Kenneth, kendini odasına atmış, kahverenginin en koyu tonlarını barındıran odada şöminenin önünde bir ileri bir geri yürüyordu. İçindeki huzursuzluk ne yaparsa yapsın gitmiyordu. Kardeşinin gitmesine izin vermek... Hayatında yaptığından en çok pişman olacağı şeydi belki de. Bu yetmezmiş gibi bir de üvey kardeş çıkmıştu başına! Lanet çocuk Aiana'ya bu kadar benzemeseydi onu kolundan tutup dışarı atacaktı! Kimi kandırıyordu Tanrı aşkına? Bazen çok soğukkanlı olduğu olmuştu. Genelde de duyguları olmadan hareket ederdi zaten. Acımasız olduğu da çok olmuştu ama asla küçük bir kız çocuğunu dışarı atacak kadar değil. Hele de aynı kanı paylaşıyorlarsa...
Küçük kız, korkuyla ona baktığında yapamayacağını anlamıştı Kenneth. Aiana'nın gözleriyle ona korku dolu bakışlar atarken bu sefer doğru olanı yapmak istedi. Onu tüm tehlikelerden korumak, mutlu olmasını sağlamak... Bir şansı daha var mıydı gerçekten?
Kız kardeşinin vahşice katledilmesinden sonra asla doğru düzgün uyuyamamıştı Kenneth. Ne zaman uykuya dalmaya çalışsa karşısında onu görüyordu. Masum kardeşi, suçlayıcı bakışlarla bakıyordu ona. Daha önce fark etmesi gerektiğini söylüyordu kendine acımasızca. Daha dikkatli olması gerektiğini... Belki böyle biraz olsun rahatlardı vicdanı. Yvonne hayatına girdiğinden beri, masum İngilizler de olabileceğini görmüştü ve bu durum, karşısındaki çocuktan da nefret etmesini imkansız kılıyordu.
İçindeki sıkıntı, biraz olsun dineceğine daha da şiddetlenince odası dar gelmeye başladı ona. Buz gibi soğuğu umursamadan odadan dışarıya attı kendini. İçten içe Yvonne'a ihtiyaç duyduğunu biliyordu. O küçük evde, iyi olduğunu hissetmek isteyerek ona sıkıca sarılıp uyuduğundan beri onun kokusuna ihtiyaç duyuyordu. Kollarında hissettiği sıcaklık, içini ferahlatan yasemin kokusu... Evet,emindi. Ona ihtiyacı vardı. Bunu kabullenmesi ne kadar zor olsa da vardı işte. Her günün,geceyi takip etmesi kadar gerçekti bu.
Ayakları sanki ondan bağımsızmış gibi onu Yvonne'un odasına götürürken, bunun ne kadar doğru hissettirdiğine inanamadı. Çok kısa bir süre sonunda kapıya vardığında hayatında ilk defa, bir kadına gittiğini fark etti. Bu zamana kadar hep kadınlar kendi istekleriyle gelmiş ve kendilerini ona sunmuşlardı. Şimdi o bir kadının kapısındaydı ve ne yapacağından emin değildi. O da her zamanki gibi iç güdülerine güvenmeye karar verdi. Bugüne kadar onu hiç yanıltmamışlardı.
Kapıyı vurdu ve içeriden bir ses beklemeden girdi; çünkü Yvonne'un uyuyor olmasını bekliyordu. Yanılmıştı. Genç kız, yatak odasına bile gitmemişti. Odasında, pencerenin önündeki koltuğa dizlerini çekerek oturmuş, dalgın gözlerle dışarıyı izliyordu. Onu gördüğünde şaşkınlıktan büyüyen gözleri, Kenneth'i gülümsetmişti ki Kenneth'in gülümsemesi, alışkın olmayan Yvonne'u daha da şaşırtmıştı.
Yvonne, Flora'yı yatırıp odasına döndüğünden beri uykusuzluğun etkisi altındaydı. Ne yaparsa yapsın uyku tutmamıştı ve sonunda denemekten vazgeçip onu rahatlatmasını umarak geceyi ve sertçe kayalara vuran dalgaları izlemeye başlamıştı. Hatta o kadar dalmıştı ki Kenneth'ın ayak sesleri yaklaşana kadar onu duymamıştı bile ancak onu gördüğünde gözleri şaşkınlıkla açılmıştı. Evet, odada olması garipti. Oldukça şaşırtıcıydı ancak Yvonne'u şaşırtan şey, sadece onun odada olması değildi. Gözlerindeki derin bakıştı. Kenneth, ona neredeyse özlem ve açlık denebilecek bir ifadeyle bakıyordu. Adamın gülümsemesiyle konuşma yetisini tamamen kaybeden Yvonne yalnızca benzer bir özlemle baktı ona. Kaleye geleli aylar olmuştu ancak bu zamana kadar adamın ağzının kenarındaki ufak gamzeyi şimdi görüyordu. Yvonne, konuşmak için kendini zorlarken onu bu zahmetten kurtaran yine Kenneth oldu.
''Uyuyamadın mı?''
Adamın sesindeki şefkat, Yvonne'un yutkunmasına neden olurken yalnızca başını salladı. Kenneth, uzun adımlarla ona yaklaşıp yanına oturdu. Yasemin kokusu onu sararken şimdiden huzurun ona doğru geldiğini hissedebiliyordu. İzin beklemeden kollarını ona sardı ve kendisine çekti. Yvonne'un şaşkınlığını kaskatı kesilmesinden anlasa da umursamadı. Çenesini, onun altın saçlarına koyarken ona daha da sıkıca sarıldı ve günlerdir aklını meşgul eden soruyu sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalbin Arzusu
Historical FictionLeydi Yvonne Fitzroy, İngiltere ve İskoçya arasındaki barışın sağlanmasının teminatı olarak evlemeyi kabul ettiğinde MacLennan kalesine gelin gideceğini bilmiyordu. Tabi ki evleneceği adamın kadınlara ilgi duymadığını da. Kaleye gelişi; İngilizler...