Ev:

489 44 2
                                    

'Toy bir cadı ha?' dedi adam sırıtarak. 'Bir cadıyla arkadaş olmak ayrıcalıktır ben Tuna'

Kucağımda ki kediden iğrenmem gerekirken bir parçammış gibi hissetmem tuhaf değil miydi? Kediden dikkatimi karşımda kendisini tanıtan adama verdim. Bütün bu saçmalıklara bir anlam vermeye çalışırken buldum kendimi.

Ne oluyordu bana bunlar nedemekti.

Cadı beni kızdırmak için söylenmiş bir sıfattan ibaret değil miydi?

Ev sarsılırken korkarak yerimden sıçradım. Kediden yere dört ayak üstüne düşmüştü bu yüzden. Bana kızarcasına miyavlayıp koltuğa zıplayıp yeniden kıvrıldı. Rahatlığa bak.

'Deprem mi oluyor?'

Tuna'nın alaycı gülüşüyle kaşlarımı çattım.

'Hayır Ev sana göre şekil alıyor sahibine uyum sağlıyor artık tamamiyle'

Kaşlarım olabildiğince daha çok çatılırken evin duvarları genişleyip oval şeklini aldı. Koltukların biçimleri bile değişmeye başlamış kediyi rahatsız edecek kıvama gelmişti. Tavanda ki eski avize gözlerimin önünde daha modern bir havaya bürünürken ağızım açık halde evde ki değişimi izliyorum.

Pastel sarı renkte ki koltuklar ve siyahlaşan minderlerle ortada duran dantelli oval sehbanın alçak hoş açık kahve dikdörtken şekline önüşmesini zevkle izledim. Korku kaybolmuş yerine heyecan ve sevinç dalgası sarmıştı bedenimi, değişimleri yerimde duramayarak izliyordum. Yukarı çıkan merdivenler dönemeçli bir hal alırken siyah mermerden olan basamakları evi yeni göstermeye yetmişti doğrusu. Taş soğuk mutfağı amerikan mutfağı şeklini aldı. bar sandalyeleri ve omuzumun bir karış aşağısında biten masası mutfağı içerisini biraz olsun gizliyordu.

Tanrım bu ev hayal edebileceğimden bile daha güzel olmuştu. Mutfak yeşim taşının rengine bürünürken gözüme çarpan bar sandalyelerin ağaçtan olması ve sadece oturğu ve yaslandığı alçak yeri sarı turuncu yeşil şeklinde sıralanmasıydı.

Masanın başıyla mutfağın girişine en yakın olan yerde siyah bar sandalyesi aynı diğerleri gibi modife edilmişti.

Ahşap duvarlarının oval biçiminde şampanya sarısı rengine dönerken ortama ferah bir hava katıyordu. 

'Daha üst odaları bile görmedim ama bu kadarı bile yetti' dedim sevinçle Tuna'nın kolunu hafifçe sıkarken.

Tabancayı koltukta unutmuş savunmasız bir halde öylece onun yanında dikildiğime daha sonra kızacaktım.

Kapı en başta boyaları kavlamış kahveden öte gıcır gıcır bembeyazdı. Hatta en üste boyumun yetmeyeceği yerde ufak yarım ay şeklinde buzlu cam vardı.

'Şuna bak!' dedim dışarıdan almaya kalksam oldukça pahalı olacağını düşündüğüm Dekoratif koltuğun yanında tavana doğru yükselip başaklar gibi başını eğen  siyah gece lambasını göstererek.

Bütün ayrıntılar benim yerime düşünülmüştü. Tek ürküten şey merdivenlerin olduğu tarafta yan yana hizayla üç ayrı yaşlı kadının en güzel halleryle yapılmış yağlı boya portreleriydi.

'Bu da olmasaymış' dedim ürpererek koltuklardan birine - silahıma ulaşabileceğim noktada- atarken.

'Onlar Ev'in yas tutma şekli daha doğrusu senin ruhuna uygun şekli'

Kafam karışmış halde 'Nasıl yani?'

Tuna hafifce gülümseyerek tekli siyah koltuğa oturup sarı yastığı arkasına sıkıştırdı.

'Yani eğer yas tutuyor olsaydın birinin arkasında büyük ihtima resimlerini duvara asardın değil mi?'

Biraz durup düşündüm. 'Haklısın galiba' 

GeceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin