"Anne!"
"Anne, neredesin?!"
"Babaaaa!"
Korkuyorum... Niye kimse yok? Korktuğunda bağır, hemen duyar geliriz biz babanla demişti annem..yan odadayız hemen demişti. Duymuyorlar ama. Boğazım acıdı bağırmaktan, sesim kısıldı, çıkmıyor artık.
Odamdaydım, yatağımda, altı yaşındayken taktığımız winnie the pooh'lu nevresim takımı vardı yatağımda. Sonra birden her şey kayboldu, kendimi bir masanın başında buldum, yukarıdan bir lamba sarkıyor. Karşımda bir kamera.
Cevap ver diye bağırdı bir ses. Ama kimseyi göremiyordum. Adımı bağırdı sonra.
"Gülce! Gülce! Gülce! ..."
Gözlerim açıldı, kendime gelip rüya gördüğümü algılamam birkaç saniye aldı.
"Gülce?"
Giray'ın endişeli sesiyle, bana eğilmiş yüzüne çevirdim bakışlarımı. Titriyordum, bütün vücudum kasılmıştı. Çok bir şey görmediğim halde, acayip germişti rüya beni.
"İyi misin?" Eli terden ıslanmış alnıma gitti, düşen saçları geriye itti okşar gibi. "Tamam, geçti. Ben buradayım bak, rüya gördün sadece."
Başımı salladım, "Biliyorum," dedim uykunun ve korkunun kıstığı sesimle. Nefeslerim sakinleşsin diye bekledim bir süre. "Ne kadar uyudum?" diye sordum. O hala aynı şekilde oturduğuna göre çok uyumuş olamazdım, hava da karanlıktı hala.
"Bir buçuk saat en fazla..biraz daha uyu istersen."
Tekrar dalabilecek gibi hissetmiyordum. Başımı iki yana salladım, dirseklerimden destek alrak oturur pozisyona geçtim.
"Tekrar uyumak istemiyorum. Ama senin uykun gelmiştir, istersen sen uyu. Ya da işin falan var mıydı? Ben aptal gibi bir anda seni çağırdım, sonra da gitmene engel oldum ama.."
Peş peşe sıraladığım cümlelere elini kaldırarak son verdi.
"İşim de uykum da yok Gülce. Sorun değil," dedi. "Kalkmak istediğine emin misin? Dinlenememişsindir daha."
Biraz düşündüm, haklıydı yorgundum hala, hiç dinlenmiş hissetmiyordum.
"Uyumak istemiyorum şu an, istesem de uyuyamam sanırım. Ama yataktan çıkmak da istemiyorum."
Çocuk gibi mi gözüküyordum şu an acaba? Bu söylediğimle dalga geçip güler diye beklemiştim ama öyle olmadı.
Gayet ciddi bir şekilde, "Burada kalalım o zaman," dedi. "Bu sefer de sen bir şeyler anlat bana, ben seni dinleyeyim."
Başımı yana çevrip yüzüne baktım. İkimiz de yatağın başlığına yaslanmış, ayaklarımızı uzatmış oturuyorduk.
"Hani uykun yoktu? Canın çekti değil mi?"
Onun da yüzü bana döndü, "Uyuyacağım demedim zaten," dedi.
Gözleri tersini söyler gibi uykulu bakıyordu.
"Ben anlatmaya başlar başlamaz uyuyacaksın bence," dedim gülerek. "O yüzden istediğin zaman yatabilirsin, kızmam."
Boğazından erkeksi bir kıkırtı döküldü. "Sağol bilgilendirmen için," dedi.
"Ne anlatsam ne anlatsam?.." diye sesli bir şekilde mırıldanarak düşünmeye başladım. İşaret parmağımı dudağıma vuruyordum. Gözleri yüzümden ayrılmıyordu, elime odaklanmış bakışları, buldum dercesine işaret parmağımı havaya kaldırmamla gözlerime çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAMANSIZ
Gizem / GerilimBir mektup yazılıyor zamansız, okunuyor zamansız. İki insan karşılaşıyor, zamansız. Ya da tam zamanında... Gülce, bir anlık basiret bağlanmasıyla girdiği olaylar yumağından çıkamayacak. Biriyle tanışacak, tüm tanışıklıklarını gölgede bırakan... Öğ...