İçeri girdiğinde Sophia'yı sabahkinden çok daha farklı bir halde buldu. Genç kadının solgun yüzüne baktı ve kararlı bir ses tonuyla konuştu.
''Düşesi en az benim kadar sevmediğini biliyorum. Yarın Kenneth'a çevirmeye çalıştığı dümeni anlatmaya ne dersin?''
Sophia, karşısındaki adama şaşkınlıkla bakıyordu.
''Sen düşese borçlu değil miydin?''
''Babam borçluydu ben değil. Ailemize iyilik yapan birine yardım etmek için gelmiştim ancak istediği şeyi yapacak kadar adi biri değilim. Onların evliliklerini bozmayacağım.''
''Seni öldürür.''
''Eğer Kenneth'a her şeyi anlatıp kaçarsak hiçbir şey yapamaz.''
Sophia, bedenini taşıyamıyormuş gibi kendini koltuğa bıraktı. Hiç beklemediği anda buradan kurtulma şansı doğmuştu. Bunu düşünürken karşısında konuşan adamı duymamıştı bile.
''Cevap vermeyecek misin?'' diye sormasıyla kendine geldi.
''Ne?''
Lord Davie, görür görmez tutulduğu kadının önünde dizlerinin üzerine çöktü.
''Benimle gelir misin,Sophia? Gerçi evlenme teklif etmek istiyordum ancak seni korkutup kaçırmaktan korkuyorum.''
Adamın kızarmış yüzü, heyecanını açıka belli ediyordu. Sophia, kalbinde varlığından bile haberinin olmadığı bir noktanın ısındığını hissetti. Gözleri doldu. Demek sevilmek böyle bir şeydi. Gözlerinden akan yaşlara engel olamazken kelimeler ağzından çıkmıyordu bir türlü. Lord Davie, Sophia'nın yüzünü tutup göz yaşlarını başparmaklarıyla silerken ''Eğer ağlayacağını bilseydim asla sormazdım.'' Diye söyleniyordu.
Sophia, adamın gerçekten üzüldüğünü fark ettiğinde ''Aptal.'' Dedi. Lord Davie kaşlarını çattığında ise ona sıkıca sarıldı. ''Mutluluktan ağlıyorum.''
Lord Davie, bir anlık duraksamanı ardından kadının gözlerine bakmak için geri çekildi. ''Yani sen şimdi?''
Sophia adamın şaşkınlığına gülümsedi. ''Evet seninle gelirim.'' Dedi üzerine basa basa.
Lord Davie, tamamen geri çekilip ayağa kalktı ve elini Sophia'ya uzattı. ''Bunu da hallettiğimize göre anlatmamız gereken şeyler var. Hadi bitirelim şu işi.''
Sophia kendisine uzatılan eli ömrünün sonuna kadar tutacağının bilinciyle elini uzattı adama ve beraber Kenneth'ın odasına doğru yürümeye başladılar. Sophia'nın kalbi dışarı çıkacakmış gibi atıyordu. Lord Davie'nin de ondan pek bir farkı yoktu. Kendinden emin görünmeye çalışsa da Kenneth MacLennan'ın acımasızlığı herkesçe biliniyordu ve kendini korkmaktan alıkoyamıyordu.
Odanın önüne vardıklarında Sophia'a baktı. Yanındaki cesur ve güzel kadın en az onun kadar korkuyordu. Kadının yanağını okşadı ve kapıyı çalıp Sophia'yı da yanında çekerek odaya girdi. İçeride yalnızca Kenneth'ı bulmayı bekliyordu ancak Yvonne ile beraber olduklarını gördüğünde işinin çok daha zor olacağını fark etti. Düğün kutlamalarındaki tavrını düşündüğünde Kenneth'ın onu öldürmesi an meselesiydi.
Boğazını temizleyip bir an önce konuşmasının en iyisi olacağına karar verdi.
''Lordum, bilmeniz gereken bir şey var.''
Kenneth, öfkeli buz mavisi gözlerini adama dikmişti. Karısına dediklerini unutmamıştı. Adamın gözünün Yvonne'a kayması halinde onu kaç dilime ayıracağını düşünerek ''Neymiş onlar?'' diye sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalbin Arzusu
Tarihi KurguLeydi Yvonne Fitzroy, İngiltere ve İskoçya arasındaki barışın sağlanmasının teminatı olarak evlemeyi kabul ettiğinde MacLennan kalesine gelin gideceğini bilmiyordu. Tabi ki evleneceği adamın kadınlara ilgi duymadığını da. Kaleye gelişi; İngilizler...