışken Bay Stark konuşmaya devam etti.
"Jarvis ona direnmiş."
Bruce şaşkınlıkla konuştu.
"Çok öfkeli."
Bay Stark sinirle koltuğa oturdu ve başını ellerinin arasına aldı.
Peter'ın da kendini koltuğa attığını gördüğümde diğer herkes gibi ben de kalktığım koltuğa gergince oturdum.
Kısa süren sessizliğin ardından konuşan kişi Steve oldu.
"Bu gece burada kal Adeline, hedefi sadece biz değiliz."
Onu kafamı sallayarak onayladığımda herkes sanki az önce ortam gerilmemiş gibi aynı şekilde odalarına çıkmaya başladıklarında Natasha koluma dokundu.
"Gel de sana birkaç kıyafet vereyim, Peter odanı gösterir. "
Natasha'yı onayladığımda yavaş adımlarla odasına gelmiştik.
Kapıyı açtığında arkasından yavaşça içeri girdim.
"Al bakalım, elimde sana en uygun olacak şeyler bunlar."
Elindekileri aldığımda tebessüm ederek konuştum.
"Teşekkürler Natasha."
Natasha bana gülümsediğinde ona karşılık verdim ve dışarıda beni beklediğini gördüğüm Peter'ın yanına ilerledim.
"İyi misin?"
Peter gerginlikle konuştuğunda kafamı sallamakla yetindim.
Peter beni sıkmayarak gülümsedikten sonra odamı gösterip kuledeki kendi odasına ilerledi.
İçerisi ferah bir şekilde dekore edilmişti.
Natasha'nın verdiği siyah şort ve tişörtü giydikten sonra kendimi yatağa attım.
Gözlerimin önüne gelen görüntülerle kendimi yine enerjime bakarken bulmuştum, bunu iyi şeyler için kullanabilirdim.
Yatakta dönüp durarak geçirdiğim bir saatin sonunda hala uyuyamamanın verdiği gerginlikle yataktan kalktım.
Sessiz olmasına dikkat ettiğim adımlarla mutfağa geldiğimde Bay Stark'ı elindeki viski bardağıyla duvara bakarken bulmuştum.
"Duvarda bu kadar ilgi çekici olduğunu düşündüğünüz ne var Bay Stark?"
Sakin bir sesle konuşarak sırtımı duvara yasladığımda Bay Stark silkelenerek bana doğru dönmüştü.
"Uyku tutmadı mı?"
Sorumu es geçerek konuştuğunda sırtımı duvardan ayırarak tezgahta duran bardağa su ekledim.
"Son birkaç gündür uyuyamıyorum, nedenini çözebilmiş değilim."
Karşısındaki sandalyeye oturarak konuştuğumda viskisinden ufak bir yudum alarak gözlerini yüzümde dolaştırdı.
"Belki de çözmeye çalışmamalısın, düşünme bırak gitsin."
Bahsettiği şeyin uyku düzenim olmadığını anlayabilecek kadar akıllıydım.
"Her ihtimali düşünmem gerek Bay Stark."
Hafifçe gülümsedi.
"Sahip olduğun o şeyi kullanmamak için direniyorsun."
Dansın aramızı bir nebze yumuşattığını düşünmem aptallıktı.
"Bunu anlamış olmanız hoş."
"Ama kullandın, bizi çok iyi tanımıyor olmana rağmen kendini öne attın, saklanabilirdin."
Beni ikna etmeye çalışırcasına konuştuğunda gözlerimi kaçırdım, belki de biraz haklıydı ama şu an ona hak veremeyecek kadar stresle doluydum.
"Belki de seni uyutmayan şey sırtına aldığın o yüktür, kendini şartlandırmışsın Adeline.
Ne düşünüyorsun ki?"
Ses tonu sertleştiğinde ona bakma ihtiyacı hissettim.
"Asıl siz ne düşünüyorsunuz? Ben geldiğimde ne olacak Bay Stark, sizinle omuz omuza savaştığımda dünya daha iyi bir yer haline mi gelecek?
Bir hiç uğruna ölen çok fazla insan gördüm ben, dünyayı kurtarıyorsunuz ama bir yandan da en büyük zararı siz veriyorsunuz."
Derin bir nefes vererek gözlerimi sıkıca kapattım.
"Bilemezsin Adeline, denemeden bilemezsin.
Belki dediğin gibi dünya daha iyi bir yer haline gelir belki de gelmez hatta belki daha da kötü olur.
Ama en azından ben gece kafamı yastığa koyduğumda sahip olduğum her şeyimi ortaya koyarak insanları kurtardığımı düşünerek uyuyorum, devam etmemi sağlayan şey bu."
Hızlıca konuştuktan sonra viskisini kafasına dikerek bardağı sertçe tezgaha koymuştu.
"İyi geceler Adeline."
Oturduğu sandalyeden kalktığında onunla birlikte kalkarak hızla konuştum.
"Bu gece uyuyamadınız çünkü Ultron'u yaratan kişi olduğunuz düşüncesi size ağır geldi. Şimdi de olabilecek şeyleri düşünerek kendinizi suçluyorsunuz.
Bu gece uyuyamadınız çünkü kafanızı yastığa koyduğunuzda bu sefer yaşattığınız hayatlar değil kaybolacak hayatlar gözünüzün önüne geldi."
Birkaç adım ilerleyerek karşısına geçtim.
"İçten içe bencil olduğumu düşündüğünüzü biliyorum ama ben sizin gibi değilim Bay Stark, bu işe başladığımda belki de benim yüzümden yok olacak insanları düşünerek uyuyamam."
Derin bir nefes verdim ve mutfaktan çıkmadan önce mırıltıyla konuştum.
"İyi geceler Bay Stark, eğer uyuyabilirseniz tabi."
•
"Biz yokken dikkatli ol."
Peter bana hafifçe sarılarak konuştuğunda göz devirerek sarılışına karşılık verdim.
"Dikkatli olması gereken ben değilim."
"Hepimiz dikkatli olmalıyız."
Bay Stark bana bakarak konuştuğunda gözlerimi kaçırdım.
"Etraf güvenli ama ne olacağını bilemeyiz, gitmek gibi bir düşünceye kapılma Adeline."
Konuşmak için dudaklarımı araladığım sırada izin vermeden cümlelerini sürdürdü.
"Tüm bunlar bittiğinde kimse seni tutmayacak zaten."
Bana son kez bakarak ilerlediğinde derin bir nefes vererek ekibin arkasından ilerledim.
Jet havalanıp gözden kaybolduktan sonra uyuşuk adımlarla salona ilerleyerek koltuğa oturmuştum.
Birkaç dakika boş boş oturduktan sonra aklıma gelen şey ile hafifçe sırıttım ve hızlı adımlarla yukarıya çıktım.
Biraz ortalığı karıştırmaktan zarar gelmezdi.
Odaların bulunduğu kısıma gelince ilk kapıyı es geçtim çünkü onun Natasha'nın odası olduğunu biliyordum.
Çaprazında ki odaya doğru ilerledim ve yavaşça içeriye girdim.
Oda gayet ferahtı ve duvarda burasının Doktor Banner'ın odası olduğunu anlamamı sağlayan birkaç şey asılıydı, o yüzden burada çok durmadan girdiğim gibi çıktım.
Katta olan diğer iki odaya da baktığımda Steve ve Clint'in de odalarını görmüştüm ama Bay Stark'ın odasını bu katta bulamadığımda omuzlarım yenilgiyle düştü ve üst kata çıktım.
Kata çıktığım gibi görünen gri kapıyı çok fazla düşünmeden araladığımda karşıma diğer odalara nazaran daha büyük bir oda çıktığında burasının Tony Stark'ın odasının olduğunu anlamak çok da zor olmamıştı.
Beyaz duvarda sadece birkaç tablo asılıydı.
Oldukça büyük olan odanın ortasında kocaman bir yatak vardı.
Odayı biraz daha inceledikten ve belki de biraz karıştırdıktan sonra suratımda ki hafif sırıtışla odadan çıktım.
Yaramaz bir kızdım ve sadece Bay Stark'ın odasını merak etmiştim.
Ortada kötü bir niyet yoktu.
Merdivenlerden inmek için adımımı attığım anda evin sarılmasıyla yere düşmemek için hızlıca bulduğum ilk yere tutundum.
Alt kattan gelen cam kırılma sesleri ile hızlıca bana verilen odaya girdim.
Titreyen ellerimi yumruk yaptım ve hızlanan nefesimi elimden geldiğince düzene sokmaya çalıştım, şu an korkmanın sırası değildi.
"Friday, yardımın lazım."
Friday'in söylediklerini duyamayacak kadar gerilmiş bir şekilde olayları anlamdandırmaya çalışıyorken kapı hızla kırıldığında kırmızı gözler ile tekrardan kesiştim.
•
"Adeline."
Birinin ismimi söylemesi ve beni dürtüklemesi ile ağrıyan başımı hafifçe ovalayarak gözlerimi açtım.
"Nat?"
Natasha büyük ihtimalle yara alıp almadığıma bakmak için üstümü hızlıca süzdü ve konuşmaya başladı.
"İyi misin?"
Ağrıyan başımı görmezden gelmeyi tercih ederek hafifçe başımı salladım.
"Onun amacı ne?"
Natasha kaşlarını çattı.
"Bilmiyorum ama bundan zararlı çıkacağımız kesin."
Konuşmak için ağzımı açtığım sırada Ulron'un robotik sesi duyuldu.
"Adeline uyanmışsın, uyanacağından biraz şüpheliydim aslında.
Kaşlarımı çattığımda hafifçe kahkaha attı.
"Fazla sert bir vuruş oldu, üzgünüm."
Gözlerimi devirdim ve konuşmaya başladım.
"Neden buradayız?"
Ultron uğraştığı şeyleri bıraktı ve bize doğru yaklaştı.
"Uyanamamanızdan korktum çünkü size göstermek istedim."
Kaşlarımı çattığımda gözlerim Natasha'ya kaymıştı.
"Dünyanın göreceği o güzel adamı."
Birden arkadan bir el onu parçaladığında Natasha'da bunu beklemiyor olmalıydı ki beraberinde beni de çekerek geriye doğru kaydı.
Ultron bize doğru yaklaşarak girdiğimiz kafesin parmaklıklarını kapatarak ortadan kaybolmuştu.
"Harika! Şimdi ne yapacağız?"
Sinirle mırıldandığımda Natasha hafifçe güldü ve konuşmaya başladı.
"Yanında Natasha Romanoff var."
Alayla konuşunca hafifçe sırıttım ve gözlerimi devirdim.
Natasha biraz uğraşıp Clint'e bir çağrı gönderdikten sonra gururla yanıma oturdu.
Gözlerimi tuhaf robot parçasından alarak ona doğru döndürdüm.
"Bunu nasıl başardın?"
Natasha hafifçe sırıttı.
"Meslek sırrı."
Ona ciddi misin dercesine bakınca omuzlarını silkmekle yetinmişti.
Hafifçe kıkırdadım.
Aradan birkaç dakika geçince sırıtıp Natasha'nın dikkatini çekmek için ona hafifçe omuz attım.
Tek kaşını kaldırdığında göz devirdim ve konuşmaya başladım.
"Beni pek ilgilendirmez ama Banner ve sen oldukça yakın görünüyorsunuz."
Natasha hafifçe sırıttı.
"Şimdi de çöpçatanlığa mı başladın?"
Hafifçe kıkırdadım ve omuzlarımı silktim.
"Sadece söylüyorum."
Natasha'nın sırıtış daha da büyüdü ve konuşmaya başladı.
"Sen ve Tony'de oldukça yakın görünüyor gibisiniz."
Kafamı iki yana salladım.
"Benden nefret ettiğine eminim."
Natasha kaşlarını kaldırarak dikkatini bana verdi.
"Bay Stark size katılmıyor oluşumu fazla kafaya takıyor gibi, dün gece mutfakta kısa bir konuşma yaptık ve bilirsin ya fazla gergindi."
Natasha başını yere eğerek sessiz kaldığında kaşlarımı çattım.
"Ne? Neden bir şey söylemiyorsun?"
Natasha konuşmak için dudaklarını araladığı sırada gelen sesler ile ikimiz de ayaklandık.
Adım sesleri gelmeye başladığında Natasha benim aksime oldukça soğukkanlı bir şekilde bekliyordu.
Karşımızda Bruce Banner'ı gördüğümüzde tuttuğum nefesimi dışarıya verdim.
Bruce kapıyı açtı ve ikimiz de sonunda dışarı çıktık.
"İyi misiniz?"
Başımı onaylar anlamda salladım.
"Adeline'ın başı kanıyor."
Natasha beni işaret ettiğinde ağrısı çok olmasa da kendini belli eden başıma hafifçe dokunduğumda elime bulaşan kanla yüzümü buruşturdum.
"Sorun yok, çıkalım buradan."
Bruce bana destek olarak ilerlememe yardım ettiğinde ona minnettar bir bakış atarak koluna tutundum.
"Sahada bir gelişmiş var, dikkatli olun."
Bruce'un kulaklığından gelen sesle duraksadığımızda gözlerim ikisine döndü.
"Size ihtiyaçları var."
"Senin de öyle."
Natasha ilerlemem için koluma dokunduğunda ona baktım.
"Gidin, başımın çaresine bakarım."
"Adeline, zar zor yürüyorsun."
Natasha tekrardan itiraz ettiğinde hafifçe koluna dokundum.
"Düşündüğünüzün aksine güçlü biriyim, ayakta zar zor duruyor olmam bunu değiştirmez. Gidin hadi."
Bruce ve Natasha birkaç saniye birbirlerine baktığında göz devirdim.
"Dikkatli ol."
Natasha'ya ufak bir gülümsemeyle bakarak kafamı salladığımda ikisi de bana son kez bakarak diğer tarafa doğru koşmaya başladı.
"Tamam, hadi bakalım Adeline."
Yavaş adımlarla ilerlerken arkamdan hızlıca geçen bir şeyle hafifçe arkama döndüm. Saniyelik de olsa yakaladığım o mavi enerjiyle kaşlarım çatılmıştı.
Adımlarımı hızlandırarak ilerlemeye devam ettiğimde karşımda gördüğüm silüetle duraksadım.
"Hey."
Kahverengi saçları yüzüne salınan kız ilerlediğinde adımlarım daha da hızlanmıştı.
Köşeyi döndüğüm sırada karşıma çıkan kızla başımda hissettiğim ağrı artmıştı.
Elleri başımın üzerinde gezindiğinde gözümün önüne gelen görüntülerle hızlıca duvarın dibine çöktüm.
•
"Adeline nerede?"
Tony Stark gözlerini jetin önünde aldıkları akıl oyunu darbesiyle omuzları çökmüş bir şekilde oturan arkadaşlarında gezdirdiğinde herkes birkaç saniye birbirine bakmıştı.
"Nat?"
"Jette olması gerekiyordu."
Natasha endişeyle konuştuğunda Tony tereddüt etmeden az önce çıktığı fabrikaya hızlıca girdi.
"Adeline!"
Bağırarak içeride dolaştığında çok geçmeden duvarın dibindeki bedeni gördüğünde koşarak oraya doğru ilerledi.
"Adeline?"
Tony Stark, genç kadın kafasını kaldırdığında gözlerindeki kırmızılık yüzünden duraksadığında bu çok geçmeden yerini Adeline'ın yeşillerine bırakmıştı.
"Bay Stark?"
Adeline kafasını iki yana sallayarak konuştuğunda başındaki acı yüzünden yüzünü buruşturmuştu, bu Tony'i de aynı şeyi yapmaya itti.
Adeline'ın daha fazla konuşmasına müsaade etmeden onu hızlıca dışarı çıkardığında Natasha ve Peter endişeyle onlara doğru ilerlemişti.
Tony, Adeline'ı jete bıraktığında Clint aldığı talimatla çoktan havalanmıştı.
"İyisin, sorun yok."
Peter etrafa boş bakışlar atan arkadaşının saçına ufak bir öpücük bırakarak etrafa bakındı.
Travmasıyla yüzleşmeyen iki kişiden biri olarak diğerlerini anlamaya çalışarak derin bir nefes verdi ve yolun bitmesini bekledi.
•
"Neredeyiz?"
Derin bir nefes vererek konuştuğumda koluna tutunduğum Peter'a baktım.
"Clint güvenli evde olduğumuzu söyledi."
Kafasının karıştığını belli ederek omuz silktiğinde onu onayladım.
"İyi misin?"
Natasha koluma dokunarak konuştuğunda neyi tetiklediğini anlamasam da gözlerimin önüne gelen birkaç silik görüntüyle ürperdim.
Natasha kaşlarını çatarak ne olduğunu çözmeye çalıştığında onu rahatlatmak amacıyla gülümsedim ve diğerlerinin girmek üzere olduğu eve doğru Peter'ın yardımıyla ilerledim.
İçeriye girdiğimizde Clint'e sarılan bir kadın görmeyi sanırım benim gibi kimse beklemiyordu.
Başımı hafifçe yanımda duran Steve'e döndürdüğümde kaşlarını kaldırmış şaşkınca baktığını gördüm.
Bay Stark'ın sesini duyduğumda ona baktım.
"Bir tür ajan olmalı."
Bay Stark'ın söylediği şey üzerine iki çocuk aşağıya inip Clint'e sarıldığında başımda hissettiğim baskıya rağmen ağzım şaşkınlıkla açıldı.
Bay Stark yine şaşkınca konuştu.
"Bunlar da küçük ajanlar."
Clint bunu duyunca hafifçe kahkaha atarak bize doğru döndüğünde ben gözlerimi sıkıca kapatmış kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum.
"Karım Laura ve çocuklarım."
Laura'nın söylediklerine dikkat kesilmeye çalıştım.
"Evimize hoşgeldiniz, sanırım bir yaralı var."
Herkesin gözleri bana doğru döndüğünde daha fazla dayanamayarak kendimi boşluğa bıraktım.
"Adeline!"
Bedenimi sıkıca tutan kollar hissettiğim son şey olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
belle âme || Stark [düzenleniyor]
Fanfiction"The problem is," he said as he leaned in, "if i kissed you, I don't think I'd be able to stop."