"Andrew'dan nefret ediyorsun zannediyordum."
"Evet. Ve hala ediyorum. Nefretim azalmış olsa da kaybolmadı. Tamam konumuz bu değil. Takım olmuşuz başka seçeneğim yoktu. " dedim. Belki de Andrew'dan artık nefret etmiyordum ama bunu şimdi Rose'a söyleyemezdim. Bir sürü şey derdi ve buna gerek yoktu. En azından şimdilik.
"Olmuşuz? Dersi yine dinlemiyordun değil mi?" dedi Rose çok emin bir şekilde. Benim en yakın arkadaşımdı. Beni de çok iyi tanıyordu. Genellikle dersi dinlemezdim. Rose bana anlatırdı.
"Evet dinlemiyordum. Sonra sevgili öğretmenimiz bana soru sordu. Bilemediğim için tüm sınıf güldü. Gerçi hiç kimse bilmiyormuş. Bu yüzden yarın sözlü yapacak."
"Ben ne yapıcam!" dedi aceleyle yataktan kalktı. Ayağının ucunda oturuyordum. Ders konusunda hem başarılı hem de takıntılıydı. Omuzlarına elimi koyarak "Merak etme sevgili arkadaşım sen okulda olmadığın için bu sözlüyü olmayacaksın." dedim. Derin bir nefes alarak rahatladığında gülmeye başladım.
Onu öpüp "Hasta ziyareti kısa olurmuş." dedim.
Bana bakıp "Sen Andrew ile buluşmama geç kalacağım demiyorsun da hasta ziyareti kısa olurmuş diyorsun. Peki Diana. " diyip kollarını çapraz yaparak her zamanki gibi küsmüş numarası yaptı.
"Sevgili Rose artık bunlara kanmıyorum. Ama doğruyu söylüyor olabilirsin. " dedikten sonra ikimiz de gülmeye başladık. Hemen öpüp sarıldıktan sonra odasından çıktım. Tam evin kapısına gelmiştim hızlıca geri Rose'un yanına gittim.
"Yine neyi unuttun şaşkın ördek?" dedi. Küçüklüğümüzden beri hep bir şeyleri unuttuğum için bana bu adı takmıştı.
"Hayır bu sefer yanılıyorsun. Bir şey unutmadım. Sadece bir şey isteyeceğim. Acaba bana, bu gece, lunapark için, çok ağır değil de senin çok tatlı makyaj malzemelerinden alabilir miyim acaba?" suratımda acıyarak bakan bir tebessüm vardı.
"Tabiki de alabilirsin. Nerede olduklarını biliyorsun. İstediğini al." dedi. Gülümseyerek makyaj malzemelerinin olduğu yere gittim. Bu akşam ne giyeceğimi hiç düşünmemiştim. Ama lunaparka gideceğimiz için o kadar şık olmam gerekmiyordu değil mi? En sonunda beyaz mini şortumun üstüne pembe üzerinde küçük çiçek desenleri olan bol gömleğimi giymeye karar verdim. Altına da siyah babetlerimi giyecektim. Eye-liner almak istedim ama başarısız olduğum için vazgeçtim. Evde rimelim vardı yani onu almama gerek yoktu. Allık kullanmam diye almamıştım ama bu akşam sürmek istiyordum. Rose'un gerçekten sürmemiş gibi duran tenime de uygun allığı vardı onu çantama koydum. Evde rujum da yoktu parlatıcı ile idare ediyordum ama nedense çok açık pembe ruhu da aldım. Bu aksam ruj da sürmek istiyordum. Hiç kendime inanmıyordum. Bu ben değildim. Bir an aldıklarımı geri bırakmayı düşündüm ama o sırada Rose'un sesini duydum ve yanına gittim.
"İhtiyacın olanları aldım mı bakalım?" dedi
imalı imalı bakarak."Rose ilk olarak öyle bakma. Neden öyle bakıyorsun ki? İkincisi sadece bana uyan allığını ve çok açık pembe rujunu aldım ama emin değilim. Bırakayım mı?" dedim. Gerçekten emin değildim sanki suratımda çok fazla şey olacakmış gibi geliyordu.
"Hayır saçmalama! Ayy çok güzel olacaksın."
dedi ve ellerini birleştirerek hayaller kurmaya başladı.Parmaklarımı önünde şaklatarak "Rose kendine gel. Canım arkadaşım geldiğin duruma bak. Ateşin çok mu var?" diyerek elimi alnına koydum.
"Diana saçmalama hadi evine git!" deyip eliyle git işareti yaptı.
Ben de el sallayıp hemen evden çıktım. Rose'un da ailesi benim ailem gibi çok çalışıyordu. Zar zor ailecek bir arada olabiliyorduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kutup Yıldızı
ChickLitÖncelikle merhaba :)) Bu benim ilk kitap denemem olucak ve umarım çoğu kişi okur... Hemen hemen herkesin (buna ben de dahilim) okuduğu kitaplar yabancı olup Türkçe'ye çevrilmiş oluyor ve böylelikle istemesek de yabancı isimlere alışmış oluyoruz. Ör...