difüzyon laneti

1.3K 148 110
                                    




kusana kadar içtiğim günün ardından iki gün geçmişti. tuvalet kabininde ağlamaya başladıktan sonra olanlardan tam olarak emin değildim. hatırladığım birkaç kilit nokta vardı ve hepsi araları boşluklu senaryolar halinde kafamda dolanıp duruyordu. sanki bayat filmle çektiğim fotoğraflar yıkanmıştı ve onlara bakarak tüm gece neler olduğunu anımsamaya çalışıyordum. zihnimde yıkanmış ilk düzgün çıkan fotoğrafta chan hyung sarhoş bizi toplamıştı ve araba sığdırmaya çalışıyordu, beceremeyince de aramızdan en ayıkları otobüs durağına yollamıştı. sorunsuz giden bu kısmın ardındanasa büyük bir karanlık vardı, kaç kişiydik ve kimlerleydim emin değildim. hatırlayabildiğim tek kişi bira kokan nefesiyle "ben sana dedim abonman yaptır işte!" diye bağıran seungmin'di. muhtemelen yine otobüs kartımdaki para bitmişti. ha bir de minho hyung vardı, onu hatırlama sebebim de bulanık ve leş zihnimden çıkan ikinci ve en unutulmaz olayda başrol görevini üstlenmesiydi. hatta başrolü oynama konusunda sandığınızdan çok daha iyiydi.

eğlendiğimiz yerden kampüsteki yurtlarımıza giden otobüs, bitmesini beklediğiniz dersin son on dakikasının yaşattığı süreyi fiziksel bir mesafeye çevirdiğinizde oluşacak türden bir güzergahı tercih ediyordu. yolun büyük bölümünde seungmin'in beline yapışmış uyuyordum. muhtemelen o anlarda benden cidden nefret etmişti, uyku içinde koaladan hallice bir yapışkanlıkta oluyordum çünkü. yine de bıkmış nefeslerini duyduğum dostum, sesini bile çıkarmadan kollarım beline sarılmış şekilde kestirmeme izin veriyordu. pek rahat değildim ama genel ruh halimin ne kadar boktan olduğu düşünüldüğünde huzurlu bile sayılabilirdim. işte tam da mide bulantılı huzurumun içinde keyif sürdüğüm anlarda bir şeyler oldu ve önce gözlerim açıldı. sonra otobüsün içine döşenmiş; neon, mavi ve mor ışıklar gözlerimi tekrar yakmaya başladı. 

ve sahne! 

az önce bahsettiğim, şu en unutulmaz olayın sırası gelmişti.

uzun yolculuğun sonunda ineceğimiz durağa varmak üzereydik. minho hyung ayağa kalkıp kapıya doğru adım attı, sonra bacağı bir balerin edasıyla yerle paralel açıldı. o anda seungminin kulağına yaklaşıp "taşakları yırtıldı" diye fısıldamıştım, seungmin sabır diler şekilde yüzüme bakıyordu. bakışlarımın boşluğunu fark etmiş olmalıydı ki önce kendi yüzüne bıkmış bir edayla vurdu, sonra alnımın ortasına sertçe bir fiske atıp bana yürümemi söyledi. kendimi gülmekten alamıyordum, hyungun gerçekten taşakları yırtılmış olmalıydı ve itiraf etmesi canice de olsa bu bana keyif vermişti. sonra birileri yardım etti ve onu ayağa kaldırdılar. ancak bu, sahnenin hafızamdaki enler arasına girmesi için yeterli bir şov değildi; bilirsiniz tiyatrocuyduk ve bize selam vermek için daha iyisi gerekiyordu. 

rol şüphe duymamamız gereken birindeydi. minho hyung'dan garip bir ses yükseldi, hızla etrafına bakındı. sonra tişörtünün yakasını öne doğru genişletti ve etrafa iğrenç bir koku yayıldı. hayatım boyunca difüzyonun gerçekliğini bu derece anladığım bir an olmamıştı. burnuma dolan o koku, en arkadaki minho hyungdan şoför koltuğundaki masum adamı bile etkileyecek kadar keskindi. ayrıca hyung kelimenin tam anlamıyla bok gibi gözüküyordu. sadistik bir zevkle onun düştüğü bu leş hale gülersem seungmin'in beni boğacağından korkuyordum. ancak önümde beni sökecek çivi varken gülmemi umursayacağı bile meçhuldü. yine de onu daha da zor bir duruma sokmak istemiyordum. normal koşullarda yanımda biri kustuğunda ben de onu yalnız bırakmayacak kadar destekleyici bir arkadaştım. sadece şu an bu eylemin reflekslerimi tetikleyemeyeceği kadar çok içmiştim, beynim ve hareketlerim arasındaki sinirsel bağ yerini hayali bir tanesine bırakmıştı. bu yüzden ben de kahkahamı içe bastırarak seungmin'in beni bırakıp minho hyung'u şoförün küfürleri eşliğinde dışarı atışına katıldım. 

minho hyung leş gibi kokuyordu, öğrenci kimliğinin nerede olduğu hakkında fikri olmadığına emindim. ayrıca onun kadar titiz birini bu halde görmek, alkolün dostumuz olmadığı hakkındaki kamu spotlarını son derece destekliyordu. kısaca berbat bir haldeydik ama inanılmaz eğleniyordum. aklımda gerçekten sik kafalı sevgilim yoktu. tamam, minho hyung vardı. içeri girdiğimiz kısımları ayrıntılı anlatabilecek kadar kendimde değildim, gördüğüm en yakın çöpte ben de hyunga eşlik etmeye karar vermiştim. hatta espritüel kişiliğim seungmin'e kusma konusunda minho hyungla jeniffer lopez'den sonra gelen ft. pitbull yazısına benzedğimizi söylemişti. yediğim dayak ve tekrar kesilmiş sahneler sonunda da sıcacık yatağım. 

so what|| hyunhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin