"Lanetini üzerimizden çek."
Kafamda dönüp duran cümleyle derin bir nefes vererek yerimden doğruldum.
Tony hafifçe kıpırdandığında ona kısa bir bakış attım ve yavaş adımlarla banyoya doğru ilerledim.
Yüzüme soğuk bir çarparak aynaya doğru baktım ve derin bir nefes verdim.
"Lanetli ellerini üzerimizden çek."
Kafamı iki yana salladım ve zorlukla gülümsemeye çalıştım.
"Lanetli değilsin, bunu biliyorsun."
Aynada kendime bakarak konuştum ve hafifçe gülümsemeye çalıştım.
Dudaklarım titremeye başlayıp gözümden yaşlar akana kadar gayet iyi gidiyordum.
Titrek bir nefes aldım ve elimi hızlıca ağzıma koyarak yüksek bir ses çıkmasını engelledim.
"Pekala."
Kendi kendime mırıldanarak genişçe gülümsedim ve aynaya bakarak dikleştim.
"Adım Adeline, Adeline Murray."
Gözümden akan yaşı sildim ve burnumu çektim.
"İyi biri olmaya çalışıyorum, yaptığım her şeye rağmen."
Dudaklarımdan yüksek bir hıçkırık kaçtığında umursamadan aynaya bakmaya devam ettim.
"Bir sürü şey olabilirim ama lanetli değilim."
Kafamı iki yana sallayarak konuştum.
"Lanetli değilsin."
Kendi kendime mırıldanarak yere çöktüm ve ellerimi yüzüme kapatarak ağlamaya devam ettim.
"Adeline."
Tony hızlıca yanıma çöküp beni kendisine çektiğinde itiraz etmeden ona sarıldım ve yüksek sesle ağlamaya devam ettim.
"Bunu kaldıramıyorum, yaptığım şeyleri görmeye dayanamıyorum."
Tony kafasını iki yana salladı ve ellerini yanağıma çıkardı.
"Her şey düzelecek, sana söz veriyorum."
"Düzelmeyecek, o kadın haklıydı."
Tony dişlerini sıktı.
"Değildi Adeline, kendine gel."
Konuşmak için ağzımı araladığım sırada Tony elini ağzıma koydu.
"Aklını bunlarla doldurmana izin vermeyeceğim, bunları düşünüp kendine zarar vermeyeceksin."
Tony kaşlarını kaldırdığında kafamı zorlukla onaylar anlamda salladım ve yatağa ilerleyip beni yatırmasına izin verdim.
"Sadece biraz da olsa beni dinle ve gözlerini kapat.
Dinlenmen gerek Adeline, kendini üzmeni istemiyorum."
Tony hafifçe gülümseyerek saçlarıma ufak bir öpücük bıraktığında zorlukla gülümsedim.
"Seni ilk gördüğüm anı hatırlıyorum, benim için oldukça uzak ve ulaşılmaz biriydin ama bir şekilde birbirimize ulaşacağımızı biliyordum."
Kısık bir sesle konuştuğumda Tony beni iyice kendine çekti.
"Karizmatiktin, çekiciydin, salona girdiğin andan itibaren kadınların sana olan bakışlarını görmüştüm.
Herkes konuşmayı bırakıp sana bakmıştı."
Hafifçe gülerek konuştuğumda Tony gülümsedi.
"Ama benim bakışlarım sendeydi."
Kısık bir sesle mırıldandığında gülümsedim.
"İkimiz de birbirimize karşı koyamayacağımızı biliyorduk."
Tony hafifçe hareketlendi.
"Yıllar geçti Adeline, ikimiz de o zaman olduğumuz kişiler değiliz artık.
Her şey gittikçe güçleşiyor ama inan bana daha kötüleri ile yüz yüze geldik."
Kafamı olumlu anlamda salladığımda Tony saçlarıma ufak bir öpücük bıraktı.
"Ne olursa olsun senin yanındayım."
"Biliyorum."
•
Sinirle homurdanıp yatakta dönmeyi bırakıp hafifçe yerimden doğruldum ve sırtımı başlığa yasladım.
Bakışlarım Tony'e kaydığında yastığa sarılmış uyuduğunu görünce genişçe gülümsedim ve üzerine doğru eğilerek yanağına neredeyse hissedilemeyecek kadar ufak bir öpücük bıraktım.
Tony onu tanıdığımdan beri düzenli uyumuyordu ve dün gece benim yüzümden yeterince uykusuz kalmışken onu tekrar uyandırmak istemiyordum.
Tony hafifçe kıpırdanıp diğer tarafa döndüğünde yavaşça yataktan kalktım ve üzerime Tony'nin sandalyede duran hırkasını geçirdim.
Acelesiz adımlarla aşağıya inip mutfağa ilerledim ve camdan dışarıyı izlemeye başladım.
Şortumun açıkta bıraktığı bacaklarım üşümeye başladığında mutfaktan çıkmak için hareketlendiğim sırada dışarıda gördüğüm şeyle hafifçe kaşlarımı çattım ve hızlı adımlarla dışarıya çıktım.
Çıplak ayaklarım soğuk betona değdiğinde titresem de koşarak çimenlere doğru ilerledim ve arkası dönük dikilen adama doğru ilerledim.
"Geleceğini biliyordum Adeline."
Loki bana doğru dönerek genişçe sırıttığında birkaç adım geri çekildim.
"Merak etme, daha fazla zihin kontrolu yok.
Tabi sen çıldırıp bana saldırmazsan."
Ellerini iki yana açarak güldüğünde kaşlarımı kaldırdım.
"Bunu neden yaptın?"
Kısık bir sesle konuştuğumda Loki derin bir nefes verdi ve bakışlarını benden çekti.
"Yaptığım şeylerin hepsi senin yüzünden."
Sinirle mırıldanıp ona doğru ilerlediğimde Loki kaşlarını kaldırdı.
"Belki bunları kendin de yapmak istemişsindir."
"Ne?"
Şaşkınlıkla konuştuğumda Loki bana doğru ilerledi.
"Belki de sandığın kadar iyi değilsindir, belki de başkalarının acısı seni güçlü yapan şeydir."
Kafamı iki yana salladım ve göğsüne sertçe vurdum.
"Ben senin gibi değilim, kötü biri değilim."
Loki alayla güldü ve göğsüne vurduğum ellerimi sıkıca tuttu.
"Sana yardım etmeye çalışıyorum aptal!
Körsün Adeline, hiçbir şeyin farkında değilsin."
Loki sinirle bağırıp ellerimi daha da çok sıktığında titrek bir nefes verdim ve yüzümü buruşturdum.
"Ne demeye çalışıyorsun?"
"Ne kadar güçlü olduğun hakkında hiçbir fikrin yok, neyin parçası olduğunun da."
Loki kısık bir sesle konuştu ve derin bir nefes verdi.
"Tekrar geleceğim Adeline. "
Bir şey söylememe izin vermeden ortadan kaybolduğunda sinirle homurdanıp bakışlarımı çalılıklara doğru çevirdim ve kaşlarımı kaldırdım.
"Saklandığın yerden çık."
Çalılıklar kıpırdanıp içinden Aaron çıktığında kollarımı göğsümde birbirine bağladım.
"Beni nasıl fark ettin öyle?"
Aaron genişçe gülümsedi ve şaşkınlıkla konuştu.
Saçlarına karışmış yapraklarla onu ciddiye alamıyordum.
Bir şey söylemeden ona bakmaya devam ettiğimde kollarını iki yana açtı ve ufak bir kahkaha attı.
"Geri döndüm eski dostum, neşelen biraz."
Gözlerimi kısıp parmaklarımı oynattım ve onu sisimle sertçe duvara ittirdim.
Aaron acıyla bağırdığında genişçe gülümsedim.
"İşte şimdi neşelendim, eski dostum.
Neredeydin?"
Sakin bir sesle konuşarak omzunu ovuşturan Aaron'a baktım.
Canı acımış olmalıydı, bana sürekli ihanet etmesi ve sonrasında yardıma gelmesi döngüsünden bir türlü çıkamıyorduk sanırım bu bizim anlaşma şeklimizdi.
"Keşke önce iyi misin diye sorsaydın?"
Düşüncemi doğrular gibi kinayeli bir sesle konuştuğunda gözlerimi devirdim.
Aaron kendi kendine anlamadığım bir şeyler mırıldanarak ayağa kalktı ve karşımda dikildi.
"Bunları burada mı konuşacağız?"
Bir şey söylemeden ona baktığımda derin bir nefes aldı.
"Sana yardım edecek şeyler arıyordum."
Gözlerimi devirdim ve sırtımı dönerek ilerlemeye başladım.
Onun yalanlarına ayıracak vaktim yoktu.
"Doğru söylüyorum."
Aaron sesini yükselterek konuştuğunda sinirle ona doğru döndüm.
"Söylediğin her şey yalan!
Başından beri yaptığın her şeye rağmen sana elimi uzatıyorum, tüm bunların içinden çıkman için sana bir şans veriyorum ama sen hâla yolundan dönmüyorsun.
Büyük bir hayal kırıklığısın Aaron."
"Söylediğin her şeyde haklısın ama şu anlık bunu göz ardı edip beni dinleyemez misin?"
Kafamı iki yana salladım.
"Yaptığın her şeyi yeterince göz ardı ettim.
Sana daha fazla inanmayacağım."
İlerleyeceğim sırada kolumda hissettiğim elle duraksadım.
"Bana sırtını dönme ve benimle gel."
Aaron kolumu çekiştirerek ilerlemeye başladığında sinirle homurdandım ve kolumu çekmeye çalıştım.
"Canımı yakmayı kes, kolumu bırak."
Sinirle konuştuğumda Aaron duraksadı ve elimi bıraktı.
"Hiçbir zaman canını yakmak istemedim, üzgünüm ."
"Artık üzgün olmanın bir önemi yok."
Kafamı iki yana sallayarak konuştuğumda Aaron derin bir nefes verdi.
"Sana hâla bir şans veriyorum Aaron, her şeye rağmen.
Bunu aptallık olarak düşünebilirsin, her ne istersen düşünebilirsin ama senin bana yaptığın şeyi sana yapmayacağım."
Kafamı iki yana sallayarak geriye doğru bir adım attım.
"Adeline."
Aaron bana doğru bir adım attı.
"Sadece bir kez olsun ne hissettiğimi anlamaya çalış Aaron.
Sana güvendim, sana Richard'ı kendi ellerimle verdim."
Hızlıca konuşmaya devam edecekken aklıma gelen şeyle duraksadım ve bakışlarımı hızlıca ona çevirdim.
"Bana asanın orada olduğunu söyleyen sendin, nereden biliyordun?"
Aaron duraksadı ve bakışlarını kaçırdı.
"Ben bilmiyorum, sadec-"
"Beni oraya sen gönderdin, ne olacağını biliyordun."
"Hayır, bilmiyordum."
Aaron kafasını hızlıca iki yana sallayarak geriye kaçtı.
"Adeline, sakin ol!"
Gözlerini iyice açarak geriye kaçtığında bakışlarımı üzerime çevirdim.
Ellerim kendiliğinden parlıyordu ve tüm enerji etrafımı sarmıştı.
"Adeline, ne oluyor?"
"Bana doğruyu söyle!"
Bağırarak konuştuğumda Aaron arkama doğru baktı.
"Adeline!"
Hızlıca arkama baktığımda bize doğru koşan yenilmezleri gördüm.
"Bilmiyordum Adeline, seni asla tehlikeye atmam."
Aaron bağırarak konuştuğunda gözlerimi bize doğru koşan yenilmezlere çevirdim ve kollarımı hızlıca iki yana açarak yüksek sesli bir çığlık attım.
Bedenim yere düştüğünde yavaşça ayağa kalktım ve etrafıma baktım.
Kızıl bir kalkan etrafımızı sarmıştı.
"Ne yaptın böyle?"
Aaron şaşkınlıkla etrafına baktı ve daireye dokunmaya çalıştı.
Hafifçe sırıttım ve içeride dolanmaya başladım.
"Başından beri oraya geleceğimizi biliyordun.
Hepsi planlıydı ama anlamadığım bir şey var.
Neden Loki'nin kontrolünde olmamı istediniz?"
"Ne kadar özel olduğun hakkında bir fikrin var mı Adeline?
Bu lanet diye nitelendirilen şeye sahipsin ama kullanmayı bilmiyorsun bile."
Aaron hafifçe güldü ve bana yaklaştı.
"Evet, her şey planlıydı ama Loki planlarımız arasında yoktu.
Her şeyi Kevin ve ben düşündük.
Ah Kevin, o hali gözümün önünden gitmiyor."
Yüzümü buruşturdum ve hafifçe geri çekildim.
"Kalbi ellerinin arasındayken nasıl gözüktüğünü görmen lazımdı.
Acımasızdın Adeline, seni öyle görmek hoşuma gitti.
Kana susamış gibiydin ve seni bu hale getiren tek şey zavallı Richard'ın öldüğünü düşünmendi."
Aaron yüksek bir kahkaha attı.
"Oysa benim ne yaptığımı görmüyordun bile."
Aaron'un gözleri mavi bir şekilde parladığında gözlerimi büyüttüm ve şaşkınlıkla ona baktım.
"Üzerinde deneyler yapılan tek kişi sen değildin Adeline ama aramızda bir fark var. Güçlü olduğunu söylemeden edemeyeceğim, tüm o şeylere dayanmak çok şeye mâl oldu.
Az kalsın ölüyordum ama sonunda buradayım işte."
Kollarını iki yana açarak konuştuğunda kafamı iki yana salladım.
"Nesin sen?"
Fısıltıyla konuştuğumda Aaron gülümsedi.
"Asıl sen nesin Adeline?
Tüm bu şeylerin altında ne yatıyor, nasıl bir güce sahipsin?
Öğrenmek için sabırsızlanıyorum."
Aaron kollarını iki yana açtığında üzerime doğru gelen enerjiyi hızlıca savurdum.
"Onca zaman elimde silahla gezip ezik gibi davranmak hiç hoş değildi."
Kısık bir sesle konuşarak bana doğru ilerlediğinde kendimi hızlıca yukarı çıkardım ve tüm enerjiyi elimde toplayıp ona doğru fırlattım.
Aaron hafifçe sendeledi ve sinirle kollarını iki yana açarak beni ittirdi.
Enerjisi sadece saçlarımı hareketlendiğinde hafifçe güldüm.
"Saçlarımı bozacaksın Aaron."
"Wanda, bu şeyi yok edemiyor musun?"
"Deniyorum ama çok güçlü."
Kulağımda yankılanan seslerle duraksadım ve bakışlarımı etrafımızı saran kalkana çevirdim.
Karnımda hissettiğim acıyla hafifçe inledim ve enerjimi elimde toplayıp Aaron'a gönderdim.
Bu etki etmediğinde Aaron sırıttı.
Boğazımda hissettiğim acı ile ayaklarım yerden kesildiğinde hafifçe öksürdüm.
"Tam olarak böyle hissettiriyordu Adeline."
Boğazımdaki acı çoğaldığında titrek bir nefes verdim.
"Bana yaşattığınız her şeyin bedelini ödeyeceksiniz.
Kevin öldü, sıra sizde.
Önce abini öldüreceğim Adeline sonra tüm sevdiklerini."
Yerden biraz daha yükseldiğimde ellerimi boğazıma götürmeye çalıştım.
"Ama en sona Tony'i bırakacağım Adeline, onu senin gözlerinin önünde öldüreceğim."
Kafamı hafifçe omzuma doğru eğdim ve parmaklarımı oynatarak bana doğru gelen enerjiyi yok ettim.
Ellerimi aşağıya doğru eğdiğimde ayaklarımın yere değmesiyle derin bir nefes verdim.
Saçlarım havaya doğru kalkıp enerjim etrafımı sardığında gülümsedim.
"Söylediğin gibi ne olduğumu bilmiyorsun, neler yapabileceğimi de.
Şimdi Aaron, kaçmanı öneririm çünkü bu sefer seni sağ bırakmayacağım."
Aaron sinirle bağırarak ellerini bana doğrulttuğunda yüksek bir çığlık atarak aynı anda onu engelledim.
Bağırışlarımız ve enerjilerimiz birbirine karıştığında daha da yüksek bir çığlık attım ve kollarımı iki yana açtım.
Tüm enerji bir anda patladığında kalkanın da kalkmasıyla dizlerimin üzerine çöktüm.
Kesik nefesler alarak etrafıma baktığımda herkesin şaşkınlıkla bana baktığını gördüm.
Bakışlarım yerde yatan Aaron'a kaydığında titrek bir nefes verdim ve ellerinden çıkan enerjinin geldiği yöne baktım.
Gözlerim enerjiyi takip ettiğinde gördüğüm şeyle titrek bir nefes verdim.
Kırmızı ve mavi enerji birbirine karışarak parladı ve parmaklarımın arasında dolaşarak yok oldu.
•
"Adeline?"
Tony sorar bir şekilde konuşarak yanıma oturduğunda bakışlarımı salonda gezdirdim.
"O nerede?"
"Tutuklandı."
Kafamı salladım ve yavaşça ayağa kalktım.
"Gitmem gerek."
Kolumdan sıkıca tutulduğumda durdum.
"Adeline, bence konuşmalıyız."
Richard kaşlarını kaldırarak konuştuğunda kafamı iki yana salladım.
"Geldiğimde konuşuruz, şimdi bırak gideyim."
Richard derin bir nefes vererek arkaya baktı ve kolumu bıraktı.
Onayı almış olmalıydı.
Kimsenin bir şey söylemesine izin vermeden hızlı adımlarla kuleden çıktım ve dışarıda duran arabalardan birine bindim.
"Adeline!"
Tony koşarak arabaya doğru ilerleyip cama vurduğunda derin bir nefes vererek camı açtım.
"Böyle olmak zorunda değil, kendini geri çekme."
"Sadece biraz yalnız kalmaya ihtiyacım var, lütfen."
Tony kararsızca bana baktığında camı kapattım ve ona son kez bakarak gaza bastım.
Nereye gideceğimi biliyordum.
•
Arabanın kapısını yavaşça kapatıp gözlerimi etrafta gezdirdim ve titrek bir nefes verdim.
Bacaklarım kendiliğinden ilerideki eve gittiğinde birkaç saniye duraksadım.
Yavaş adımlarla bahçeye girdim.
Her şey değişmişti ama hissettirdiği şey hâla aynıydı.
Kapıyı yavaşça ittirdim ve arkasında bıraktığı gıcırtı sesini dinledim.
Salonun ortasına geldiğimde her şey gözümde canlanmıştı.
Yaramaz iki çocuk ve genç iki ebeveyn ama asıl gerçekler bu değildi, değil mi?
"Adeline, abini uyandır ve aşağıya inin artık!"
Annemin sesini duyduğumda hafifçe gülümsedim ve gözlerimi ona çevirdim.
"Richard hasta olduğunu söylememi istedi, okula gitmek istemiyormuş."
Hızlıca sandalyelerden birine oturarak konuştuğumda annem gülümsedi.
"Siz çocuklar çok kötüsünüz."
Gülümsedim ve bakışlarımı yukarıya çıkan merdivenlere çevirdim.
Çok geçmeden kendimi yukarıda bulmuştum.
"Abi, neredesin?"
"Adeline,sorun ne kızım?"
Bakışlarımı babama çevirdim ve gözümden akan yaşları sildim.
"Abimi bulamıyorum, gitmiş."
Babam kaşlarını kaldırdı ve etrafına bakındı.
"Kötü bir rüya görmüş olmasın güzel kızım, uyu hadi.
Sana masal okumamı ister misin?"
Babam genişçe gülümsediğinde kafamı iki yana salladım.
"Hayır, abim nerede?"
Babam kaşlarını çattı.
"Adeline, senin bir abin yok."
Kafamı iki yana salladım.
"Hayır, buradaydı.
Dün gece onunla uyumuştum."
Babam hafifçe gülümsedi ve elini omzuma koydu.
"Bazen hepimiz böyle şeyler yaşarız Adeline, olmayan şeyleri var olmuş gibi düşünürüz ve buna körü körüne inanırız.
Hep bir abin olmasını istediğini biliyorum ama bunun gerçek olamayacağını biliyorsun.
Bunlar sadece kötü bir kabustu."
Babam hafifçe gülümsediğinde kafamı iki yana salladım ve küçüklüğümle aynı anda konuştum.
"Sadece abimi geri istiyorum."
Derin bir nefes vererek merdivenlerden koşarak indim ve kendimi evden dışarıya attım.
Yere çöküp başımı ellerimin arasına aldım ve yüksek sesle ağlamaya başladım.
Yaşadıklarım, anılarım hepsi birbirine karışmıştı.
Acıyla bağırdım ve başıma sertçe vurdum.
Kızıl ve mavi enerji parmaklarımın arasında parladığında ellerimi sertçe yere vurdum.
Yer hafifçe sallandığında umursamadan defalarca vurdum.
Arkamdaki ev yıkılana kadar, yaşadığım her şey kaybolana kadar vurdum.
Sonunda ellerim acıyla sızladığında hafifçe güldüm ve gözlerimi kapatarak fısıltıyla konuştum.
"Ne yaptınız bana?"
•
Aaron çok şerefsizsin ama kıyamıyorum sana djdkfmeodöddşşd
ŞİMDİ OKUDUĞUN
belle âme || Stark [düzenleniyor]
Fanfiction"The problem is," he said as he leaned in, "if i kissed you, I don't think I'd be able to stop."