Yvonne, Roy'un git gide uzaklaşmasını izlerken gözyaşlarını tutamıyordu. Tek arkadaşı da gitmişti. Kenneth, onu kendine çekip sıkıca sararken ne yaptığını fark etmeden o da Kenneth'a sokuldu. Tanrı biliyordu ya artık Kenneth'tan başka kimsesi yoktu. O, Kenneth'ın gücüne sığınırken farkında olmadığı şey, Kenneth'ın gözünden dökülen bir damla yaştı.
Kenneth, kendisine sokulan kadını daha sıkı sararken kendini Roy'un daha iyi olacağına inandırmaya çalışıyordu. Küçük kardeşinin hızla evinden uzaklaşmasını izlemek kolay değildi onun için. Roy, iyice küçülüp sonunda bir noktadan ibaret olduğunda Yvonne'a ''Seni odana götüreyim.'' Dedi. Genç kadının tek başına gidemeyeceğinden emindi. Yvonne, onun sıcaklığından ayrılmayı istemese de çekilip yürümeye çalıştı ancak dizleri tutmuyordu. Sendelediğinde Kenneth hızla onu kucağına aldı.
''Ah İngiliz, her zaman kendini taşıtmak için bir bahane buluyorsun.'' Dedi gülümsemeye çalışarak.
Yvonne ise kıpkırmızı olmuştu. Kucağından inmek için bir hamle yaptığında Kenneth onu daha da kendisine bastırdı. ''Sakın yerinden kıpırdama.''
Yvonne, adamın arzu dolu sesiyle titrese de kollarını boynuna dolayıp başını adamın geniş omzuna yasladı. Burası, göz yaşlarını akıtmak için en iyi yerdi. Kenneth, kadından yükselen yasemin kokusunu içine çekerken sakinleşmeye başladı. Kardeşinin isteğini yerine getirip getirmeyeceğini düşünmesi gerekiyordu. Yvonne yanındayken ondan başka bir şey düşünmek istemediği için yalnız kalmalıydı. Genç kadını meraklı gözlere aldırmadan odasına taşıdı. Yakında ne olduğunu öğreneceklerdi zaten.
Odasına götürüp onu yatağına bırakırken ondan ayrılmayı biraz bile istemese de uzaklaştı. Ancak Yvonne onunla aynı fikirde değildi. Utanarak hafifçe elini uzatıp onun elinden tuttu.
''Kenneth, ben ne yapacağımı bilmiyorum.''dedi hüzün kokan sesiyle.
Kenneth, onun ıslanmış yeşil gözlerine baktı. İçinden bir daha asla ağlamamasını sağlayacağına yemin ederken ona yaklaştı ve dudaklarından öptü. Bu,kesinlikle şehvetten doğan bir öpücük değildi. Kenneth, Yvonne'a ihtiyacı olan teselliyi sunmak istemişti yalnızca. Kadının dudaklarını bir kez daha öpüp geri çekildi. ''Uyuyacaksın,Yvonne. Geriye kalan her şeyi ben yoluna koyacağım.''
Genç kadının saçlarını okşadı usulca ve odadan çıktı. Isobel'i çağırtıp hanımının yanından ayrılmamasını söyledikten sonra Roy'un çalışma odasına gitti. Kendininkine sığamayacağından emindi.
Kendininkine oranla daha küçük olan girdiğinde hemen masaya yöneldi ve kardeşinin masasının üzerindeki kağıtları incelemeye koyuldu. Roy'un her şeyi çoktan planlamış olduğundan adı kadar emindi. Boşanma kağıtlarına gözü çarptı önce. Bu beklemediği bir şey değildi ancak bilinmezliğe giderken bile onlara yardımcı olmaya çalışması Kenneth'ın içinde bir yere dokunuyordu. Biraz daha karıştırdığında yakın zamanda ölenlerin listesini buldu. Kardeşinin isteğini yerine getirecekti ancak ona bir açık kapı bırakmayı ihmal etmeyecekti.
Hızla kaleden çıktı.Planlaması gereken bir intihar vardı.
*
Yvonne,uyandığında gece yarısıydı. Dolunay gökte parlarken kendini huzursuz hissediyordu. Hızla sabahlığını üzerine geçirdi ve ayağa kalktı. Tam o sırada içeriden gelen tıkırtıları duydu. Flora'nın gelmiş olabileceğini düşünerek kapıya yöneldi. Küçük kız, uyumakta zorlanıyordu. Haklıydı aslında. Kale ona hala yabancıydı. Onu karşılamak için kapıyı açtığında karşısında gördüğü kişi küçük bir kızdan oldukça uzaktı. Siyahlar içinde biri vardı. Yvonne kalbi korkuyla atarken ''Kimsiniz?'' diye sorduğu anda adam ona doğru gelip boğazını kavradı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalbin Arzusu
Historical FictionLeydi Yvonne Fitzroy, İngiltere ve İskoçya arasındaki barışın sağlanmasının teminatı olarak evlemeyi kabul ettiğinde MacLennan kalesine gelin gideceğini bilmiyordu. Tabi ki evleneceği adamın kadınlara ilgi duymadığını da. Kaleye gelişi; İngilizler...