Kendinizi umutlandırıp çok yukarılara hiç çıktınız mı? Sanki bulutlara değecekmiş gibi hissetmiştim ama gizlice uçurumun kenarına doğru gitmişim ve o uçurumdan da şimdi tutunacak bir şeyler arayarak düşmeye başlamıştım. Gittikçe hızlanan hızım ile yüzüme çarpan rüzgar da artıyordu. Saçlarım havada uçuşuyordu. Direnmeyi bırakmıştım. Kendimi serbest bırakmıştım ve çok büyük hız ile düşmüştüm. Kalbim paramparça olmuştu. O kadar çok parçaya ayrılmıştı ki artık onarılmaz hale gelmişti. Ya da ben öyle sanıyordum.
Oswin ve Chloe'nin yanından ayrıldıktan sonra her yerde Rose'u aramıştım ama hiçbir yerde bulamamıştım. Telefon ile de aramaya çalışmıştım fakat telefonu kapalıydı. Duygusuzca evin içinde gezindim. Ayaklarımı sürterek bir oraya bir buraya sonbahardaki yere düşen yaprak tanesi gibi rüzgar etkisi ile oradan oraya savruluyordum. Mutfağa gidip cup kek yedikten sonra havuzun olduğu yere geçtim. İnsanlar gitmeye başlamıştı. Çok fazla kişi yoktu. Havuzun kenarındaki mermer yere oturup telefonumu karıştırmaya başladım. Bir süre sonra Rose'dan mesaj geldi.
'Acil olarak gitmem lazımdı. Merak etme her şeyi anlatıcam bu yüzden annenden izin alman lazım bu gece bizde kalmak için.'
Eve gitmek en son istediğim şeydi. Ayrıca en yakın arkadaşımdan neler olduğunu saklayamazdım. Andrew ile lunaparkta neler olduğunu ya da Oswin ile burada olanları... O benim en iyi arkadaşımdı, hemen anlar. Bu yüzden anneme Roselarda kalmak için çok masumiyet içeren bir mesaj attım. Tabiki de annem kabul etti. Telefonuma bakarak nasıl döneceğimi düşünüyordum. O sırada önümde birisinin durduğunu gördüm. Kafamı kaldırınca bana sırıtan birisini gördüm.
"Neden buradasın?" diye sordum Andrew'a.
"Parti var değil mi? Ben de geldim." dedi. Ayağa kalktım. Çünkü kafamı kaldırarak konuşmak zor gelmişti.
"Tamam." dedim. Tam bu sırada yanından yürüyerek geçecektim fakat yanımıza Cindy geldi. Anlamayan bakışlarla ikisine de bakmıştım. Cindy bunu farketmiş olmalı ki birden Andrew'un elini tuttu. Ellerinin birbirine kenetlenişini izledim.
"Merhaba Diana." dedi bana bakarak Cindy. Ardından Andrew'a dönerek "Aşkım parti bitti gibi hadi başka bir şey yapmaya gidelim." dedi ve bana dönüp o şeytani gülüşlerinden birini yaptı.
Ben anlamaya çalışana kadar yanımdan uzaklaşmışlardı. Bu olay Oswin ile birkaç dakika önce yaşadığım olaydan niye daha çok acı vermişti? Birbirine tutunmakta zorlanan kalbimin parçaları daha fazla dayanamayıp parçalandı. Daha fazla burada durmaya dayanamayıp Rose'un evine doğru yürümeye başladım. Omuzlarım önde, kafam yerde ve ayaklarımı sürterek yürümeye başladım. Çok geçmeden evin kapısının önüne gelmiştim. Kapıyı çaldığımda karşıma Rose çıktı.
"Diana hoşgeldin." dedi kapıyı arkamdan kapatarak. Salona doğru yürüdüm ve bir koltuğa oturdum.
"Annen ve baban nerede?" diye sordum. Şaşırmıştım. İkisi de bu saatlerde evde olurlardı benim ebeveyinlerimin aksine.
"Aa söylemeyi unuttum. Şehir dışındalar ama iki gün sonra dönecekler." dedi. Yerinde kıpırdaşmaya başladı. İlk önce rahat edemediğini düşündüm fakat elleriyle de oynamaya başladı. Bunun tek bir açıklaması var o da benim kızacağım bir şeyi söylemek üzere olduğu idi. Tam da öyle oldu.
"Diana hoşlandığım çocuk, partiden acilen gitmemi sağlayan çocuk, sana bir türlü söyleyemediğim çocuğun ismi Cory. Yan sınıftan olan." dedi ve tedirgin bir şekilde bana baktı.
Cory. Cory olamazdı. O okulun oyun kurucusu ve popüler çocuğuydu. Tabiki de en önemlisi tam bir çapkındı. Her teneffüs o kaslı kollarının altında başka bir kız görebilirsiniz. Okulun altın çocuğuydu ve arkadaşımın o çocuk tarafından harcanmasına izin veremezdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kutup Yıldızı
ChickLitÖncelikle merhaba :)) Bu benim ilk kitap denemem olucak ve umarım çoğu kişi okur... Hemen hemen herkesin (buna ben de dahilim) okuduğu kitaplar yabancı olup Türkçe'ye çevrilmiş oluyor ve böylelikle istemesek de yabancı isimlere alışmış oluyoruz. Ör...