Lütfen multideki müzik ile beraber dinleyin.
Havalar yavaştan soğumaya başlamıştı ve ben üşümem diyerekten ceket almayarak evden çıkmıştım. Ellerimi pantalonumun cebine soktum ve ısınmalarını bekledim. Hangi terzi pantalonun cebini bu kadar dar yapardı ki?
Furkanın ailesinden ayrı tuttuğu evi eski instagram fotoğraflarında gördüğümde konumunu bir FBI gibi bulup evden çıkmıştım. Şu an devasa bahçe kapısı ile bakışıyor içeriye girip girmemek arasında tereddüt ediyordum. Belki evde değildi. Ya da gördüğünde çok kızacaktı. Derin bir nefes alıp kapıyı büyük bir gıcırtı ile araladım. Evin bir tarafı boydan boya camdı ve gereksiz ışıklandırmalar ile gündüz vakti aydınlatılmıştı. Camın arkasında görünen merdiven üçüncü kata kadar ulaşıyordu.
Zile bastım ve içimi kemiren duyguların ardına sığındım.
Uzun süre ses gelmediğinde pes edip arkamı dönmüştüm ki ahşap kapı açıldı. Tekrar kapıya doğru döndüm. Furkanın şaşırmış yüz ifadesinin ardında uykusuzluktan morarmış gözleri ve hasta olduğunu belli eden ten rengi ile dudaklarım aralandı. Omuzlarına attığı battaniye yerlerde sürünürken kenara çekildi ve içeriye girmemi bekledi.
Ayakkabılarımı çıkarıp duvara monte edilmiş boş rafa yerleştirdim. Furkan önde ben arkada uzun koridoru geçtik ve açık kapıdan içeriye sızdık. Orta halli bir salon bütün sadeliği ile karşımda duruyordu.
İki kişilik gri koltukların karşısında gömme duvara yerleştirilmiş televizyon, tüylü siyah halı, siyah ve kat kat tüllü perdeler...
Koltuğa oturduğunda bende diğer ucuna oturup çekingenlik ile ellerimi dizlerim arasına yerleştirdim. Bir müddet kapalı televizyon ekranına bakıp bana döndü. Bakışları altında eziliyor gibi hissetmek rahatsız hissettiriyordu.
"Ne, neden bakıyorsun?"
Sonunda sesimi bulabildiğimde öksürdüm ve yanıt bekledim.
"Sen neden bakıyorsun?"
Ayaklandım ve salonun çıkış kapısına doğru yürüdüm. Hasta hali bile beni çileden çıkartabilirdi.
"Ne o? Hemen gidiyor musun?"
Omuzlarımı silktim ve geri geldiğimiz koridoru takip ettim. Beyaz kapıyı mutfak olmasını umut ederek açtım. Evet! Tam da tahmin ettiğim gibi mutfak burasıydı. Masanın üzerine çantamı bıraktım ve ellerimi belime koyup hallice göz gezdirdim.
Büyük mutfak ; beyaz zemini ile ışıl ışıl parlıyordu. Duvarın bir tarafı yaprak desenli duvar kağıdı ile süslüydü. Duvara halatlarla sallandırılmış raflar üzerinde küçük biblolar vardı. Tezgaha ellerimi yaslayıp ne yapmam gerektiğini düşündüm. Çorba!
Çorbayı tencerede pişirdikten sonra büyük bir kase içine kattım. Tepsi üzerine koyup kaşığıda yanına ekledim. Üzerime dökmemek için temkinli adımlar ile tekrar salona döndüğümde başını çevirdi bana baktı. Yüzünde mimik oynamasada gözlerinin ardından sevinç çığlıkları attığını herkes görebilirdi. O kadar açıktı.Uzandığı koltuğun boş bulduğum kısmına oturdum ve tepsiyi onun kucağına bıraktım. Biraz daha doğrulabilmesi için yardımcı oldum. Gözleri her hareketimi dikkatle süzüyor bundan memnun oluyor gibi mırıltılar çıkarıyordu. Kedi gibiydi sanki.
"Ama ben bunu kendim yiyemem."
Sıkkınlıktan yanaklarım içinde biriktirdiğim nefesi dışarıya bıraktım ve kaşığı elime alıp çorba içerisine daldırdım.
Çorbayı bir kaşık bile bırakmadan içtiğinde kendi gelmiş gibi görünüyordu. Üzerinde ki battaniyeyi açtı ve beni kolumdan tutup kendine doğru çekti. Bedenim yanına düştüğünde başımda göğsüne ev yapmıştı. Sakince bekledim ve kalp atışlarını dinledim. Çenesini başıma yaslayıp kokumu içine çekti.
"Seni seviyorum."
Hellooo. Nasılsınız? Beni sormayın zaten çok iyiyim.
Bu bölümü yazarken içim kıpır kıpırdı. Sonda ki seni seviyorum demesine düştüm. 😻
Oy lütfen. 💚🧚♀️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇOCUĞUMUN BABASI | Texting ✔
Teen Fiction| Tamamlandı | Furkan : Sana bir şey diyeyim mi? Furkan : Bence sen benden bilerek hamile kaldın. Furkan : Çünkü zenginim. 05***: Bilerek hamile kaldın? 05***: Embriyo gel sen yerleş içime 05***: diye mi anlaştım lan ben? 05***: ama haklısın çevrend...