[chapter 8]

151 18 10
                                    

Elimdeki kahveden bir yudum daha alarak etrafı izlemeye devam ederken arkamdan gelen sesle yerimden zıpladım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Elimdeki kahveden bir yudum daha alarak etrafı izlemeye devam ederken arkamdan gelen sesle yerimden zıpladım.
Vision beni korkuttuğu için mahçup olmuş bir şekilde koltuğa oturduğunda kahvemi sehpanın üzerine bırakarak dikkatimi ona verdim.
"Vis, bir sorun mu var?"
Vision ellerini önünde birleştirerek duraksadı.
"Birine hislerimi nasıl açıklayabilirim?"
Bunu beklemediğim için birkaç saniye şaşkınlıkla ona baktım.
"Hisler?"
Vision ciddiyetini bozmadan kafasını salladığında gülmek için aralanan dudaklarımı birbirine bastırarak sertçe yutkundum.
"Kızlar?"
Bir kez daha şaşkınlıkla konuştuğumda Vis bıkkınlıkla kafasını onaylar anlamda sallamıştı.
Aklıma gelen isimle dudaklarımdan kaçan gülüşe engel olamadığımda bu sefer şaşkınlıkla bakan Vision olmuştu.
"Wanda?"
Vision hızlıca ve gergince etrafına baktığında yüksek bir kahkaha atarak geriye yaslandım.
Vision bir robottan beklenmeyecek şekilde göz devirerek ortadan kaybolduğunda gülüşümü durdurarak etrafıma bakındım, onu üzmüş olabileceğim ihtimalini düşünsem de açıkçası bu gülmemi pek de engelleyememişti.
"Adeline?"
Gözlerimi kapı pervazına yaslanmış bana bakan Tony'e çevirerek genişçe gülümsedim.
"Efendim?"
Tony göz devirerek kendini yanıma attığında saçlarımda gezinen eline hafifçe dokundum.
"Hala delirmemiş olduğunu düşünüyorum?"
Kaşlarını kaldırarak alayla konuştuğunda göz devirdim.
"Şaka yapıyorum."
Gülerek ona sokulduğumda Tony itiraz etmeden beni kolunun altına çekti.
"Harika hissediyorum."
Fısıltıyla konuşarak saçlarıma öpücük bıraktığında gülümsedim.
"Biraz zor olsa da seni kafaladım ha?"
Gülerek konuştuğunda yüksek bir kahkaha atarak kafamı iki yana salladım.
"Beni henüz elde edebilmiş değilsiniz, Bay Stark."
Dudaklarına doğru fısıldadığımda Tony beklemediğim bir anda bana ufak bir öpücük bıraktı.
"Öyle mi dersin sevgilim?"
Kaşlarım havaya kalktığında Tony omuz silkti.
"Ne? Artık kız arkadaşımsın, bundan kaçısın yok."
"Kaçmaya da çalışmıyorum zaten."
Tony gülerek yanağıma ufak bir öpücük bıraktıktan sonra geri çekildi.
"Yarın akşam bir parti vereceğiz."
Kaşlarım havaya kalktığında merakla konuştum.
"Bu partinin özel bir nedeni var mı?"
Tony sırıtarak omuz silkti.
"Bunu partiye saklıyorum."
Dudak büzerek başımı onaylar anlamda salladım.
"Öyle olsun."
Tony ile verandada biraz daha vakit geçirdikten sonra hızlıca ayağa kalktım.
"Nereye gidiyorsun?"
"Vis ile konuşmam gerek, akşam görüşürüz."
Tony kafasını onaylar anlamda salladığında yanağına hızlı bir öpücük bırakarak koşar adımlarla yukarıya çıktım.
Vision'ın odasının önüne geldiğimde kapıyı çalarak gir komutundan sonra içeriye girdim.
"Merhaba."
Vision kafasını sallamakla yetindiğinde göz devirerek karşısına oturdum.
"Sana yardım edeceğim."
"Sahiden mi?"
Güldüm ve onu başımla onayladım.
Yaklaşık bir saattir Vision ve bize sonradan ağzını sıkı tutması şartıyla katılan Peter ile konuşuyorduk.
Vision omuzları çökerek yatağın üzerine oturdu.
"Belki de benden hoşlanmaz."
Peter abartılı bir şekilde göz devirdiğinde içimden gülmek gelse de kendimi frenleyerek konuşmaya başladım.
"Neden böyle düşünüyorsun Vis?"
"Çünkü ben bir robotum."
Peter hızlıca konuştu.
"Gün geçtikçe insan olmaya başlayan bir robot."
Peter'a katıldığımı belli eden bir mırıltı çıkardım ve aklıma gelen şeyle konuştum.
"Birinin seni sevmesi için belirli bir kalıpta olmana gerek yok, Wanda'nın senden hoşlanacağına eminim."
Vision ve Peter'ın dikkatini çektiğimde hafifçe gülümsedim.
"Hatta seni seveceğine eminim."
Vision hafifçe gülümsedi.
Peter tuhaf bir yüz ifadesi yapıp beni alkışladığında anlamsızca ona baktım.
"Güzel bir konuşmaydı, tebrik ederim."
Tuhaf bir ifadeyle onu süzdüm.
"Teşekkür ederim."
Vision ortada kalmış ikimize de anlamsız bakışlar atarken anın saçmalığına gözlerimi devirdim ve ikisini de orada bırakarak odadan çıktım.
Ağrıyan başımı ovuşturarak aşağıya indim ve salonda bulunan arkadaşlarımın yanına oturdum.
Steve televizyonda bir programa dalmışken onun saçlarını karıştırdığımda Steve buna hafifçe gülerek dikkatini tekrardan televizyona verdi.
Gözlerimi salonda gezdirdiğimde Tony'nin gözlerini kısmış elime baktığını gördüm.
Ona anlamsızca bakınca hafifçe boğazını temizledi ve elimi işaret etti.
Göz devirdim ve elimi onu daha da sinir etmek için Steve'in saçlarında gezdirdim.
Tony memnuniyetsizce homurdandığında onun homurdanmasını bastıran bir kıkırtı duydum.
Natasha elinde mısır kovası ile bize bakıyor ve sırıtıyordu.
Hafifçe göz devirdim.
İzlemesi gereken biz değil ekranda oynayan filmdi ama sanırım biz ona daha çekici gelmiştik.
Aradan çok geçmeden kulenin içinde Friday'in sesi duyuldu.
"Patron, Nick Fury geldi."
Herkes şaşkın görünürken Steve'in mırıldanışını duydum.
"Akşam için rahat bir uyku planım vardı oysa ki."
Nick Fury içeriye her zaman olduğu gibi siyahlar içinde girdiğinde onu gergin bekliyordum fakat o tam aksine gayet rahat gözüküyordu.
Sanki buraya film izlemeye gelmiş gibi.
"Film gecesi olduğunu duydum ve ne tesadüf ki herhangi bir işim yoktu."
Gözlerimi belerttim ve hafifçe mırıldandım.
"Bu kadar olur!"
Fury bana ayıplarcasına baktı.
"Bir şey mi söyledin Adeline?"
Sahte bir şekilde gülümsedim.
"Ah hayır, hoşgeldin Nick."
Memnuniyetle gülümsedi ve bir koltuğa oturdu.
Eziyet gibi geçen saatlerin sonunda film bitti ve Fury gitmek için ayaklandı.
Aklına bir şey gelmiş olmalı ki duraksadı.
"Yarın olacak partide sizi yeni gelen bir ajan ile tanıştırmak istiyorum.
Kendisi oldukça yetenekli zaten yarın detayları öğrenirsiniz."
Fury gittiğinde herkes kendini yorgunlukla koltuğa attı.
Nick Fury sadece film izlerken bile insanı yoruyordu.
"Bir de yeni ajanımız eksikti."
Clint yorgunlukla mırıldandığında Natasha ona katılır gibi bir ses çıkardı.
Salonda biraz daha oturduktan sonra herkes kendi odasına çekildi.
Üstüme geceliklerimi giymiş yatmak için hazırlanmışken kapımın tıklanmasıyla kısık sesle konuştum.
"Gelebilirsin."
Kapı açılıp elinde yastığı ile Peter göründüğünde hafifçe gülümsedim.
"Eski günlerdeki gibi?"
Gülerek başımla onayladım.
"Eski günlerdeki gibi."
Peter yastığıyla birlikte yatağa atladığında ayakta beklemeden onun yanına uzandım.
Peter ile uzun bir süre konuştuktan sonra uykuya dalmasıyla ben de gözlerimi kapattım.
Kapının çarpmasıyla korkuyla gözlerimi açtığımda karşımda Pietro'yu gördüm.
"Bastım sizi."
Pietro büyük, sahte bir kahkaha atarak üstümüze atladığında kaburgalarımın çatladığını düşünüyordum, hatta emimdim.
Peter da aynı şeyi hissetmiş olmalı ki hafifçe inleyerek gözlerini açtı ve sessiz bir küfür ettti.
Pietro'nun üzerimize iyice yayılmasıyla onu ittirdim fakat kıpırdamaya niyeti yoktu.
"Tanrım! Çekil üstümden."
Acıyla bağırdımda Pietro kafasını kaldırıp bana baktı ve ayağa kalktı.
Sonunda rahat bir nefes aldım ve hâla sırıtarak bakan Pietro ile hafifçe kaşlarımı çattım.
"Sakın!"
Pietro yine kötü kahkahasını atıp üstümüze doğru geldiğinde son anda kendimi yere atmıştım fakat zavallı Peter Pietro'nun altında kalmıştı.
Gözlerimi devirdim ve Pietro'yu Peter'ın üstünden itekledim.
Peter kendini yana attı ve hafifçe sırıtarak Pietro'ya baktı.
"Genelde ben üstte olurum."
Ağzım açık ikisine baktım ve elimi gelişi güzel alnıma vurdum.
"Ah tanrım!"

Akşam olacak partiye hazırlanmak için odaya çıktığımda yatağımın üstünde gördüğüm siyah kutu ile hafifçe duraksadım. Büyük siyah kutuyu yavaşça açtığımda içinde gördüğüm elbise ile gülümsemiştim.
"Beğendin mi?"
Arkadan gelen Tony'nin sesi ile hızlıca ona döndüm.
"Çok güzel."
Tony beni hafifçe kendine çekti ve bana güzel bir gülümseme bahşetti.
"Senin kadar güzel değil Adeline."
Alayla güldüm.
"Doğru mu duyuyorum?"
Tony hafifçe kaşlarını kaldırdı ve güldü.
"Romantik olmaya çalışıyorum.
Tebessümümü daha da büyüttüm.
Tony bir şeyler söylememi bekledi fakat ben de söylemek istediklerimi söyleyecek kadar cesaretli değildim.
"Her neyse şu elbiseye iyice bakayım."
Tony beni anlamış olacak ki hiçbir şey demedi ve yanından geçmeme izin verdi.
"Akşam görüşürüz Adeline."
Bir şey söylemedim ve o da odadan çıktı.
Aynadan yansımama baktım ve hafifçe tebessüm ettim.

Turuncuya kaçan saçlarımı hafifçe kabarttım ve kendime son bir kez bakıp aşağıya inmek için odadan çıktım.
Kapının önünde Peter ile karşılaştığımda bana bakıp ıslık çaldı.
Hafifçe güldüm ve koluna vurdum.
Peter bunu umursamadan girmem için kolunu uzattığında itiraz etmeden hızlıca koluna girdim ve bana eşlik etmesine izin verdim.
Aşağısı çoktan dolmuştu ve slow bir müzik çalıyordu. Bakışlarımı etrafta dolaştırdığımda tanıdık yüz ile duraksadım.
Tony gözlerini hiç çekinmeden üzerimde gezdiriyordu.
Beni süzmeyi bırakıp birkaç adımda yanıma geldi.
"Bunu sana almak doğru bir karar değildi."
Hafifçe kıkırdadım.
"Bence gayet güzel."
Tony bana hafifçe yaklaşıp neredeyse tıslayarak konuştu.
"Kötü olan da bu zaten."
Kendimi tutamayıp seslice güldüğümde etrafta bulunan birkaç kişinin bakışları bana döndü.
Bu beni utandırdığında hafifçe boğazımı temizledim.
"Adeline, gülüşünü kendime saklamak istiyorum."
Tony bana gözlerinin içi parlayarak bakıyordu.
"Sende sadece bana böyle bakarsan bu konuda anlaşabiliriz."
Tony bana biraz daha yaklaştı ve birden sarıldı.
"Seni seviyorum."
Duyduklarım sayesinde yüzümdeki gülümseme daha da arttığında kollarımı boynuna doladım.
"Seni seviyorum."
Tony benden ayrıldı ve hızlı adımlarla neredeyse koşarak eline bir mikrofon aldı.
Şaşkınlıkla ona bakarken bana göz kırpmakla yetindi.
"Bayanlar ve baylar dikkatinizi bana verin lütfen."
Herkes sessizleşip Tony'e baktığında Tony memnuniyetle gülümsedi.
"Size bir açıklama yapmak istiyorum."
Karşıda duran Natasha ile göz göze geldim.
Elimle ne yapıyor bu dercesine bir işaret verdiğimde Nat sırıtmakla yetindi.
"Sizi güzel sevgilim Adeline ile tanıştırmak istiyorum."
Tony bağırıp eliyle beni gösterdiğinde hafifçe alnıma vurdum ve bana bakan insanlara zoraki bir gülümseme gönderdim.
Tony hızını alamayıp beni de zorla sahneye çıkarıp şovunu yaptığında hafifçe göz devirdim.
İçeride bulunan ajanlar Tony'nin haline gülüyordu.
Steve buna dayanamamış olmalı ki hafifçe Tony'nin kafasına vurdu ve onu sahneden indirdi.
Gördüğüm görüntü komik olduğu için hafifçe güldüm ve onların arkasından sahneden indim.
Herkes kendi halindeyken Fury içeriye girdiğinde Tony derin bir nefes aldı ve alayla konuştu.
"Korsan adam teşrif etti."
Onu susması için dürtüklediğimde bana omuz silkmekle yetindi.
"Merhaba Fury."
Fury başını sallamakla yetindi.
"Sizi tanıştırmak istediğim biri olduğunu söylemiştim, birazdan burada olur."
Clint hariç herkesten onaylayan mırıltılar çıktı.
"Yeni ajanları sevmiyorum."
Natasha gözlerini devirdiğinde hafifçe güldüm.
Aradan geçen 10 dakika sonunda Tony'nin kolunun altına girmiş arkadaşlarımın konuşmalarını dinliyordum.
"Senin ajan gelmiyor sanırım Fury."
Clint alayla konuştuğunda Fury göz devirdi.
"Gelmiş bile."
Fury ve diğerleri ayağa kalkmışken Tony beni tekrar kolunun altına çekip ayağa kalktı.
Etrafıma bakarken yakınımızdan gelen tanıdık ses ile duraksadım ve Fury'nin yanında duran adama baktım.
Doğru görüp görmediğimi anlamak için gözlerimi kırpıştırdım fakat gördüklerim doğruydu.
Beni kaçıran adam tam karşımda duruyor ve hafifçe gülümseyerek bana bakıyordu.

belle âme || Stark  [düzenleniyor]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin