Roy, günlerdir yol almakta olan geminin içinde her geçen gün daha kötü hissediyordu kendini. Sürekli sallanmak, onu oldukça rahatsız ediyordu. İlk günlerde mide bulantısı dayanılmazdı. Hatta Roy, yemek yemekten bile kaçınmaya başlamıştı ama alışıyordu. Gününün büyük bir bölümünü güvertede denizi izleyere geçiriyordu.
Karanlık çökmesine rağmen küçük kamaraya gitmeyi tercih etmemişti. Temiz hava, geminin her tarafını saran rutubet kokusundan çok daha iyiydi. Dalgın bir şekilde denizi izlerken duyduğu bir çığlıkla irkildi. Koyu karanlık, görüşünü tamamen engellese de hareketi seçebiliyordu. Düşünmeden sese ve harekete yönelirken tok bir ses ve bir inleme duyuldu.
Roy, adımlarını hızlandırma gereği duydu ve sonunda tahta fıçıların arasında hırpalanmış bir şekilde yatan kızı gördü. Arkasına dönüp ona bunu kimin yaptığını görmeye çalıştı ancak güverte tamamen sessizdi.
Genç kızın yanına diz çöktü ve yüzünü görmeye çalıştı. Yüzünü kaplayan morluklar ve kızarıklıklar karanlıkla birleştiğinde tam olarak göremese de onu orada bırakacak değildi. Genç kızı büyük bir dikkatle kucağına aldı ve geç saate güvenerek kamaraya yöneldi. İçinden karşısına kimsenin çıkmaması için dua ediyordu çünkü bu durum, açıklanamazdı.
Genç kız bitkin bir halde kucağında sayıklarken kamaraya varmıştı Roy. Onun tüy kadar hafif bedenini küçük tahta yatağa bıraktı. Kendisine ufak gelen yatakta kız adeta kaybolmuştu.
Hızla bedenini inceledi önce. Kanaması olmadığını fark ettiğinde ne zamandır tuttuğunu bilmediği nefesini serbest bıraktı. Bir süre ne yapacağını bilemeden durdu öylece. Daha önce hiç yaralı birine bakmamıştı ki!
Kararsızlık içinde ne yapacağını düşünürken zihnine doluştu anılar... Abisinin başında durmadan ıslak bez ile ateşini düşürmeye çalışan Yvonne, Yvonne'un başında gözünü kırpmadan bekleyen abisi... Daha kendisi ne yaptığını anlayamadan masanın üzerinde, bakır testide duran suyu alıp masaya özensizce bıratığı mendiline döküp genç kızın yüzünü silmeye başladı. Kurumakta olan kan, genç kızın yüzünden mendiline geçerken içinde öfkeyi zapt etmekte zorlandı Roy. Kim, neden böyle bir şey yapmıştı?
Yüzünün temizlenmesiyle çürükler daha da belirginleştiğinde sessizce küfretti Roy. İçinde bir yer, genç bir kadını böylesine dövüp gecenin karanlığında en görülmeyecek yere atan ve bir korkak gibi arkasına bakmadan kaçan adamı bulması gerektiğini haykırıyordu. Öfkeyle sıktığı yumruklar kızın fısıltısıyla açıldı.
Kızın yanın gidip ne dediğini duymaya çalıştı. O sırada daha da dikkatli baktı yüzüne. Üzerinde sağlıksız bir solukluk vardı. Biçimli bir burun, çatlamış olsa da şekilli, pembe dudaklar... Roy bile güzel bulmuştu onu.
Genç kızın ne dediğini anlamaya çalışarak yatağın yanına diz çöktü ve dikkatle dinlemeye başladı.
''Bebeğim...''
Roy, duyduğu kelimeyle irkilmişti. Yanlış anladığını düşünerek daha da dikkatli dinlemeye başladı.
Kız yeniden ''Bebeğim...'' dedi fısıltıyla sonra da delirmiş gibi, büyük bir hızla doğruldu. Dehşet içinde etrafına bakınırken ''Bebeğim?! Bebeğim nerede?'' diye telaşla sayıkladı.
Roy, kızın kendisini görmediğini anlayıp doğruldu.
''Sizi bulduğumda yanınızda bebeğiniz yoktu, leydim.''
Genç kadının kalbi korkuyla tekledi. Yanındaki adamı nasıl da fark edememişti?! Yine de mantığı henüz dilini bulamamıştı.
''Ama yanımdaydı. Benimle beraberdi.''
Genç kadın, hala telaşla küçük odayı tararken Roy onu kollarından tutup kendine bakmaya zorladı.
''Sizi bulduğumda dövülmüştünüz ve bilinciniz açık değildi. Ben de sizi orada bırakamazdım. Şimdi benim odamdasınız. Eğer odanızı söylerseniz onu size getirebilirim.''
Genç kızın gözleri doldu hemen.
''Ben... söyleyemem.''
Roy, genç kadına güven vermek isteyerek baktı. ''Bana güvenebilirsiniz. Size ya da bebeğinize zarar vermek gibi bir amacım yok.''
Genç kız bir çıkış yolu arıyordu. ''En iyisi ben gideyim. Hem size de daha fazla rahatsızlık vermemiş olurum.'' Dedi kısık bir sesle.
Roy'un bakışları hızla sertleşti. Yine onu atıp kaçan adamın dışarıda olduğu aklına gelmişti.
''Sizi bu hale getiren kişiyi bulmadan sizi yalnız bırakmam doğru olmaz. Bebeğinizle beraber burada kalabilirsiniz. Ben pek kullanmıyorum nasıl olsa.''
Genç kız iyice dolan gözleriyle baktı adama. Şaşkınlığı yüzünden rahatlıkla okunabiliyordu. Onun için bu kamara lüks sayılırdı ancak kızı... Önce onu bulmak zorundaydı!
''Lütfen, hemen bebeğime ulaşmam gerekiyor. Çok korkmuştur, acıkmıştır...''
Roy dikkatlice baktı kıza. ''Kalkabilecek misin?''
O zamana kadar yattığını bile fark etmemişti kız! Adamın fikrini değiştirmesinden korkarak hızla başını salladı ve kalkmaya çalıştı. Tüm bedeninde hissettiği ağrı onun için yeni değildi. Daha kötülerini görmüş ve kurtulmuştu. Adamın destek için uzattığı koluna bile ihtiyaç duymadan bedenindeki acıyı yoksaymaya çalışarak depoya doğru hızla ilerlemeye başladı. Adamın onunla ilgili ne düşüneceği, umrunda bile değildi.
Genç kız telaşla depoya doğru yürürken Roy, ses çıkarmamıştı. Kamaralardan uzaklaşıkça kaşlarını çatmakla yetinmişti yalnızca. Sonunda depoya varıp genç kız dikkatle kapıyı açarken genç adamın ifadesi gerginle muzip arasında gidip geliyordu. Demek ki kaçak binmişti. Gemiye bebek almayacaklarını tahmin etmeliydi!
Odanın içinden gelen ağlama sesiyle Roy'un muzip ifadesi tamamen kaybolmuştu. Genç kız önünden odaya girip ne yaptığını bilen adımlarla arka tarafa doğru ilerlediğinde onu takip etti yalnızca. Varillerin arasında, yerde yatan bebeği titreyen elleriyle kucakladı ve kendine bastırdı kız. Onun için her şey anlamını yitirmişti. Eva hayattaydı! Yüzüne yerleşen rahatlama ifadesiyle arkasını döndüğünde yerinde sıçradı. Karşısında tek kaşını kaldırmış açıklama bekleyen bir adam vardı.
Genç kız, ilk defa dikkatle baktı ona. İlk gün koridorda çarpıştığı adamdı bu! Alt dudağını ısırarak nasıl açıklayacağını düşünmeye başladı. Sonra ortada açıklanabilecek bir şey kalmadığını fark etti üzüntüyle ve kalbi korkuyla çarpmaya başladı. Yüksek ihtimalle hemen gidip kaptana haber verecekti ve bu kendisinin de bebeğinin de okyanusa atılmasıyla sonuçlanacaktı! Korku dolu bir yüzle karşısındaki adama baktı.
Roy'un aklında olanlar ise bunlarla kesinlikle bağdaşmıyordu. Tek düşündüğü şey onların kim olduğu ve neden kaçtığıydı. Roy, zeki bir adamdı ve hiçbir annenin bebeğini boşu boşuna tehlikeye atmayacağını biliyordu. Bu kız, kesinlikle kaçıyordu.
Sert çıkmasını engellemeyediği sesiyle ''Gel benimle.'' Dedi kıza ve yeniden onu odasına yönlendirdi. Belki o sırada hiç biri farkında değildi ancak kaderlerinin iç içe geçtiği an, tam da o andı.
Biliyorum sizi çok ihmal ettim ancak sınavlarım başladı ve haftaya kadar bitmeyecekler :( Tamamlayabilirsem kısa olsa da bir bölüm daha paylaşacağım. Önümüzdeki haftayı atlattıktan sonra söz upuzun bölümler gelecek. Seviliyorsunuz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalbin Arzusu
Historical FictionLeydi Yvonne Fitzroy, İngiltere ve İskoçya arasındaki barışın sağlanmasının teminatı olarak evlemeyi kabul ettiğinde MacLennan kalesine gelin gideceğini bilmiyordu. Tabi ki evleneceği adamın kadınlara ilgi duymadığını da. Kaleye gelişi; İngilizler...