12. BÖLÜM: Bin şu arabaya

487 9 6
                                    

Arkadaşlar öncelikle sizi bu kadar beklettiğim için gerçekten çok ama çok özür diliyorum. Karakterler medyada. Lafı daha uzatmadan ve sizi bekletmeden bölümle başbaşa bırakıyorum. Umarım beğenirsiniz :))

*****

Yaklaşık bir haftadır okulda Andrew'dan ve bakışlarından kaçıyordum. Hiç kolay değildi özellikle aynı sınıfta ve arkanızda otuyorsa ise imkansız gibi bir şeydi. Ama Rose sayesinde şuan kurtulmayı başarmıştım. Her seferinde Andrew'u oyalıyordu. O da akşam mesaj atmıyordu. Oswin ile konuşmamızı ilerletmiştik. Her konuşmanın sonunda prenses diyordu ve bu benim çok hoşuma gidiyordu. Ama aynı zamanda da kafam karışıyordu. Ne yapmaya ya da yapmamaya çalıştığını anlamıyordum. Elena ile de konuşmuyordum. Andrew mesaj attığından beri ondan haber alamamamıştım. Ama o durumların ne olduğunu biliyordur çünkü Andrew ile çok yakınlar ayrıca hemen hemen her gün birlikteler. Ailesi telefonunu aldığı ve evden okula, okuldan eve ceza sistemi uyguladıkları için göremiyordum da. Rose bugün dişçiye gidecekti bu yüzden eve birlikte gidemeyecektik. Ben de yürümeye karar vermiştim. Ama kafama düşen birkaç damladan sonra yağmur yağacağını anladım. Hızlı adımlarla eve doğru yürürken yağmur daha da şiddetlenmişti. Benim üzerimde ise şapkası olmayan yelek vardı. Okul formasında da öyle bir şey olmadığı için şuan sırılsıklamdım. Yanıma siyah bir araba yaklaştı ve tanıdık bir ses duydum.
"Arabaya ihtiyacın var mı? İstersen seni eve bırakabilirim."
Kafamı arabaya doğru çevirdiğimde Andrew olduğunu gördüm. Ya burada sırılsıklam bir şekilde eve gidecek ve sonrasında hasta olacaktım ya da sıcacık arabaya binecek ve hemen eve gidecektim. Aslında her iki durumda da tehlike vardı. Birincisinde ölebilirdim. Tamam dramatik olabilir ama haftalarca sürünebilirim. İkincisinde ise Andrew vardı. Birinci seçenek daha cazip geldi.
"Teşekkür ederim ama ben yürüyeceğim." dedim ve hızlı adımlarla yürümeye devam ettim. Kapının açılma sesini duydum ve sonradan bir el bileğimi kavradı.
"Hadi Diana çocukluk ediyorsun. Şu haline bak sırılsıklam olmuşsun. Bin şu arabaya." dedi Andrew. Kafamı çevirip gözlerinin içine baktım. Hiçbir şey söylemeden kafamı sallayıp arabaya doğru yürüdüm. Birkaç saniye sonra Andrew yanıma geldi. Hiç bilmediğim yoldan eve gitmeye başladık. Ama sanırım sadece konuşmak için yolu uzatıyordu. Bense kafamı cama yaslayıp dışarısını izliyordum. Çok uzun geçen yolun ardından evimin önüne geldi. Bir şey söylememesi için hemen kapıyı açtım. Tam evin kapısına yaklaşmıştım bana seslendiğini duydum. Hiç arkama bakmadan anahtarı çıkarıp kapıyı açtım. Kapıyı kapatırken bana doğru geldiğini gördüm. Sırtımı kapıya yasladım ve yavaşça yere oturdum. Dizlerimi de karnıma doğru çektim. Kollarımla bacaklarımı sarıp kafamı kollarıma koydum. Ardından telefonumdan mesaj geldiğini bildiren ses geldi. Ama telefonuma bakmadım çünkü Andrew'dan geldiğini biliyordum. Gerçeği söylemek gerekirse korkuyordum. Kafam çok karışmıştı. Sanırım yavaş yavaş aşık olmaya başlamıştım. Çünkü gözümden gelen yaşın hiçbir açıklaması olamazdı. Ama yapamazdım, olmazdı. Bir insan başkasını severken diğerine aşık olabilir mi? Belki de aşık olduğumuzu sanıyoruzdur. Belki diğerleri sadece doğru kişiyi arayıştır. Hiçbir şey bilmiyordum. Ağlamaktan yorulana kadar orada oturdum. Bana neden ağladığımı sorarsanız ben de neden ağladığımı bilmiyordum. Sadece göz yaşlarım aşağı doğru kayıyordu. Ailemin evde olmadığını hatırlayınca mutlu olmuştum çünkü ne olduğunu anlatmak istemiyordum. Gerçi ben de ne olduğunu bilmiyordum.

Annem ile babam işlerinden dolayı burada pek fazla durmaz. Bizim için de endişelenmezler çünkü dayım burada olduğu için en ufak bir isteğimizde yanımıza gelirler. Ben evde yalnız başıma kalmaktan hiçbir zaman korkmam. Küçük kardeşime genel olarak birlikte evde kalırız. Bir büyüğü ise çoğunlukla arkadaşlarında kalır. Ortanca kaderşimle aynı okulda olmadığımız için mutluyum. Çünkü çok korumacı, sahiplenicidir ve okul hayatımı iğrenç bir hale getirebilir. Ama yine de onu çok seviyorum. Küçük olan ise ortancaya göre çok iyi sır tutar. O yüzden benim tüm sırlarımı Elena ve en küçük kardeşim bilir.

En küçük kardeşimin okulu geç biter, büyük olan da arkadaşlarıyla birlikte sinemaya gidecekti. Bu yüzden evde tektim. Ruffles ketçaplı olanı çok seviyorum. Bu yüzden mutfağa gidip bir tane aldım. Salona gidip koltuğa oturup televizyonu açtım. Ama televizyona bakmıyordum tek düşünebildim Andrew'du. Her gözümü kapatışımda yüzü aklıma geliyordu. Gözüm sıklıkla dalıyordu. Ben de telefonumu alıp oynamaya başladım. Birden nasıl olduğunu anlamadan kendimi Andrew'un numarasına bakarken buldum. Aslında amacım aramak değildi ama birden elim çarptı ve aradım. Bedeki şansa da bir kere çaldıktan hemen sonra, ben kapatamadan telefonu açtı.
"Diana?"
Adımı onun ağzından duyunca titreme geldi.
"Şey aslında ben birkaç saat önce olanlar için özür dilemek istemiştim. Yani öyle bir şey yapmak istememiştim. Birden gerçekleşti çok özür dilerim."
"Önemli değil. Nasılsın?"
"İyiyim. Şey kardeşim gelecek belki açtır ben ona bir şey hazırlayayım. Görüşürüz."
"Görüşürüz." Hemen ardından telefonu kapattım. Aradığım iyi mi olmuştu yoksa daha da karmaşık hale mi gelmişti. Eğer sevdiğiniz birisi tarafından reddedilirseniz ve ardından aranırsanız kafanız çok karışabilir. Ve işte şimdi de Oswin mesaj attı....

Kutup YıldızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin