10. BÖLÜM: Şimdi mutlu musun?

388 9 2
                                    

Bir hafta geçmişti ve ben hala Andrew'dan mesaj almamıştım. İşin komik tarafı kendisi de ortalarda yoktu. Aslında bakarsanız onu unutmuştum. Zaten ona karşı bir şey hissetmiyordum. Oswin ile ise parti gecesinden beri mesajlaşıyorduk. Sonumuzun ne olacağını çok merak ediyordum. Yani eğer çıkarsak -ki bu çok uzak bir ihtimal beni çok yakın arkadaşı olarak görüyor- ne kadar süreceğini, sevgiliyken ne yaşayacağımızı çok merak ediyordum. Okulda ise çok sık görmüyordum. Sırf onu göreyim diye onun dolabının oradan yürüyorum, arkadaşları ile nereye gidiyorsa oraya gidiyordum. Tabi bu sırada Rose'u da yanımda sürüklüyordum. Hiç de şikayet etmiyordu. İşte en yakın arkadaşa sahip olmak böyle bir şeydi. Ne yaparsanız yapın hiç yorulmadan arkanızda olur. Yeri geldi mi de azarlamayı ve sizi durdurmasını bilir.
"Sınavlar yaklaşıyor Diana ne yapıcaz? Dersleri doğru düzgün dinlemedik bile. Acaba Oswin'den özel ders mi alsak?" dedi Rose ve sırıtmaya başladı. Ona Oswin'den bahsetmiştim ama daha Andrew'u bilmiyordu.
"Aslında olabilir. Bence bizi çalıştırır."
"Diana şuan ciddi misin?"
"Hiç olmadığım kadar." Aniden Rose gülme krizine girdi.
"Ne kadar da neşelisiniz güzel bayanlar. Neye gülüyorsunuz?" Arkamı döndüm ve Oswin ile gözgöze geldim. Onu görmek için peşinde koşuyorum ama o beni istediği zaman bulabiliyordu.
"Hiç. Senden bir şey isteyebilir miyim? Acaba Diana ve beni matematik çalıştırabilir misin?" Birden kafamı Rose'a çevirdim. Gerçekten bunu demiş olamazdı değil mi? Değil mi?!
"Tabiki de. Yarın eğer müsaitseniz okul çıkışı olabilir?"
"Tamam biz uygunuz. Hoşçakal"
Oswin'in uzaklaşmasını bekledikten sonra Rose'a dönüp "Neden böyle bir şey yaptın? Çok kötüsün." dedim.
"Ne var sen demedin mi olabilir diye?"
"O şakaydı."
"Ciddi misin diye sordum. Neyse artık sevgili Oswin ile ders çalışırsın."
"Ne yani sen gelmeyecek misin?"
"Hayır tabiki de yalnız kalın."
"Öyle bir şey yapmayacaksın. Bunu sen başlattın. Yarın sen de geleceksin yoksa seni asla affetmem."
"Peki."
***
"Bak şimdi Oswin bizi ders çalıştırdıktan sonra çıkıp biraz gezelim. Çok sıkıldım belki alışveriş bile yaparız. Seni tanıyorum Rose sen asla alışverişe hayır demezsin."
"Tamam ama bir yerde bir şeyler içelim."
"Anlaştık."
Okul kapandıktan sonra öğrenciler isterlerse kütüphanede çalışabiliyorlardı. Biz de bugün orada çalışacaktık. Masada oturmuş Oswin'i beklerken telefon ile uğraşıyordum. Rose da başını omzuma yaslamış bir şekilde telefonuma bakıyordu.
"Hanımlar eğer ders çalışacaksak telefonların kapanması lazım. Şimdi hadi başlayalım."
Kafamı kaldırdığımda Oswin'in çok ciddi olduğunu anladım. Elinde birsürü kitap vardı. Onları masaya bıraktı ve elini uzattı. Ohh hayır ona telefonumu vermek istemiyorum. O benim bebeğim gibi ondan ayrı kalamam.
"Hayır sana telefonumu vermicem bunu unutsan iyi edersin."
"Diana hadi ver. Kendi vaktinizden çalıyorsunuz."
"İyi, tamam." deyip telefonu eline sertçe bıraktım.
"Şimdi mutlu musun?" deyip ters ters ona baktım. O ise hiç kendini bozmadan defterini açmaya başladı. Yarım saat sonra konu acayip sıkıcı gelmeye başlamıştı. Hayır yanlış anlamayın Oswin gerçekten çok güzel anlatıyordu ama matematik denilen ders gerçekten sıkıcıydı. Ben de belli etmeden etrafı süzdüm. O sırada Charla ve Cindy'i gördüm. Bize bakıp kendi aralarında bir şeyler konuşuyorlardı. Gerçi onların ne düşündükleri hiçbir şekilde umrunda değildi. Ne isterlerse onu düşünebilirler. Hiç kimse onların söylediklerinin doğru olduğuna inanmaz. Cindy'nin hoşlandığı çocuk duysun diye bağırarak evde parti düzenlediklerini söylemişlerdi ama öyle bir parti yoktu. Cindy'e kalsa tüm okul ona aşık, onun peşinde koşuyor. Ama erkeklerin ne istedikleri ve kimde bulacaklarını herkes biliyordu. Geri Oswin'e baktığımda kendini kaptırmış şekilde anlattığını gördüm. Rose da onu çok dikkatli dinliyordu. O zaman sınav zamanı Rose'dan kopya çekiyoruz. Yaay!
"Konular bu kadar başka bir şey istiyorsanız onu da anlatayayım."
Ne yani bu kadar mıydı? Konu hemen bitti mi?
"Hayır teşekkür ederiz. Sonra görüşürüz." dedim ve hazırlanmaya başladım. Rose ile planladığımız gibi bir kafede bir şeyler içtik ve çok gezdik. Eve geldiğimde ayaklarımı hissetmiyordum. Direk salondaki koltuğa yattım. Hava kararmaya başlıyordu. Çok güzel pembe-turuncu karışım vardı. Gözlerimi kapattım. Bir süre sonra üstüme bir şeyin örtüldüğünü hissettim. Gözlerimi araladığımda annemin üstüme bir şey örttüğünü gördüm. Ev de çok güzel kokmuştu. Sanırım yemek yapıyorlardı. O sırada telefonum titredi. Elime aldığımda mesaj olduğunu gördüm. Kimden mi? Andrew'dan....

Kutup YıldızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin