Kenneth, uykusuzluğun verdiği huysuzlukla kendini dışarı attı. Tüm gece rüyalarını Yvonne kaplamıştı. Bundan şikayetçi değildi. Asıl şikayetçi olduğu kısım, uyandığında ona sarılmış uyuyan Yvonne yerine karanlık ve soğuk bir oda görmesiydi. Kesinlikle daha fazla beklemeye tahammülü kalmamıştı. Kahvaltı bile etmeden hızlı adımlarla rahibi görmek için yola koyuldu. Bu nikah bir an önce kıyılmazsa Kenneth kendini uçurumdan atacaktı.
*
Yvonne, kaledeki en huzurlu uykularından birini uyumuş ve büyük bir mutlulukla uyanmıştı. Yatağında gözleri kapalı ve dudaklarında bir gülümsemeyle yatarken dün gecenin bir rüya olmasından korkuyordu. Sonunda cesaretini toplayıp gözlerini açtı ve başında bekleyen Isobel'i görmesiyle korkuyla sıçradı.
Isobel gülmemeye çalışarak ''Sizi korkuttuysam üzgünüm,leydim. Banyo yapmak isteyeceğinizi düşünmüştüm.'' Dedi.
Yvonne ise kendini hiç zorlamadı ve gülümsemesini serbest bıraktı. ''Teşekkürler, Isobel.'' Dedi ve parmağındaki yüzüğe baktı istemsizce. Muhteşem bir gecenin muhteşem kanıtı olarak parmağında duruyordu. Ona baktıkça içi kıpır kıpır oluyordu. Başını kaldırdığında Isobel'in de yüzüğe baktığını fark etti.
Yvonne ağzını açamadan Isobel küveti hazıramak için odadan çıktı. Bu, kalede çekeceği tepkilerin başlangıcıydı.
Yvonne sonunda yatağından kalkıp küvete girdiğinde kendini sıcak suyun rahatlatıcı etkisine bıraktı. Yasemin kokusu odayı doldururken Yvonne gözlerini kapattı ve yıllar boyunca kurmaya korktuğu hayali kurmaya başladı. Bir aile... Kendisinin asla sahip olamadığı, sevgi dolu ve mutlu bir aile... Kendini o kadar kaptırmıştı ki kapının açıldığını bile fark etmedi. Doğal olarak Kenneth'ın içeri girdiğini de...
Kenneth ise gördüğü manzara karşısında nerede olduğunu, kim olduğunu unutmuştu. Gerçekten sınanıyor olmalıydı. Bunun başka bir açıklaması olamazdı çünkü. Tüm gece rüyalarında seviştiği kadın karşısında çırılçıplak küvette yatıyordu! Bedeninde hissettiği hareketlenmeyi durdurmaya gücü yetmiyordu. Yerinde çakılıp kalmıştı. Ne ona seslenebiliyor ne de dışarı çıkabiliyordu.
Genç kadını kaptığı gibi yatağa götürüp rüyalarını gerçekleştirme planları yapmaya başlamıştı ki Yvonne'un attığı çığlıkla hayallerinin arkasından el sallamak zorunda kaldı.
Yvonne, adamın odunsu kokusunu hayal ettiğini sanarak gözlerini açtığında onun tüm heybetiyle karşısında dikildiğini görünce korkudan çığlık atmıştı. Durumun farkına vardığında ise ayak uçlarına kadar kızardı. Dizlerini kendine çekip su ve köpüklerin altında fazzla görünmeyen vücudunu saklamaya çalıştı. Kenneth ise karşısındaki görsel şölenin tadını çıkarıyordu. Yvonne adamın gitmesini beklerken gözlerini dikip ona baktığını görünce tiz bir sesle ''Lütfenn arkanı dön ya da odadan çık.'' Dedi.
Kennneth, kızın kızarmış yüzüne ve gözlerini kaçırmasına kıyamamıştı ancak hala yürüyecek kadar kendine gelebilmiş değildi. Kendine gelmiş olsa da odadan çıkmak isteyip istemediğine dair ciddi şüpheleri vardı o yüzden arkasını döndü.
Yvonne, adamın tercihi karşısında sızlanmamak için kendini zorladı ve hızla havluyu bedenine dolayarak küvetten çıktı.
Kenneth, arkasını döndüğünde odadan çıkmış olmayı diledi. Bu görüntü eskisinde çok daha kışkırtıcıydı. Giydiği bornoz bacaklarının büyük kısmını kapatsa sa göğsünde derin bir V bırakmıştı. Elini oradan aşağıya doğru indirip bedenindeki su damlacıklarını diliyle takip etmek istedi. Sonra parmağını bornozun kuşağına geçirip.... Düşüncelerinin gittiği yön onu daha da zor durumda bırakırken odaklanmaya çalıştı. Dayanabilirdi. Üç gün kalmıştı yalnızca. Üç gün sonra Yvonne ile ne isterse yapabilirdi.. Sahi üç gün! Buraya neden geldiğini hatırlayarak bambaşka şeyler yapmak isteyen ağzını konuşmaya zorladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalbin Arzusu
Historical FictionLeydi Yvonne Fitzroy, İngiltere ve İskoçya arasındaki barışın sağlanmasının teminatı olarak evlemeyi kabul ettiğinde MacLennan kalesine gelin gideceğini bilmiyordu. Tabi ki evleneceği adamın kadınlara ilgi duymadığını da. Kaleye gelişi; İngilizler...