İttifak!

473 40 6
                                    

'Her türün kendine göre bir kanunu vardır. Birde yargı solonu. Bu salon genelikle yaşlılardan oluşmakta olup istisnai olarak güçlülerden de alabilir.İnsanlar içinde üç ayrı tür vardır. Türlerde kendi aralarında güçlerine ve cinslerine gööre ayrılır.Koruyucu dediğimiz savaşçı tür elementleri kontrol etmesiyle bilinir.Gündüz yürüyenler ve Gece'nin çocukları olarak geçen diğer ırklardaysa Gündüz yürüyenler güçlerinin çoğunu gece kaybederler ve Gece'nin çocuklarıysa gündüz güçlerinin çoğundan mahrum kalırlar. Böylece bir denge sağlanır. Her iki türün de nihai durumlar için bir koruyucusu olmak zorundadır. Koruyucular burada denge rolünü üstlenirler.'

Sinirle kalın kitapın kapağını kapattım. Karşımda ki Sezen'i andıran kibirli kadına bakışlarımı iktim.

'Bu zırvalıkların hiçbirisi Gölgesizlerden nasıl kurtulacaağımı yazmıyor.'

Kitaptan rasgele bir sayfayı açıp bağırarak okudum.

'Gecenin çocukları ve Gündüz yürüyen'lerin ilk ismi kendisinde saklı olup birinci seviye- yıkım getiren- güçleri için kullanılır.'

'Bunlar benim bir işime yaramaz normal bir hayat istiyorum ben!'

Kadın suratını buruşturup geliğinden beri yaptığı gibi Tuna'ya öndü.

'Bu çömeze söyle haddini bilsin borcumu ödemek için evime aldım sizi kovmak zorunda bırakmayın beni!'

Kasvetli kahve ve siyah renk ağırlıkta ki evine baktım. 'Bizde evine ölüp bitmiyoruz bir iyilik borcun var düzgün yap şu işi!'

Tuna yemek masasında oturmuş bizi umursamadan gazetesini okuyordu.

'Bak küçük hanım benim sana eğil ona borcum var!'

İkimizde aynı anda of çekip tekrar döndük işimize. En azından sonunda bana hitaben konuşmuştu. Sezen'in onun okuldan akadaşı olduğunu nereden bilebilirdim ki? Öldüğünü duyduğundan beri bana bir işkence yapmamıştı. Yani ruhsal olarak demiyorum. Onu çok iyi başarıyordu. Yaşlı cadının arkadaşı işte burdan belli.

'Sen bir üçüncü sınıf güçlerini kullanmaya başla sonra bana Gölgesizlerden nasıl kaçacağını sor daha onu bile başaramıyorsun. İZ'in bile görünmeyecek kadar küçük!'

Ya sabır çekerken omuzumda ki fındık büyüklüğünde ki işaretin daha büyük olmasını diledim. En azından şu cadıyı susturacak kadar.

'Büyü yapabiliyor muyuz?' dedim söylediklerini duymazdan gelerek.

Derin bir of çekip önümdeki kitapı alıp sertçe masaya indirdi.

Ezbere bildiğini bildiğim bir sayfayı açarak bana doğru itti. 'Sayfanın başını oku!'

'Gece'nin çocukları için kullanılan Cadı,büyücü gibi lakaplar insanlar tarafınan takılmış olup hayal ürünleriyle yarattıkları hikayelerle hiçbir benzerlikleri yoktur. Kazan kaynatıp iksir yapmak yahut bebek kanı içmek gibi tasvirler Gündüz yürüyen ve Gece'nin çocuklarına hakaretten başka bir unsur içermez.'

Okuuğum satırın devamına bile gerek yoktu yarıda kesip direk Tuna'ya döndüm 'Sen evimde bana Cadı diye hakaret mi ediyordun?'

'Cadaloz birşeysin ondanır doğruyu söylemiş' diye atıldı Sezen çakması.

Sinirle köpürmem gereken yere yüzümde alaycı bir sırıtmayla 'Ama sanada öye hitap etti. Bana yarımı dokunacak olan CADI dostu sen değil misin?' dedim laf koyduğunu düşünen kadına.

Kadın ağzı açık bana bakarken bir anda bağırdı. 'Ev misafirimizi sandalymden kaldır!'

Ve olan olmuştu. Tuna gazetesi elinde sandalyeden yere düşmüştü.

GeceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin