Değişim:

566 46 7
                                    

Yanmış insan etinin kokusuna ve onun ölmesine rağmen evden ayrılmamıştım bir şekilde bu döküntü yere hapsolmuş  gibiydim. Üzerinden  bir hafta geçmişti ve doğum günümde herşey yolunda giderse istanbulda olacağımı düşünüyordum. 

Belki de bir barda kutluyor olacaktım ama içimde varolmayan suçluluk duygusu yüzünden  mi bilmiyorum hergün erkenden kalkıp evi temizliyor saatinde yemek pişiriyordum. Hatta girmem yasak olan kileri bile ailemle ilgili birşey bulurum umuduyla talan etmiş, bulduğum eski fotoğraflar ve yırtık kitaplaran başka işe yarar bir  şey görememiştim.

Boğuluyordum kendi kendimi bu evden ibaret hapishaneye kapatmıştım.

Sertçe çalınan kapıyla uyuya kaldığım koltuktan sıçrayarak kalktım. İçimden söylediğim küfürlerle kapıya doğru yöneldim. 

Polis! 

evet birşeyi unutmuştum ya polisse?

'Sezen kapıyı aç!' 

Olduğum yerde tekrar sıçrayarak yaşlının saydığı isimlerden birini duymamın tedirginliğiyle öylece kapının önünde ne yapacağımı bilmede duruyordum.

Kendimi bildim bileli onun hiçbir tanıdığı gelmemişti ki eve? Bir akrabasının olabileceği aklımın ucundan bile geçmiyordu. Aptal! Tam bir aptaldım. Ses çıkarmasam kendiliğinden gidebileceği gibi aptalca bir düşünceye kapılarak bekledim.

'Nefes alışverişlerini duyuyorum Sezen Aç şu lanet kapıyı!'

Titreme ellerimden bedenime yayılırken düşünme işlevini çoktan bırakmış beynime bile küfredecek durumda değildim.

'Sezen yok!'

Evet benim sesim benden komut bile almadan çıkmıştı. Herşey kontrolüm dışındaydı.

'Herkimsen ben ölmeden açacakmışın kapıyı yoksa yakalamaları için bekleyecemisin?'

Ükala çıkan sözcükler gereken komutu vücuduma vermişti kapıyı yavaşça açtığımda karşımda beklemeyeceğim türden birini buldum.

Soluk bir ten yırtık pırtık bir kıyafet tenine rağmen oldukça sağlıklı görünen kaslı bir vücut. Henüz yüzüne bakmadığım adam içeri girmeye çalışırken bir kaç adım geriye sıçradım. O da aynı şekilde bir metre kadar geriye doğru uçtu!

Hayır hayal değildi tam da öyle olmuştu. İçeriye doğru girecekken sanki görünmez bir duvara çarpmışçasına geriye doğru tepildi hızla. Yere iki ayaklarının üstünde düşünce uçtu sanmam doğal değildi de neydi?

'Sezen'e naptın!' diye tısladı. demin yunan heykellerine benzettiğim adam artık korku filmlerinden fırlama yaratık gibi korkunç görünüyordu.

'Hi..içç' diye kekeledim.

Afferim Gece afferim kızım kekele oda doğru olduğuna şipşak inansın!

Hiç nedir ya? Başka bir şey söyeyemez miydin? Aptalsın Gece aptal!

'Neyse bunu daha sonra konuşuruz beni eve davet et!' diye buyurdu bay meteor parçası. Kafamı iki yana hızla salladım.

'Oldu elinede bir bıçak vereyim gel beni doğra!' 

Sonunda aklı başında bir cümle kurabilmenin rahatlıyla adama baktım.

Sinirle homuranarak anlamadığım kelimelerden birkaç cümle kurdu.

'Bak Cadı zımpırtısından anlamam aranızda ki güç savaşı beni ilgilendirmez ama beni eve almassan öleceğim ve ben ölmek istemiyorum.'

GeceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin