Güzel diyarlara yolculuk yaparken birden çok yüksek bir şey duydum. Ne olduğunu anlamam zaman aldı ama sonunda anladım. Yatmadan önce , daha doğrusu uykuya dalmadan önce müzik dinliyordum. Gözlerimi açtığımda etraf kırmızı-turuncu değişik ama güzel bir renk almıştı. Kulaklığı çıkartıp yataktan kalktım. Kendime bir not: gürültücü müzikleri sil!.! Camdan dışarı baktığımda güneşin daha yeni doğduğunu gördüm. Çok güzel bir görüntüydü. Bir dakika tüm gün uyudun mu. Tek tesellim yarın okul olmamasıydı. Odam ikinci kattaydı. Çekyat da pencerenin ünündeydi bu yüzden çekyatın üzerine oturup eşsiz manzarayı izlemeye başladım. Kendimi manzaranın büyüsüne kaptırmıştım ki telefonum titredi. Kuzenimden mesaj gelmişti.
'Bizde kalmaya hazır mısın?'
Tamamen unutmuştum. Benim ailem, kuzenimin ailesi ve "çok sevgili" Andrew'un ailesi 3 günlük tatil planlamışlardı. Ben ve Andrew son sınıf olduğumuz için burada kalkacaktık. Elena da bunu öğrenince benimle birlikte onların evinde kalmak istemişti. Dayım da ben varım diye müsaade etmişti. Ama bence daha çok Andrew var diye çünkü resmen o çocuğu Elena'nın ağabeyi olarak görüyordu. Neyse bu sinir bozucu detaylara takılmak istemiyordum. Elena ile kalacağım için çok mutluydum. Rose da annesinden izin alırsa bir gün bizimle kalacaktı ve bu ne demek biliyorsunuz ; KIZLAR GECESİ !.!.!.! Hemen vakit kaybetmeden eşyalarımı topladım. Tam odamdan çıkacaktım babam odama girdi.
"Ben de seni uyandıracaktım hazır mısın prenses? Seni de Elenalara bırakalım boşuna yürüme." Evet babam bana prenses der ve ben bunu seviyorum bana öyle bakmayın.
"Evet hadi gidelim" dedim heyecanlı bir şekilde. Arabaya eşyalarını yerleştirdikten sonra Elenalara gittik. Andrew'un ailesi de bizimle aynı zamanda gelmişti. Aşağıya inip eşyalarımı indirdim. Herkesi öptükten sonra el salladık ve gidişlerini izledik.
"3 gün yalnız kalacağımıza inanabiliyor musun? " dedim.
Elena da en az benim kadar heyecanlıydı. Annemlerle anlaşmıştık bugün ikimiz de okula gitmeyecektik. Elenaların evine girdik. Odasına geldiğimizde eşyalarımı çantamın içinden çıkarttım.
"Hala neden numaramı Andrew'a verdiğini söylemedin Elena" dedim. Gerçekten anlamaya çalışıyordum.
"Bir nedeni yok sen de çok uzattın. Sınıf arkadaşın oldu sonuçta elbet birisinden alacaktı. Sadece özür dilemek istemiş o kadar. Onların evinde ne kadar sinirlendiğini farketti. Yanına gelmiş ama sen dinlemeden girmişsin o yüzden mesaj atmak istemiş." dedi. Aslında doğru söylüyordu.
"Ve bunların hepsini sana anlattı öyle mi?"
"Evet kendimi bildim bileli tanıyorum onu." Bu konuyu daha fazla uzatmak istemiyordum. Bu yüzden lafı değiştirme kararı aldım.
"Yeni okulun nasıl alıştın mı? "
"Fena değil. Ama keşke hepimiz aynı okulda olsaydık. Dersler ağır ayrıca öğretmenler de.."
Birden kahkaha atmaya başladım. Bu kız çok komikti. Her şeyi planlamıştık. Bugün korku filmi izleyecektik. Bir sonraki gün meşhur "kızlar gecesi"ni gerçekleştirecektik. Son gün de zaten ailelerimiz gelmiş olacaktı. Ama şuanda alışveriş merkezindeydim. Neden mi? Çünkü Elena annesinin yokluğundan faydalanarak makyaj malzemesi alacakmış. Normalde alışveriş yapmaya bayılırım fakat şu iki saat zulüm gibi geldi. Karnımda garip sesler çıkmaya başlayınca yemek yemek için Elena'yı sürükleyerek mağazadan çıkarttım. Sabah sadece Elenalarda birkaç şey atıştırmıştım. Şimdi de canım pizza çekmişti.
"Hadi pizza yiyelim lütfen." dedim e'yi uzatarak.
"Tamam ama sonra elbise almaya gidelim yakında parti olabilirmiş sizin okulda."
"Bizim okulda olacak partiden sanane?"
"Çünkü sana anlattığım tatlı çocukta orada olacak ve sen de beni götüreceksin."
"Ben partiye falan gitmem çok sevgili ağabeyin götürsün. Unuttun mu o da bizim okulda artık. "
"Oyun bozanlık yapma. Benim için.." dedi yavru köpek ifadesiyle.
"Tamam ama bana da güzel bir elbise bul. Partiye gideceksem çirkin bir halde gidemem değil mi? " dedim.
"O zaman anlaştık." dedi mutlu bir şekilde. Kıkırdama ile yetindim. Pizzalarımız alıp sessizce yedik. Ardından güzel şeyler satan dükkan bulduktan sonra içeriye girdik. Ben pembeli siyahlı çizgileri olan tulum aldım. Elena da beyaz elbise aldı. Eve gittiğimizde yorgunluktan ölüyordum. Aldıklarımızı salonun ortasına bıraktıktan sonra koltuğa attım kendimi. Elena da marketten aldığımız hazır patlamış mısırları alıp filmi oynattı.
***
Kesinlikle bir daha korku filmi izlemicem!.!.! Mısırıma ve koltuğa gömülmüş halde korkuyla izliyordum. Elena o kadar korkmamıştı ama verdiği tepkilere bakılırsa o da korkuyordu. Birden kapı çaldı. Çığlık atarak mısırı havaya attım. Elena beni öldürecekti ama kimin umrunda belki de birazdan biz ölecektik.
"Diana Rose'u mu çağırdın?"
"Hayır peki sen birisini bekliyor muydun?"
"Hayır" dedi ve kapı bir daha çaldı.
"Bence açmayalım filmdeki kız açtı da noldu öldü şimdi nerede olduğunu biliyorlar mı?" dedim.
"Bu kadar dramatik olma Diana açıyorum kapıyı" dedi.
Her ne kadar istemesem de kafamı salladım ve yastığı kucağıma alıp sarıldım. Daha ölmek için çok gencim !.!.!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kutup Yıldızı
ChickLitÖncelikle merhaba :)) Bu benim ilk kitap denemem olucak ve umarım çoğu kişi okur... Hemen hemen herkesin (buna ben de dahilim) okuduğu kitaplar yabancı olup Türkçe'ye çevrilmiş oluyor ve böylelikle istemesek de yabancı isimlere alışmış oluyoruz. Ör...