Ne kadar öyle kaldıklarını bilmiyordu Yvonne ama kendine geldiğinde güneş batmak üzereydi. Başı hala Roy’un omzundaydı. Genç kız durumun uygunsuzluğunu farkeder etmez başını kaldırdı. Utançla bakışlarını yere çevirdi. Roy ise gülümsüyordu.
-Dönelim mi artık,leydim,diye sordu sondaki ‘’leydim’’ kelimesini komik bir şekilde vurgulayarak.
Yvonne gülmeden edemedi.
-Siz nasıl uygun görürseniz,lordum,dedi ve ayağa kalktılar.
Yvonne ilk defa kendini iyi hissediyordu. Odasına vardığında Isobel’i onu beklerken buldu.
-Leydim,Düşes hazretleri sizi görmek istiyorlar.
Yvonne kendini çok yorgun hissediyordu ancak bunu söylemeye cesaret edemedi. Hafifçe başını salladı. Düşes, bu sefer onu çalışma odasında bekliyordu. İçeriye girdiğinde düşes baktığı kağıtlardan kafasını kaldırıp gülümseyerek Yvonne’a baktı.
-Gel kızım,otur karşıma,dedi.
Yvonne dizleri titreyerek yaşlı kadının karşısına oturdu ve diyeceklerini beklemeye başladı.
-Tüm günü Roy ile geçirmişsiniz. Bunu görmek güzel. Evliliğinize çok hızlı karar verildi. Kısa sürede birbirinize alıştığınızı görmek güzel.
Yvonne ne diyeceğini bilemedi. Zaten Düşes’in onu konuşturmaya pek niyeti yok gibiydi.
-Asıl seni çağırma nedenim ise nişan. Hazırlanmak için 2 gün çok kısa biliyorum ancak en yetenekli terzilerim ve çalışanlarım bu işle ilgilenecek. Her genç kız kendi nişan ve düğününü defalarca hayal eder. Senin hayal ettiğin bir şey varsa söyle,olmasını sağlayalım.
Yvonne kısa bir an duraksadı. Daha önce hiç nişanını ya da düğününü düşünmemişti. Hep önünde uzun yıllar varmış gibi gelirdi.
-Hayır efendim,sormanız büyük incelik ancak ben daha önce hiç kendi nişanım üzerinde düşünmedim. Siz daha iyisini bilirsiniz.
Düşes, kızın saygılı tavrından hoşlanmıştı.
-O zaman buradan ayrılır ayrılmaz terzileri odana yollayacağım ve nişan kıyafetini hazırlamaya başlayacaklar. Hava soğuk olduğu için nişanı da büyük salonda yapacağız. Çok fazla kişi olmayacak. Yalnızca çevre klanlarının beyleri. Davetliler konusunda sana kötü bir haberim var,ne yazık ki.
Yvonne şaşkınlıkla sarsıldı.
-Dinliyorum,efendim.
-Baban ne yazık ki nişana ve düğüne katılamayacak.
Yvonne,kalbinin kırıldığını hissetti. O kadar mı değersizdi gerçekten?
-Londra şehri veba salgını nedeniyle tüm giriş-çıkışlara kapatılmış. Bu yüzden ne yazık ki gelme ihtimali yok,dedi.
Kızın yüzünün aldığı ifade Abigail’in içini parçalamıştı.
Yvonne duyduğu kelimeyle donakalmıştı. Veba. Kara ölüm. Tüm vücudunun titremeye başladığını hissediyordu. Buraya geldiğinden beri suçladığı babası, bilerek ya da bilmeyerek hayatını kurtarmıştı.
Genç kız gözyaşlarına hakim olmakta zorlanıyordu. Düşes, yerinden kalkıp kızın yanına oturdu. Kızın ellerini tuttu.
-Ağla kızım. Bazı haberler karşısında güçlü olmak mümkün değildir. Sevdiğin birini kaybetme korkusuyla ağlamak,insan olduğunu gösterir.
-Gelememesinin nedeni karantina değil mi,düşes hazretleri? Hala yaşıyor,değil mi?
-Bana ulaşan mektubu bizzat kendisi yazdığına göre yaşıyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalbin Arzusu
Historical FictionLeydi Yvonne Fitzroy, İngiltere ve İskoçya arasındaki barışın sağlanmasının teminatı olarak evlemeyi kabul ettiğinde MacLennan kalesine gelin gideceğini bilmiyordu. Tabi ki evleneceği adamın kadınlara ilgi duymadığını da. Kaleye gelişi; İngilizler...