Alevler Kenneth’ın etrafını tamamen sarmıştı. Duman yüzünden önünü göremiyor, gözlerini açamıyordu. Aklında tek bir isim vardı: Yvonne. İçinde bir yerlerde onu bulması gerektiğini biliyordu. Hızla koşarak onu aramaya başladı. Alevlerin bedenini sarması umrunda değildi. Tek bildiği şey bulmak zorunda olduğuydu.
*
Kenneth ateşler içinde kıvranıp, soğuk terler dökerken Yvonne ıslak bezlerle ona yardımcı olmaya çalışıyordu. Geleli 4 gün olmuştu. Bu süre içinde yalnızca Roy ona sarıldığında uzun süre uyumuştu. Onun dışındaki bütün zamanını Kenneth’ın başında harcıyordu.
Roy, Edward’ı etrafı kontrol etmeye göndermişti ve sonunda yine üçü başbaşa kalmıştı. Şimdi ise Roy, ateşler içinde inleyen ağabeyini endişeli gözlerle izliyordu. Yvonne’un çabasına hayran kalmamak elinde değildi. Sönmekte olan şömineye birkaç parça daha odun attı ve oturmak yerine Yvonne’un yanına gitti.
‘’Biraz dinlen. Ben başında dururum.’’
Yvonne,yorgun gözlerini ona çevirdi. İtiraz edecek gibi görünüyordu. Roy’un buna izin vermeye niyeti yoktu.
‘’Hadi,git uyu. Merak etme, senden bile daha iyi bakarım.’’ dedi gülümseyerek. Gülümsemek insanın canını bu kadar yakar mıydı? Yvonne,yakabileceğini biliyordu.
Gözlerini Kenneth’a dikti. ‘’Kendimi suçlu hissediyorum,Roy. Eğer o odaya girmeseydim, iyi olacaktı. Benim yüzümden bu halde olduğuna inanmak istemiyorum’’
Gözünden akan bir yaşa engel olamamıştı. Olamazdı da. O yaş,doğrudan kalbinden gelmişti. ‘’Bana üzgünüm,dedi Roy. Yere yığılmadan önce üzgün olduğunu söyledi.’’
Roy, gidip kızın yanına oturdu. ‘’Seninle dans ettiğinde anlamıştım.’’
Yvonne, şaşkın bakışlarını Roy’a yöneltti ancak Roy ona bakmıyordu.
‘’Neyi?’’ diye sordu anlamadığını belli eden bir ses tonuyla.
‘’Kenneth, seni öldürecekmiş gibi bakıyordu. Tabi birileri ona bakarken. Ancak yalnız olduğunu düşündüğünde, kimsenin onu izlemediğini düşündüğünde nasıl baktığını gördüm,Yvonne ama çok geç kalmıştım.’’
Yvonne’un kafası karışmıştı. ‘’Eğer yapabilseydim o an bu işi bitirirdim ama çok geç anladım. Düğün gecemizde ben tek başıma odamda otururken Sophia gelip bazı imalı cümleler kurdu. Bakma öyle,seni gayet iyi tanıyorum ama yine de içime kurt düşürmüştü. Yeniden olanları gözden geçirdiğimde yeniden fark ettim.’’ Yvonne konuşamayacak kadar şaşkındı. Roy devam etti. ‘’Senden nefret ettiğini düşündürmesinin sebebi kanın değil. Ona hissettirdiklerin. Keşke yapabileceğim bir şey olsa.’’
Yvonne,dolu gözlerle Roy’a baktı. Tek arkadaşına… ‘’Daha fazlasını yapamazsın,Roy.’’
Yapabilirdi. Biliyordu. Aklında oluşan plan, Kenneth ve Yvonne’u beraber gördüğünde tamamen yerleşmişti. Bir yolu vardı. Kolunu Yvonne’un omzuna attı ve kendine çekti. ‘’Bir gün ikinizin de mutlu olduğunu göreceğim.’’
Yvonne, ne demeye çalıştığını anlamasa da soramadı. Roy’un şefkati içini alışkın olmadığı bir huzurla dolduruyor, gevşetiyordu.
*
Yvonne sonunda uykuya daldığında onu kucağında koltuğa taşıdı ve ağabeyinin yanına döndü. Yanına yaklaşıp derin bir nefes aldı ve fısıltıyla yıllardır anlatmak isteyip de içine attıklarını anlatmaya başladı.
‘’Hatırlıyor musun ilk defa babam bize kılıç vermişti. Onunla kalemizi, ailemizi savunacağımızı söylemişti. Ben elimdeki nesneye dehşet içinde bakarken sen bana bakmıştın. Benim kendimi korumama gerek olmadığını gerekirse beni koruyacağını söylemiştin. Beni koruman gerekiyor,Kenneth çünkü daha ne kadar dayanabileceğimi bilmiyorum. ‘’ Boğazında oluşan düğüm, zorlukla yutkunmasına neden oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalbin Arzusu
Historical FictionLeydi Yvonne Fitzroy, İngiltere ve İskoçya arasındaki barışın sağlanmasının teminatı olarak evlemeyi kabul ettiğinde MacLennan kalesine gelin gideceğini bilmiyordu. Tabi ki evleneceği adamın kadınlara ilgi duymadığını da. Kaleye gelişi; İngilizler...