Örümcek Ağı

260 16 3
                                    

Hayat herşeyi mükemmel kılmıyordu. Normal bir aile normal bir hayat mümkünse bu ucubeler sirki gibi olan Camthalion'an çok uzak bir yerde doğmak...

Ne acı verici ki insan çoğu seçimini kenisi yapamıyor hep bir iradenin altında sömürülüyordu. Ona sunulan seçme hakkına gelirsek kırk satır mı? kırk katır mı? Sorusundan öte değildi.

Her iki şekilde de ölüyordunuz ve ölüm şekli evet bunu belirleyebilme hakkınız sizin elinizdeydi. Ne acı!

Olaylar can yakıcı bir hal almaya başladığı ilk zamanlar da ki inancı kaybolmuştu.Dahası bomboş evden öte başka hiçbirşeyi kalmamıştı.

Bir avcı olarak yetiştirimiş satırı elinde tutacağına inandırılmış oysa kasaptan çok koyun olduğunun bilinci sonraları gelmişti.

'Asmelay!'


Haykırışı duyduğunda çok geç kalmamayı dileyerek kapıya koştu. bir çok kilit olması gereken kapının önünde sadece gümüş tozu vardı. İnsan olmayan diğer şeyleri uzak tutmak için kazınmış kapıda ki semboller kilitlerin karanlık çağ hali gibiydi. Kapıyı hızla açarak kenini görebileceklerine hazırlamak adına hızlıca gözlerini yumup açtı. İşte karşısındaydı.Lanet olası John ve bıçağı boynuna dayadığı erkek kardeşi. 

Aileden geriye kalan tek sahip olduğu şey.

'Onu hemen geri bırak John!'

Boğazı acıyacak kadar yüksek bağırmıştı öfkesini sadece bu şekilde kusabilmesi işte bu onun elinde olan şeydi.

İzleyici!

O ailesinin ölümlerini izleyen bir zavallıydı. Kendine acımayı bir kenara bırakıp öfkeyle kıstığı ela gözlerini John'ın dağıtmak istediği yüzüne çevirdi.

Erkek kardeşinin boynuna dayadığı bıçağı biraz daha bastırınca hafifçe çizilen teninen kırmızı kanı belirdi.

Asmelay anında iki elini açarak teslim oluyormuşçasına doğru öne doğru uzattı 'Tamam dur!'

'Benimle konuşurken üslubuna dikkat etmelisin Asmelay gördüğün gibi kan torbası bende'

'Peki, peki...'  çağresizliğinden nefret ederek erkek kardeşine çevirdi gözlerini korkuyordu ama ağlamıyordu.

'Cesur gözükmeye çalışan şapşaldan farkı yok' diye düşündü. 'Kız gibi ağlama' dediği günden beri bir damla bile yaş görememişti Cash'da.

Ama korkusunu evet bunu aynaya bakmak gibi çok rahat görebiliyordu. Çünkü kendisi de korkuyordu. Bir umut gerekliydi ona artık olmayan umut onun cesaretini de beraberine götürmüştü.

'Şimdi güzelim kapının önünde ki gümüş tozlarını süpür bakalım. Misafiri kapıda bekletmek ne ayıp. Çık Çık Çık ... sana bunu hiç yakıştıramadım' dedi. 

Gümüş tozunu dağıtmak mı? o halde eve girebilecek bu da demektir ki diğer vampirlerde konuk olabilir ve bundan asla sağ çıkamayacağının garantisi...

Bu hatayı bir kez yapmış bu yüzden ailesinin katledilmesine neden olmuştu. Bir daha yapamazdı! Yapmayacaktı!

Yapmayacaktı değil mi? Erkek kardeşi eline olsada.

'Hayır Asmelay sakın!' diye bağırdı Cash.  Vampir sinirle Cash'ın boynunu biraz daha keserken yanık et kokusu sardı etrafını.

'Dur!' diye bağırdı Asmelay 'Yapacağım!' 

Vampir sanki onu duymamış gibi kafasını başka bir yana doğru  çevirdi.

'Bu kokuda ne?'

Yani Cash'ın kesilen boynundan gelmiyordu bu yanık kokusu o halde nereden?

GeceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin