Akşam Güneşi

312 27 14
                                    

Lanet'in ne olduğunu tam kestiremesemde bilinen tek bir şey vardı ki o da yalnız kalmaktı.

Lucretia laneti ilk dört büyük cadıdan Samarra'ya bırakmış, Şiar'ı bir başka adam tarafından edindiğinde Aşığının ihanetine uğramıştı.

Lanet'in özü şuydu. Seveceksin sevdikçe kaybedecek ve yeni baştan sevecektin...

Lucretia aşık olmuş kaybetmiş ve yeni baştan sevmişti ta ki ruhu yüzyıllarca süren döngüden güçsüz düşene kadar aşık olduğu adamın ihanetiyle yıkılana kadar.

Samarra bu yıkımdan sağ çıkamamış lanetini Sezen'e bırakmış fakat Sezen daha ilk kaybettiği sevgiliyle ölümü seçmişti.

Peki ben Gece? Ben bu lanetin karşısında ne yapacaktım. Süre gelen belirli son beni de mi bulacaktı.

'Sevmemeliyim!' diye karar verdim o an kimseye aşık olmayacak ve ihanet etme olanağı vermeyecektim.

Bu kadar basit bir kuralı elbette kendime koyup sonsuza kadar uyacaktım. Çağımızda mantık evliliği yapıp yaşayan onca insan varken bende elbette sevmeden aşık olmadan nefes alıp yaşayabilirdim.

Hayat aşktan ibaret değildi. Bunu tüm güçsüz lanetlilere gösterecektim.

Acı vücudumu terk ederken gözlerimi yavaşça açtım. Gün ışığı direk yüzüme vuruyor can yakıcı bir hal alıyordu. Akşamdan kalma bir sersemlik beynimi ele geçirmiş halde yataktan doğruldum. Buz gibi yere ayaklarımı koyup soğuğu hissetmelerine izin verdim. Bedenim  beni titretn bir ürpertiye ev sahibi yaparken ne zaman uyuduğumu ne kadardır uyuyor olduğumu merak ettim. Herşeyden önce bana ne olmuştu?

Ne hale gelmiştim ki ne Tuna ne de Dilber beni tanıyabilmişti.

Birazdan göreceklerime kendimi hazırlamaya çalışarak en kötüsünü düşündüm. Aynanın tam karşısında sımsıkı yumduğum gözlerimi içimden üçe kadar sayma gereği duyarak açtım.

Bir...

iki..

üç..

Ve karşımda şarap kızılı saçlarım, kendime ait olamayacak kadar biçimli kalın dudaklar bembeyaz ten ve yüzüme oranla büyük olduğunu düşündüğüm biçimli burnuma bakakalmıştım. Eğer ben bensem aynada gördüğüm kimdi?

Tuna ve Dilber'in tepkilerini olağan karşılamama neden olacak bu değişim beni kendime yabancı hissettirmişti. Kapkara saçlarımı ve okkalı burnumu şimdiden özlemiştim. Diğer görüntümden geriye kalan tek şey gri gözlerimdi.

Ağlamak bağırmak hatta ve hatta çığlık atmak istiyordum. Bütün bunlara rağmen verebildiğim tek tepki, tepkisiz kalmaktı.

Hapishaneye her girenin değişip değişmediğini merak ettim.

odanın girişinin hemen sol tarafında bulunan dolabıma doğru giderken aynaya boş bir uğraşla aynadan uzaklaşma düşüncesindeydim. Çünkü bakmaya devam edersem içimde biriktirdiğim öfke Lanetin yıkamayacağı kadar yıkacaktı beni.

Kusma isteğimi geri plana atmaya çalışarak siyah düz uzun kollu buluzumu üzerime geçirdim. Yaka kısmının oldukça geniş olması hoşuma gidiyordu. Siyah yanlardan deri şeriti olan taytımı da giydiğim gibi yalın ayak banyoya girdim.

Ev oldukça sessizdi. bu durum beni daha da gersede banyoda ki işlerimi halledi.

siyah tokayla yalan yanlış bir topuz yaparak aşağıya indim.

Gerçek anlama ev bomboştu.

Sessizlik Sezen'in cesedini yaktığım güne gördü beni. İnsan etinin yanmış o tanıdık kokusu burnumu doldurmadan hemen önce Mika'nın eve gelmesiyle anahtarları gördüm. Ona evin anahtarlarını kim vermişti?

GeceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin