Saatlerdir beklediğimiz hastane koridoru üzerime gelirken verilen sakinleştirici ancak iyi hissettirmişti. Oğuzun verdiği bir bardak kahve bile midemi ayaklandırıp kusmama sebep olmuştu. Tuvaletten çıkar çıkmaz kapı da beni bekleyen Oğuz dışarıya çıkıp hava almayı teklif ettiğin de itiraz etmeden kabul ettim. Asansörler dolu olduğu için o kadar katı inip bahçeye çıktık. Sokak lambaları altında üzüntü ile bekleyen bir dolu insan halsizce oturuyordu. Onlardan uzak bir bankı seçip oturduk.Sessizce Rüzgarın uğultusunu ve ambulans seslerini dinledik. Ona Demirden bahsetmedim. Ya da polislere bunun hakkında bir açıklama da bulunmadım. Ne yapacağımı bilmiyordum. Eminim ki bizi birbirine bağlayan bebeğimiz olmasaydı onun başına bela olduğum için bırakıp gidebilirdim.
"Kaza hakkında şüphe duyduğun bir şey var mı?" İçimden geçenleri duymuş gibi beni sorguya çeken Oğuza ürkek bir bakış atıp önüme döndüm.
"Hayır yok. Neden ki?"
"Arabanın frenleri basbaya kesilmiş. Birisi özellikle yapmış yani."
Sorumlusu benmişim gibi harelerinde dolaşan imaya sadece başımı başka yöne çevirerek karşılık verdim.
"Hayır, bir bilgim yok." Anlayışla başını sallayıp önüne döndü.
"Düğününüz yine ertelenecek. Bu seni üzmüyor mu?" Bana neyi ima etmeye çalıştığını bilmiyordum.
"Furkan orada canıyla savaşırken şu an tek düşündüğüm düğün olabilir mi?" Onaylar anlamda başını sallayıp cebinden çıkardığı sigarayı tutuşturmak için çakmak aramaya koyuldu. Tuhaf bir adamdı ve ben nasıl bir ailenin içine düştüğümü sorguluyordum. Nihayet çakmağı bulup sigarasını yaktı. Dumanı içine çekip arkasına yaslandı. Karnımda ki hareketlilik ile elimi göbeğime koyup derin bir nefes aldım. Henüz 5. Ayda bile bu denli stres ve üzüntü yaşıyorsam geri kalan 4 ayı nasıl geçireceğimi bilmiyordum.
Uzun süre soğuğun altında sessizce oturup yine üst kata çıkıp beklemeye başlamıştık. Dualarım kabul olmuş gibi açılan ameliyathane kapısından çıkan doktor önce bana sonra Furkan'ın abisine bakıp aramızda durdu.
"Şimdilik durumu iyi. Fakat hala hayati tehlikesi sürmekte. Bu yüzden uyanana kadar onu göremezsiniz."
"Peki ne zaman uyanır?"
"Kesin bir şey söyleyemem."
Doktor bize son kez bakış atıp geçerken Oğuz onun peşine takılmış ve birçok soru sormuştu. Tek başıma kaldığım ameliyathane kapısının önünde sırtımı yaslayıp içimde tuttuğum gözyaşlarını tekrar bıraktım.
***
1 hafta geçmişti ve düne kadar her şey berbat iken bu sabah Furkanın uyandığı haberini almıştık. Furkanın ailesi beni sonradan akıl edebilmiş olmalı ki uyanmasının üstünden beş saat geçtikten sonra aramışlardı. Bunu öğrendiğim zaman kendime hakim olamadan birkaç küfür etmiş herkesin olumsuz tepkisini üzerime çekmiştim.
Camın ardından, odada ki Oğuz ile Furkana baktığım da yüzümde tebessüm oluştu. Furkan, gözlerini tam anlamıyla açamıyor, kısık gözleri ile onunla konuşan Oğuzu dinlemeye çalışıyordu. Bazenleri serum takılı kolunu hareket ettirmeye çalışıyor başarısız olunca ofluyordu. Bakışları yavaşça ayakta duran abisinden ayrılıp camın arkasında ki beni bulduğun da kalbim tekledi. Onca acıya rağmen hala parlayan gözleri beni tekrar kollarına almak için sabırsız gibiydi. Parmağı yavaşça beni gösterdiğinde Oğuz odadan çıkıp girmem için hazırlık yapmam gerektiğini söyledi.
Normal odaya geçene kadar üzerimde ki tuhaf kostümle yanına gidebileceğimi söylemişlerdi. Furkanı görmek uğruna bu kötü değildi. Oksijen maskesi her nefes alışverişi ile buharlaşırken konuşmak için yavaşça dudaklarını araladı.
"Mısra," Evet, Mısra. Kurumuş dudaklarından çıkan tek kelime bu olmuştu. Hızlıca elini kavrayıp üzerine öpücük bıraktım. Gözyaşlarımı tutmak için verdiğim çaba kalbimi acıtıyordu.
"Konuşmak için kendini zorlama. Buradayım ve sende iyisin." Ona iyi olduğunu defalarca söylemek kemiklerini kırarcasına kollarımı bedenine sarmak istiyordum. Fakat o bu durumda iken bu mantıklı gözükmüyordu. Sol kolu alçıya alınmış, ameliyat izleri dışında sağ bacağında da yara oluşmuştu. Ömür boyu taşıyacağı bu izler, sırf benim yüzümden oluşu canımı yakacaktı.
"Sen-" Tekrar duraksadı. Burnumu çekip ona daha fazla yaklaştım.
"Öleceksin diye çok korktum. Bebeğimi de kaybedeceğim sandım. O da çok üzüldü. Sensiz bir kaşık yemek bile boğazımdan geçmedi."
Bahsettiğim şeyler gülünç olmasa bile o zorlukla gülmüş birde bunun üzerine öksürerek dikişlerine yayılan acıya izin vermişti. Çatılan kaşları çok geçmeden eski halini aldı ve elimi gücü olabildiğince sıktı.
"Ben iyiyim." Her geçen dakika daha iyi oluyor, içimde ki endişeyi silip atıyordu. Alçıya alınmış koluna buğulu gözlerim ardından baktım.
"Hastaneden çıktıktan sonra alçına pembe çiçekler çizeceğim." Gülümsedim.
"Olur," alnına düşen saçları parmaklarım ile geriye tarayıp açılan kapıdan içeriye giren hemşireye göz attım. Çıkmam gerektiği hakkında birkaç uyarıda bulunup başımda bekledi. Furkana son kez gülümseyip veda ettim. Bir hafta sonunda onu gördüğüm beş dakika bana çok iyi gelmişti.
Odadan çıkar çıkmaz üstümdekileri atıp rahat bir nefes aldım. Sabahtan bu yana bildirim sesleri ile çınlayan telefonumu nihayet açtım.
Demir: İyileşmiş mi, sevgilin?
Demir: Mesajlarıma bakmaman beni sinir ediyor.
Mısra : Kudur.
Demir: Kapa çeneni.
Mısra: Biliyor musun Demir?
Mısra : Yaptığın bu piçlik beni nereye kadar korkutacak sanıyorsun?
Mısra : Benim aptal bir prenses olduğumu mu düşünüyorsun yoksa?
Mısra : Üzgünüm, Furkan için seni öldürmeyi göze alacak kadar acımasızım.
Selam, nasılsınız? Sizi beklettiğim için üzgünüm. Biliyorsunuz hepimizin sınavları vardı. Hayır, bunu bahane olarak öne sürmüyorum. Hem okula gelip gitmek hem de ruh halim yazmama müsaade etmedi.
Rica ediyorum sizlerde okumasını istediğiniz arkadaşlarınızı etiketleyip, oyalayıp ve okuma listenize ekleyip bana destek olun.
Sizleri seviyorum. 💞🐔
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇOCUĞUMUN BABASI | Texting ✔
Teen Fiction| Tamamlandı | Furkan : Sana bir şey diyeyim mi? Furkan : Bence sen benden bilerek hamile kaldın. Furkan : Çünkü zenginim. 05***: Bilerek hamile kaldın? 05***: Embriyo gel sen yerleş içime 05***: diye mi anlaştım lan ben? 05***: ama haklısın çevrend...