düt düt bu bir pride özel bölümüdür. ficte şu an marttalar ig
ama olsun.
insanların babalarının değil zamanlarının çocukları olduğunu anlamama yetecek kadar bir sürenin arkasından yurda dönmüştüm. haliyle modumun düşüklüğünü arkadaşım sayılabilecek herkes ilk bakışta anlamıştı. ancak yalnızca arkadaşım değil çok çok ve çok yakın arkadaşım olan felix nasıl olduğunu anlamadığım biçimde beni biraz eğlenmek için ikna etmişti. itaewon'da üç kişilik nispeten ucuz sayılacak bir oda tutmuştuk. vizelerimiz diğerlerine kıyasla erken bittiği için bize katılacak üçüncüyü bulmak biraz zorlayıcıydı.
jisung incheon'a ailesinin yanına gitmeye karar vermişti. chan hyung, ideal sevgili el kitabındaki bir maddeden dolayı jeongin'in sınavları bitmeden eğlenemeyeceği gerekçesini sunuyordu. seungmin'in de elin pis otel odasında ne işi vardı. elbette seungmin'le beraber changbin hyung da elenmişti. geriye sadece minho hyung kalmıştı. böyle söyleyince son tercihimiz gibi gözükse de teferruatlı etkinliklere gitme konusunda çok hevesli sayılmadığından önce diğerlerine sormak mantıklı olandı. ancak şaşırtıcı şekilde daha konuşmayı bile tamamlamadan kabul etmişti. anlaşılan dehşet üşengeç kişiliğinden sıyrılacak kadar çok yorulmuştu bütün bu tiyatro, okul zımbırtılarından.
kampüsümüz seul'un dışında sayılacağından itaewon'a gitmemiş biraz zaman alacaktı. hayal ettiğimiz an gelip metronun içinde yan yana yerleştiğimizde kendimi bir anlığına salak gibi sırıtırken buldum. bir yanımda sırf keyfim yerine gelsin diye bu kadar zahmete girişmiş felix, diğer yanımdaysa da minho hyung vardı. zaten bu durumda onun adının başına herhangi bir sıfat eklememe gerek yoktu.
maskemin altında saklanmış gülüşümle bir anda minho hyung'un omzuna kafamı yasladım. zaman geçtikçe ondan daha az çekinir olmuştum. hislerimi fark ettiğim ilk anlarda yanında nefesimi bile tutarken şu an ona çekinmeden temas ediyordum. bazı zamanlar otururken ellerini tutup yolduğu şeytan tırnaklarına yakından bakabiliyordum bile. o da benim bu halime alışmaya başlamıştı. yan yana olduğumuz anlarda otomatik olarak dikleşiyor omzunu bana ayırıyordu. çimlerin üzerinde oturuyorsak kucağındaki changbin hyung'u itekliyor ve benim için yer açıyordu.
ancak onunla yakınlaşırken aklımı her an kurcalayan jisung meselesi keyfimi inanılmaz kaçırıyordu. jisung'la minho hyungla olduğundan çok daha yakındık. bro code'a ihanet edemezdim. yine de duygularımı ona açamamıştım. bu tür aşk meşk konularında onun ağzını aradığımdaysa bana resmen siktir çekiyordu. o daha çok favori anime oğlanlarına yükselmekle meşguldü. tercihleri konusunda benden daha akıllıca davrandığının farkındaydım. fakat en yakın arkadaşımın mutlu olabileceği bir ilişkiyi engellemiş olma fikri içimi kemiriyordu. bu konuyu kimseyle paylaşmadıkça kafamda daha da büyüyor bütün keyifli anlarımın katiline dönüştürüyordu beni.
belki haklıydım, belki de bu düşünceler kendi kendimi delirtmek için hazırladığı sabotajlardan biriydi. yine de bugün hiçbirini düşünmeden eğlenmek istiyordum. olmak istediğim kişiden kaçmak yerine en yakınlarımla her sınırı zorlamak beni büyük bir günah gibi çekiyordu. yanmama sebepse bile şu an umurumda değildi. iç çekerek minho hyung'un omzuna iyice gömüldüm. o da kafasını kafamın üzerine bırakmıştı. kablosuz kulaklığından dağılan müziği hafifçe işitiyordum. diğer yanımdaki felix'se oynadığı mobil oyunda kaybediyordu, dudağını ısırmış küfretmemek için maksimum seviyede çabalıyordu.
her şey çok sıradandı. bu sıradanlığın seul metrosunun altıncı hattında daha ne kadar çok anı katacağındansa tamamen habersizdim.
sonunda itaewon'a vardığımda içimde oluşan heyecana engel olamıyordum. aldığım her nefesle beraber durduğum yerde sallanasım, ufak ufak zıplayasım geliyordu. felix bugün bizi drag şovlar yapan bir bara götüreceğini söylemişti, ayrıca ilk kez ailemden ayrı şekilde otelde kalacaktım. üstelik bütün bunların yanında hemen yan yatağımda minho hyung olacaktı. rüya gibi bir gün beni beklerken evde yaşadığım kişilik bunalımlarımın tam tabanından zıtlığa koşuyordum. ancak artık ailemden başka biri olduğumu ayırt etmiştim ben de.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
so what|| hyunho
Ficção Adolescentegökkuşağı olacak bir gün yaşam tüm erkeklerin altından geçtiği.