44 🐚

6K 299 201
                                    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


⛈️

Sadece sessizce olduğum yerde bekledim. İki erkekte hem tartışıyor bir yandan da kollarımdan tutup beni sarsarak bir şeyler mırıldanıyorlardı. Hiç birini duyacak ruh halinde değildim. Sadece gözyaşlarım akıyor elimde ki gazete parçalarını daha fazla sıkıyordum.

"Mısra, lütfen beni dinle."

"Senin neyini dinleyecek lan puşt!"

Başımı yerden kaldırdım ve ikisine baktım. "Kesin şunu!" Ağzımdan tek çıkan cümle bu olmuştu. Başka bir şey konuşabileceğimden emin değildim. Arkamda açık bıraktığım odaya girip kapıyı sertçe kapattım. Kilidi çevirip yatağa çıktım. Dağılmış yorgan üzerinde cenin pozisyonu aldım.

Onlar ne düşünür demeden hıçkırıklar içinde bağırarak ağlamaya başladım. Hem sövüyor hem de bu duruma düştüğüm için kendime kızıyordum.

Bir süre sonra sesler kesildi. Kapının üzerinde ki buğulu camdan görebildiğim silüet hala birilerinin orada olduğunu gösteriyordu.

Ayaklanıp kapıyı araladım. Anlaşılan Demir çoktan gitmişti. Furkan yüzünü bana döndü. Yüzünde ki telaş ve dehşeti umursamadan yanından sıyrıldım. Mutfağa geçip temiz bardağa su doldurdum. Titreyen dişlerim su bardağını çarptıkça ağlamamak için kendimi zor tuttum. Belime sarılan kollar ve omzuma konulan baş ile olduğum yere çakılı kaldım.

"Lütfen," dudaklarını kazağımın açıkta bıraktığı omzuma dokundurdu. Tenime dokunan sıcak sıvı ile onun da ağladığına emin oldum. "Suçlusu ben değilim."

Biliyordum. Suçlusu o değildi. O, o ailenin öz oğlu bile değildi. Ama yediremiyordum. Dedemin iflas etmesine sebep olan bu aile ile akraba olmak istemiyordum. Elleri büyüyen karnımın üzerinde dolaştı.

Hissettim. Bebeğimiz, tekme atıyor belki de babasının dokunuşlarını hissetmeye çalışıyordu. Başımı geriye attım. Furkan bu davranışım ile başını kaldırıp gözlerini gözlerim ile birleştirdi. Kızaran göz altları ile öylece bakıyordu. Sanki ruhu emilmiş gibiydi.

"Suçlusu ben değilim," tekrar fısıldadığında tamamen ona dönüp kollarından kurtuldum. Kalçamı tezgaha yaslayıp ona bakmaya devam ettim.

"Suçlusu sen değilsin," dedim onun dediklerini onaylayarak. Gözlerinde parıldayan ışığı gördüm fakat çok sürmedi. "Ama o aile ile bir araya gelmek istemiyorum." Bu konuda o kadar ciddiydim ki Furkana olan sevgim bile buna engel olamazdı.

Bir süre sadece etrafı izledi. Hemen ardından ellerini küçük bir çocuk bi önünde kenetleyip başını düşürdü.

"Gidelim," başta ne dediğini kestiremedim. Neyi kastetmişti?

"Gidelim o zaman buradan. Başka bir şehirde kendimize yeni bir hayat kuralım. Evlenelim, bebeğimiz büyütelim." Bunları bir o kadar kırgınlık dolu hislerle söylüyordu ki onun da hala ailesinden uzağa gitmek istemediğini anlıyordum. Onu küçük bir çocuk gibi azarlamak istemiyordum. O kadar acımasız değildim. Çekip giderek onu tek başına bırakamazdım. Bu oyunu ben başlatmıştım. Eğer ona mesaj atmasaydım ondan habersiz her şey daha güzel olabilirdi. Şimdi bu durumda olmazdık. Ellerini tuttum. Bu hareketim ile hala gözyaşları dolu gözler ile bana döndü.

Hani o erkekler ağlamaz zırvalığını uyduranlar vardı ya, işte onlar saçmalamıştı. Eğer bir erkek ağlamıyorsa duygularını yansıtamazdı. Ama Furkan tüm çocuksu duyguları ile karşımda ağlıyordu.

"Sen ailenden uzağa gitmek istemiyorsun Furkan. Sırf benim için neden başka bir şehire taşınırsın?"

"Sizin için." Aramızdaki bir adımlık mesafeyide kapattı. Ellerini Karnıma koyup yere çöktü. Kazağı mı kaldırdığında bir an ne yaptığını anlamamıştım. Hemen ardından işaret parmağını karnımda gezdirip dudaklarını dolaştırdı. Oraya yumuşacık bir öpücük bırakıp alnını yasladı.

Henüz bebeğimin cinsiyetini öğrenmek istememiştim. Ufak bir çılgınlık yapıp cinsiyetini doğduğunda öğrenmek istemiştim. Ama Furkan yakın zamanda öğrenmemiz gerektiğini ona göre mobilya eşyası yapabileceğimizi söylemişti.

"Eğer ailemi istemiyorsan bu sorun değil. Burada yaşamak istemiyorsan gidebiliriz. Ama beni istemiyorsan o zaman ne yapacağımı bilemem." Bende yere çöktüm. Sırtımı mutfak dolabına yaslayıp kazağımı  düzelttim.

"Bana sadece zaman ver."

"Ne zamanından bahsediyorsun Mısra? Bebeğimiz beş aylık oldu. Doğmasına dört ay var."

"Üzgünüm," onun bu anlayışsız tavrı içimde ki filizlenen duyguları tek bir fırtına ile devirdi. Hızlı adımlarla mutfaktan çıkıp onu yalnız bıraktım.

Selam, ben geldim. Nasılsınız? Eh, hepiniz iyiyim diyeceksiniz. Bende iyiyim.

Açıkcası acı dolu bölümler yazmakta uzman bir insanımdır.  Sizce Mısra, Furkanın teklifini kabul edip buradan gidecek mi? Ya da kendisi habersizce terk edecek mi? Ya da her şeye boyun eğecek mi?

Lütfen bol bol yorum yapar mısınız?

Sizleri seviyorum. 💞

İg: maviyebirkala

ÇOCUĞUMUN BABASI | Texting ✔ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin