bu bölümü küçük harf yazmadım hehe:( zaten en başından tamamen minho perspektifinden bir bölüm olsun çok istiyordum. normalde akış için bunu finalden hemen sonraya koyacaktım ama 19 ocak özel bölüme güzel olur gibi geldi. finalledikten sonra yerlerini değiştirim.
Sevgili Hyunjin,
Çok ağır hissediyorum.
Chan Hyung'un arayıp seni almamı istediği günden beridir kıvranıp duruyorum. O günün ardından konuşmadığımızdan mıdır bilmem. Senin sakladıkların ve benim sakladıklarım bir anda karşımıza çıkacak endişesi bir anlığına olsa da düşüyor aklıma. İçimde bir yerlerde, senin hayatıma girmenle beraber tanıştığım bir duygu var. Üstelik bu çok ağır hissettiriyor. Büyükannemin mahallesinde bir ara sokakta bana öğrettiklerin ve bana hediye ettiklerin. Hepsi bulandırıyor beynimi.
Birini tüm vücudumu okşayan mayıs rüzgarı kadar sevebilmek çok ağır hissettiriyor. Beni hafifleten, gün batımının tatlı rüzgarıyla karşılaşmak ironisiyle tanışıyorum.
Bu zamana kadar, kilidinin beraber gezdiğimiz o çocukluk sokaklarımda kaybolan ruhlardan birinin sakladığı kapalı bir kutu sanırdım kendimi. Kendimden başka birinin anlayamayacağı, kutunun şeklini almak için eğilmiş ve bükülmüş öyle eğreti, şekilsiz bir şey. Orada kaldıkça katılaşmış. Biri değil, şey gibi evet.
Kutunun içinde kendi gölgeleriyle eğlenen bir düşünceyken bambaşka bir alem olacağımı sanmıştım. Kafam karma karışık, halbuki alemler gözlerinin bana bakarken parlamasıymış. Bunların hiçbirine alışık değilim. Ağırım ve zamanın bize vereceklerinden korkuyorum. Zamanın bizden alacaklarından da bir o kadar.
Aslında fark ediyorum da saklandığım kilit kutu konusunda çok da yanılmış sayılmam. Çünkü asla aşamayacağımızı düşündüğüm o görünmez duvarı kaldırdığında, bana ilk öğrettiğin şey kayıp anahtarlarımı sadece benim bulabilecek olduğumdu. Aramızdaki o duvar nasıl yok oldu bilmiyorum. Ateşi benimle tanıştırman ve gölgelerin benim sanrılarım olduğunu fark etmem zaman aldı. Henüz bütün yarattığım benliği senin gibi kilitlerin ardından parçalayarak açığa da çıkartamıyorum. Ama bir yerlerde, kilitli kutumun zorlanan taraflarından sızmaya başlamışım gibi. Şeylerden öte, ölümcül kimliklere doğru bir evrime benziyor. Sızmış parçalarım ve yamuk uzuvlarım ellerine şekilleniyor. Parçalarım git gide sana benziyor, senin kırıkların bana batıyor ve benimkiler de sana. Bizi güzel yapan bu gibi hissediyorum. Acı vermekten öte zararsız yeni pürüzlerle biçim almak. Zaten büyümenin acısından fazla değil ki bu.
Karşında dilim tutulup konuşamasam da biliyor musun? Sen benim bu yoldaki en büyük ilhamımsın. Duygularım her zaman en yoğun halleriyle o kutunun içine hapsolmuşken beni korkutsa bile yüzleşebiliyorum. Bana verdiğin o alev hep içimde. Senin kadar cesurca değil ama ben olarak.
Her şey çok ağır, ben çok ağırım. Tek yaptığım bir başka benin oluşturduğu sanrılarımdan kaçmak olsa da yolum seninkiyle kesişti. Beni ideal görme ihtimalin çok ağır. Ben olmak çok ağır. Seni sevmek çok ağır.
Kendimi sevmek için daha ne kadar kendime katlanmam gerek bilmiyorum. Sen de biliyor sayılmazsın. Yine de başka bir yolda senin ayak izlerini hissederek yürüyorum.
Zaten bütün o ağırlığı yok eden şey de senin dokunuşların gibi. Daha önce de insanları çok sevdim. Her dokunuşta kalp atışlarımın hızlandığı türden ve tutkulu ilişkileri tattım. Saçlarımın okşandığı ve bittiğinde güzel hatırladığım bir sürü anı zihnimde. Sadece geriye dönüp beni gülümseten ama üzerine tekrar düşünmem gerekmeyen günlük sayfaları gibi.
Bilmiyorum, bu bambaşka. Sen bambaşkasın. Doğru olabilecek, sana ya da bana aşkı getirebilecek bir sürü insan var. Ama kimse senin gibi zaman ve kişiler kesişirken ortaya çıkmamıştı. Bu kesişim benim ruhumun bir köşesine denk gelmemişti. Kimse yüreğimin ortasına bu ağırlığı koyamamıştı. Kimse o ağırlığın tek çözümü haline gelmemişti. Gülen yüzüne bakınca gözlerimin yandığını hissediyorum.
Sana yaklaşmak bütün korkularımı alıyor gibi. Belki de bu yüzden beni en cesur sanıyorsun, canım benim. Hücrelerimde seni hissetmek düşünerek hareket etmeme kocaman bir engel. Benle büyümüş bir aşk aramızdaki. Hiç tahmin etmediğim ve yerini seninle öğrendiğim bir şey. Şeyler artık ben değil böyle anlarda. Ben de senin canınım.
Seni çok seviyorum. Çok ağır hissettiriyor.
Bu bizim bir şeyler olsun diye zorladığımız, sevimsiz hezeyanlar değil. Tenine dokunuyorum ve her şey yeniden anlamlı oluyor.
Seni çok seviyorum.
Hafifliyoruz.
bu bölümü yazdığım için çok mutlu hissediyorum. bu fici bitirme düşüncesinden elim hiç gitmiyor ama burayı bırakma zamanımın geldiğini de biliyorum. biraz da minhonun duygusal yönünü görelim istedim!!! en hırbo insan bile bazen bu kişiye dönüşebilir!
bilmiyorum bu iki senede kendimi yeniden inşaa etmeye çabalarken benden parçalar hep buradaydı. ben olarak değil ama benim fikirlerimle can buldular.
geçen hafta bende neyşn yanlış olduğunu anlamaya çalışıp okulumun servisine mail atarken aldığım dönütle tam da bunun ikinci yıl dönümünde kaç kez başlayıp bıraktığım terapi sürecime başlayabileceğimi öğrendim. bunu paylaşmak benim için zararlı mı sonrasında güvensiz hisseder siler miyim bilmiuorum ama içimi dökmeyi de çok istedim. snksnckfkv bölüm kadar not oldu üzgünüm:(
ŞİMDİ OKUDUĞUN
so what|| hyunho
Teen Fictiongökkuşağı olacak bir gün yaşam tüm erkeklerin altından geçtiği.