Yvonne bir an düşünemediğini hissetti. Kadınlardan hoşlanmıyor muydu? Bu cümlede binlerce yanlış bulabilirdi. Şaşkınlığının etkisiyle kesik kesik ‘’Ama nasıl olur?’’ diyebildi.
‘’Bunu ben de kendime sık sık soruyorum. Ne yaptıysam olmadı. Seni gerçekten çok sevdim,Yvonne. Yapabilirim gibi düşünmüştüm ama olmuyor. Seni asla bir erkeğin bir kadını sevmesi gerektiği gibi sevemeyeceğim.’’ Dedi Roy.
Yvonne ise hala şaşkındı. Bütün bunlar neden başına geliyor olabilirdi? Hiçbir zaman kötü biri olmamıştı. Kiliseyi birkaç kez aksatmak dışında bir günahı olduğu da söylenemezdi.
Roy’a baktığında eline bir bıçak aldığını gördü. Genç adamın ruh hali iyi değildi ve korkuyordu Yvonne. Roy’un kendisine zarar vermesinden korkarak ona doğru atıldı. ‘’O bıçakla ne yapacaksın?’’ dedi bir yandan da bıçağı tutan elini bileğinden tutuyordu. Roy,kafa karışıklığıyla ona baktı. Nasıl anlamamıştı?
‘’Yarın hizmetçiler çarşafı anneme yetiştirecektir. Önlem alıyorum.’’ Dedi sanki bir çocuğa anlatır gibi.
Yvonne yine anlamamıştı. ‘’ Neden? Ne önlemi?’’
Roy kaşlarını kaldırıp kıza baktı. Gerçekten mi anlamamıştı yok sa şaka mı yapıyordu? Elini hafifçe hareket ettirerek kızdan kurtardı ve yatağa yaklaşıp bıçağı bileğine bastırdı. Yvonne bir çığlık atarak yanına koştu. Roy ise bileğinden akan kanın çarşafta kırmızı lekeler bırakmasını izledi. Sonra da bulduğu ilk havluyu alıp Yvonne’a bakmamaya çalışarak odayı terketti. Şüphesiz ki ikisi için de gece mahvolmuştu.
*
Yvonne ona ıssız ve soğuk gelen odada tek başınaydı. Odada durdukça yaşadıkları gözünün önünden geçiyordu. O an herşeyi kırıp dökmek,parçalamak geldi içinden. Hiçbir zaman şiddete eğilimli olmamıştı ama şimdi içindeki bu acı hissi ancak böyle dışarı atabileceğini düşünüyordu. Eline aldığı bir vazoyu duvara fırlattı. Çıldırmış gibiydi! Ama bu ona iyi gelmemişti. Roy’un üstünden kalkmasını fırsat bilerek giydiği geceliğinin üzerine bulabildiği en kalın sabahlığı alarak kendini dışarı attı. Koşarak o kattaki balkona çıktı. Nefes alamıyor gibiydi.Kendini parmaklıklara atıp biri onu boğuyormuşçasına zorla nefes almaya başladı. Ne zaman çok üzülse böyle oluyordu Yvonne. Hala nefes alışı normale dönmemişken arkasından gelen sesle daha da boğulduğunu hissetti. ‘’Gerdek geceniz iyi geçmiyor mu?’’
Yvonne arkasını dönüp baktı ve Kenneth’ın mavi gözleriyle karşılaştı. Bu sefer onun kazanmasına izin vermek zorundaydı çünkü cevap verecek kadar bile nefes alamıyordu.
Kenneth ise bir şeylerin ters gittiğini farketmişti. Kızın yanına gidip omuzlarından tuttu ve boğulurmuşçasına nefes alan kıza baktı. Aiana’nın da böyle olduğunu hatırlıyordu Kenneth. Bir anlığına karşısında Yvonne değil Aiana olduğunu düşündü ve kızın gözlerinin içine bakıp sakin ve yumuşak bir ses tonuyla konuştu. ‘’Sakinleş ve derin bir nefes al.’’
Yvonne gözlerini kocaman açarak ona baktı. Becerebilse alacaktı zaten!
‘’Hadi benimle beraber almayı dene.Derin bir nefes al.’’ Kenneth da onunla beraber derin bir nefes aldı. ‘’Şimdi ver.’’ Yvonne biraz nefes vermeyi başarabildiğinde kolunu okşadı ve ‘’Aynen böyle.’’dedi.
‘’Gözlerini kapat ve sana en çok huzur veren yeri düşün.’’
Yvonne karşısındaki adama biraz bile güvenmiyordu ancak yılana sarılması gerekliydi Tuhaf bir şekilde varlığı bile daha iyi hissettiriyordu. Gözlerini tereddütle kapattı ve annesinin mezarını düşündü. Çiçeklerle kaplıydı. Oturup onunla konuştuğunu düşündü. Bu sırada gözünden düşen bir damla yaşa engel olamadı. İçinden olanları tekrar annesine anlattığını düşündü. O sırada Kenneth hala onunla beraber derin nefesler alıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalbin Arzusu
Historical FictionLeydi Yvonne Fitzroy, İngiltere ve İskoçya arasındaki barışın sağlanmasının teminatı olarak evlemeyi kabul ettiğinde MacLennan kalesine gelin gideceğini bilmiyordu. Tabi ki evleneceği adamın kadınlara ilgi duymadığını da. Kaleye gelişi; İngilizler...