Yağmur havanın sıcaklığına inat yağarken görüş alanıma giren eski binaya baktım. Arkamda sakladığım bıçak ile temkinli adımlar attım. Açık kapıdan içeriye girip koridor boyunca yürüdüm. Merdivenlerin başında durup iki yana açılan kapılara göz attım. Henüz ilk basamağa adım atmamıştım ki koluma sarılan el bıçağın yere düşmesini sağladı. Çıkan gürültü ile daha çok korktuğumda Demirin sesini işittim.
"Gerçekten o bıçağı nasıl kullanacağını biliyor musun?" Boynumda hissettiğim nefesi beni daha fazla tedirgin ederken yakına düşen bıçağa ayağımı uzattım. Fakat benden daha hızlı davranıp bıçağı daha uzağa itti.
"Ya ben seni öldürürsem?" Vücuduma yayılan korku bacaklarımın titremesine neden olsa da güçlü durmaya çalıştım. Beni ittiğinde karnımı demir parmaklıklara vurmaktan son anda kurtulmuştum. Hızlı davranıp yerde ki bıçağı aldığımda dönüp gelişigüzel sapladım. Sıkı sıkıya kapattığım gözlerimi açtığımda yere damlayan kanı izledim. Demirin eli bıçağın etrafına sarılı bir şekilde dururken eline açtığım yaranın derinliğini akan kandan bile anlayabiliyordum. Bıçağı kendime doğru çektiğimde kanın hemen yanına düşen bıçak ile öylece kalakaldım. Demir elini zorlukla açıp kendine doğru çevirdiğinde birkaç küfür mırıldandı.
Yüzünde ki ifadeden ne kadar acı çektiğini anlayabiliyordum. Yanından kaçıp gitmeye yeltendiğimde yaralı eli belime sarıldı. Karnımın üzerinde ki sıcaklık kazağımdan içeriye doğru yayılırken sanki hiç yaralanmamış gibi davranıyordu. Geçen her saniye tozlu zemini kırmızıya buluyor kanın kokusu midemi bulandırıyordu.
"Öldürmeye cesaret edecek kadar... Benden nefret ediyorsun." Daha çok kendi ile konuşur gibi bir hali vardı. Elini ittiğimde kirlenen tişörtüme göz attım. Eve gider gitmez Furkan'a görünmeden değiştirmem gerekiyordu.
"Evet," itiraz etmeden söylediklerini onayladım.
"Günün birinde," diye başladı söze tişörtünden ufak bir parça yırtarken. Sırtını arkasındaki duvara yasladı. Kaçmadım ve sadece söyleyeceği cümleyi bekledim. "Günün birinde, birbirimize düşman olacağımız aklımdan geçmezdi." Yüzünde ki korkutucu gülümseme yerini acıya bıraktı.
Bir adım öne atıp daha yakınına yaklaştım. Eline sarmaya çalıştığı parçayı aldım. Temiz olan kısmını üste getirerek elinin etrafına sardım. Bağlarken fazla sıktığımdan olsa gerek acıyla inledi.
"Düşman olan ben değilim Demir, bize düşman olan sensin." Bakışlarını eline sarılı olan bez parçasından çekip bana çevirdi. Kaşlarını hafifçe yukarıya kaldırdı. "Riyakar," diye fısıldadı. Elinde ki yaradan olsa gerek güç kaybediyor gibi görünüyordu. Sardığımız bez bile kanın durmasına izin vermiyordu. Zaman yavaşça akıp geçerken Furkan'ın uyanmış olma olasılığı ürkütüyordu.
"Peşimizi bırak Demir. Furkan ölse seninle birlikte olacağımı mı sanıyorsun? Ya da onun başına bir şey gelse gülüp eğleneceğimi mi sanıyorsun?" Arka arkaya sorduğum sorular nu sersemletmiş gibi görünüyordu. Konuşmaya devam ettim. "İkimiz de koskoca insanlarız. İkimizin de farkı yerlerde bir hayatı var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇOCUĞUMUN BABASI | Texting ✔
Teen Fiction| Tamamlandı | Furkan : Sana bir şey diyeyim mi? Furkan : Bence sen benden bilerek hamile kaldın. Furkan : Çünkü zenginim. 05***: Bilerek hamile kaldın? 05***: Embriyo gel sen yerleş içime 05***: diye mi anlaştım lan ben? 05***: ama haklısın çevrend...