20. BÖLÜM : Zaman gerçekten de her şeyin ilacı idi

49 1 4
                                    




3 yıl önce...

"Gerçekten olanlara inanabiliyor musun?Yani nasıl olabilir? Cory'nin annesi nasıl ölmüş olabilir?" diye sordu Em.

Cenaze için hazırlanıyorduk. Öğlen 2 de olacaktı. Saat çoktan 12 olmuştu. Cenazeler için klasikleşen siyah elbiselerimizi giyiyorduk. İnsan gerçekten inanamıyordu. Onca yıl suratına baktığın, evlerine her gittiğinde kurabiyeler, tatlılar yediğin insanın cenazesine gitmek çok kötüydü. Garipti. İnsan her zaman yakınındakiler ile sonsuza kadar yaşayacağını düşünür. Ama öyle değildi. Herkes bir gün ölecekti. Ama 35 yaşında ölüm de çok erkendi. Cory'nin hislerini tahmin bile edemiyordum. Daha 15 yaşındaydı. Annesiz kalmıştı. En komiği de sadece arabanın içinde beklerken trafik kazasında ölmesi idi. Bir tır hızlıca geliyor, yayaya çarpmamak için direksiyonu kırıyor. Ama arabasının içinde oturan başka bir insana çarpıp ölmesine neden oluyordu. Daha 2 gün önce hep birlikte çok eğlenmiştik. Daha 2 gün önce annesi ile konuşmuştum.

Emily, Cory'nin yanına gitmek istedi. Sevgilisi olarak yanında bulunmak istedi ama ben engelledim. Yalnız kalmaya ihtiyacı vardı.

"Hazırsan gidelim." dedim boğuk bir ses ile. Konuşamıyordum da artık. Çocukluğundan beri yanına gittiğin kadının cenazesine gidiyorsan ağlıyorsun ve artık sesin çıkmamaya başlıyor.

Onaylar şekilde Em kafasını salladı. Ailemiz ile orada buluşacaktık. Mason bizi almaya geldi. Em'in ağabeysiydi. Yol boyunca sessizdik. Kimse bir şey diyemiyordu. Kelimeler yetersiz kalıyordu. Zaten ne söylenebilirdi ki. Hiçbir şey olamamış gibi muhabbet edemezdik. Olayları da konuşamazdık. Herkes acı çekiyordu. Çocukluğumuzdan beri tanıdığımız insanın ölümü yüzünden hepimiz acı çekiyorduk.

Cenaze boyunca sadece Cory'nin yanında durabildik. Ona sadece böyle destek verebildik. Şoka girmişti o da. Hiçbir şey söylemiyor ya da ağlamıyordu. Haberi duyduğunda gözünden bir damla yaş gelip yanağından yere düşmüştü. Sadece bir damla. O zamandan beri ağlamıyordu, bağırmıyordu, hiçbir şey yapmıyordu. Tepkisizdi ve biz bu yüzden endişeleniyorduk. Bizimle konuşmuyordu. Yanındaydık onun için. Ama o ise sadece şoktaydı. Her şey bittikten sonra herkes eve gitmeye başladı. Ben, Em ve Mason ise bir kafeye geçme kararı aldık.

"Hiçbir şey yapamamak beni sinir ediyor. Tanrı aşkına ben onun sevgilisiyim ve elimden hiçbir şey gelmiyor. Benimle konuşmuyor, içini açmıyor. Hiçbir şey yapmıyor. O bir şey söylemedikçe ben de yapamıyorum ve bu durum beni de bitiriyor." dedi Em sinirli bir şekilde.

"Biz de aynılarını düşünüyoruz Emily ama yapacak bir şey yok. Böyle yaşıyor acısını, böyle gösteriyor. Herkesin yaşama şekli farklı. Bazıları bağırır bazıları sadece ağlar bazıları da hiçbir şey yapmaz. Yapamaz çünkü inanmazlar. Hep içlerine atar.."

Daha fazla Mason'ı dinleyemedim. İçeceğimi içtim. Üstümde çok ağır bir yük varmış gibi hissediyordum. Ayrıca Cory'nin her şeyi içine atması da hiç iyi değildi. En sonunda patlayacaktı ve hem çok üzülecek hem de etrafındakilere zarar verecekti. Buradan, her şeyden, herkesten uzaklaşması lazımdı. Ama nasıl?

"Çocuklar bence Cory'i alıp bir yerlere gitmeliyiz." dedim.

"Gerçekten mi Diana. Şuan tatil yapmak mı istiyorsun?" dedi Em ters ters bakarak. Tamam anlıyorum sevgilisisin ve gerçekten üzüldün ama beni dinleseydin Em.

"Off hayır Em saçmalama." dedim gözlerimi devirerek. "Şuan Cory şokta. Ama şoktan çıkacak ve patlayacak. Buradan uzaklaşması lazım. Bir yere gitmeliyiz ve arkadaşları olarak yanında olmalıyız. Ama nereye gitmeliyiz?" dedim.

"Aslında haklısın. Buradan bir süre uzaklaşması lazım. Şuan hiç iyi değil. Belki de yazlıklarına gidebiliriz. Hem arkasında orman da var gerçekten rahatlatıcı olur. Deniz havası, görüntüsü, arkadan gelen rüzgar ile ağaç kokusu...Bence gitmeliyiz." dedi Mason bana destek vererek.

Kutup YıldızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin