Bu bir yalan değildi. Başından beri kendime söylediğim gerçeklikti. Ben Oswin'i seviyorum. Andrew'dan önce seviyordum, şuan seviyorum ve sevmeye devam edicem. Oswin benim rüyalarıma giren kişiydi, Andrew değil. Bunu daha fazla gizlemeye gerek yoktu. En azından Andrew'dan.
"Sana birisini seviyorum demiştim. Bu kişi Oswin. Sana aşık değilim Andrew. Hiç olmadım. Lütfen bunu anla. "
Daha fazla bir şey söyleyemezdim. Sözcüklerim bitmişti, cümle kuramıyorum. O koyu kahverengi gözlerini gözlerimden ayırdı ve kısa süreliğine gökyüzüne baktı. Ardından saatine bakıp "Saat geç olmuş eve gidelim mi?" dedi hissiz ses tonunda. Hiçbir şey yoktu ses tonunda. Ne hayal kırıklığı, ne acı. Sadece soğuk bir ses vardı. Kafamla onaylayıp oturduğum yerden kalktım. Yol boyunca hiç konuşmadık. Birbirimize dahi bakmadık. Evimin önünde durduğunda sadece dönüp teşekkür ettim. Suratıma bile bakmadan yoluna devam etti. Eve doğru yürürken kucağımda hala onun benim için aldığı ayıyı tutuyordum. Havanın serin olmasına aldırmadan evin önüne oturdum. Derin bir nefes aldım. Vücuduma giren temiz havanın rahatlığını hissettim. Olması gerekeni yapmıştım. Aşk için iki insanın birbirini sevmesi gerekir. Ortada böyle bir şey yoktu. Oturduğum yerden kalkıp eve girdim. Evde hiç ışık yanmıyordu. Uyuduklarını düşünerek sessizce içeri girdim. Odama çıktıktan sonra ayıyı dolabın içine koyup uyumaya başladım.
Sabah gözlerimi alarm sesi ile açtığımda okul günü olduğunu anladım. Telefonumda da bir Hatırlatma vardı. Açtığımda 'Andrew ile yaptığın ödevi unutma!!!' yazıyordu. Yaptığımız ödev, yaparken kütüphanede geçirdiğimiz vakit aklıma geldi. Bugün birlikte bu ödevi sunacaktık. Kafamı toplamak için okula yürüyerek gitmeyi seçtim. Evden çıkarken annem arkamdan bir şeyler dedi ama duymadım. Zaten aklım biyoloji dersinde ne olacaklarla ilgili meşguldü. Yere bakarak dalgın dalgın yürümeye başladım.
İlk iki ders matematikti. Dinlemek yerine defterimdeki kareleri boyamaya başladım. Şansıma öğretmen de hiçbir şey sormamıştı. Aynı zamanda biyoloji dersinde yapacağımız sunumun provasını yapıyordum. Şaşırtıcı derecede matematik dersleri hızlıca geçmişti. Ama sabahtan beri beklediğim o ders geldi. Teneffüslerde Rose ile hiç konuşmamıştım. Sadece dediklerini dinliyordum. Biyoloji dersinde ilk sunan biz olmadık. Hatta ilk ders sunan da biz olmadık. Daha doğrusu sunum yapmadık. Birkaç kişi anlattıktan sonra bu kadar yeterli olduğu için ödevlerimizi teslim ettik. Böylelikle tüm sınıfın önünde garip davranmamış oldum. Sözlüden de kaç poan aldığımızı öğrendik. Andrew sayesinde hepsini doğru yapmıştım. Lise hayatımda en son böyle notları 10. sınıfta almayı bırakmıştım ve şimdi de bunu sağlayan kişi ile konuşmuyor hatta göz temasında bulunmuyorduk. Ben bunları düşünürken zil çalmıştı ve ders bitmişti.
Yemekhanede yemek yerken Rose birden "Diana iyi misin?" diye sordu. Yemekhaneye gelirken yaptığı ısrarlarına karşın Andrew ile ne yaptığımızı söylememiştim.
"İyiyim, sadece çok yoruldum. Sabahki dersler yüzünden. Matematik ve biyoloji vardı. Bu derslerde ne kadar sıkıldığımı biliyorsun. " dedim. O sırada masamıza Oswin geldi.
"Kızlar öğleden sonra okulu asmaya var mısınız?" dedi sırıtarak.
"Niye ki?" diye sordum.
"Çünkü yaz bitmek üzere ve ben de bizim evde bir havuz partisi düzenliyorum. Gelmeniz çok önemli. Özellikle sen Diana." diyerek göz kırptı.
"Geliyoruz!" dedim heyecanlı bir şekilde. Rose'a dönüp "Değil mi?" diyerek imalı imalı baktım. Sadece kafasını sallayıp sırıttı.
"Pekala. Orada görüşürüz." diyerek yanımızdan ayrıldı.
"Neler planlıyorsun?" dedi Rose. Suratındaki imalı gülüşü beğenmemiştim.
"Hiçbir şey. Hadi kalkalım hazırlanmamız lazım. Çantalarımız hazırlamalıyız. Ne giyeceğiz?" dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kutup Yıldızı
Chick-LitÖncelikle merhaba :)) Bu benim ilk kitap denemem olucak ve umarım çoğu kişi okur... Hemen hemen herkesin (buna ben de dahilim) okuduğu kitaplar yabancı olup Türkçe'ye çevrilmiş oluyor ve böylelikle istemesek de yabancı isimlere alışmış oluyoruz. Ör...