Bu bir rüya mıydı? Kesinlikle öyle olmalı çünkü bu durumun başka açıklaması olamaz. Hemen kafamı defterime indirip karalamaya başladım. Tek boş sıra bizim oturduğumuzun arkasındaki sıra olduğu için Andrew oraya oturdu. Hala göz temasından kaçıyordum. Rose'a dönüp defterine 'Dün merak ettiğin çocuk yani Andrew bu Andrew... Şimdi beni cimcikleyebilir misin buna ihtiyacım var. ' yazdım. Tahmin ettiğim gibi dönüp sinsi sinsi gülmeye başladı.
"Kızlar sizi her ders uyarmak zorunda mıyım? Eğer devam ederseniz sizi ayırmak zorunda kalıcam" dedi birden matematik öğretmenimiz. Arkadan kıkırdama sesi geldi ve kim olduğunu gayet iyi biliyordum... Kafalarımızı sallayıp tahtaya döndük.
***
"Rose yeter hiç komik değil çocuk salak bunu sen de ilerleyen derslerde göreceksin" dedim fısıldayarak.
"Kızlar yeter artık! Diana sen Andrew'un yanına oturuyorsun." dedi sinirle matematik öğretmenimiz. İşte bu şaka, tam bir şaka.
"Hocam söz konuşmayacağım."
" Diana bana tekrarlatma."
İstemsiz olarak eşyalarımı toplayıp kalktım. Arkamı döndüğümde Andrew'un pis bir şekilde sırıttığını gördüm. Sandalyeye yan oturup ona bakmamaya çalıştım. Tek tutunabildiğim şey 5 dakika sonra dersin bitecek olmasıydı.
Bitmek bilmeyen 5 dakikanın ardından hızlıca sınıftan çıktım. Dolabıma doğru gittim ve bir şey koyacak gibi önünde bekledim. Sonunda Rose geldi.
" Eeee Andrew ile ders nasıldı? Gerçi 5 dakika birlikteydiniz ama olsun.
"Evet eziyet gibi olan 5 dakika"
"Niye böyle yapıyorsun? Yoksa Andrew'u kıskanıyor musun?"
"Kıskanmak mı ne alaka?"
"Gelir gelmez okuldaki kızlar etrafını sardı," dedi Rose.
Gerçekten de haklıydı. Kızların peşinde olduğu kısmında. Niye kıskanacakmışım ki sanki beyefendi prens. Herhalde bu kadar sinir birisi görmemiştim. Hayır yanılıyorum sevgili sınıf arkadaşlarım Charla ve Cindy... Tabii vakit kaybetmeden hemen Andrew'un yanına gidenler arasında onlarda vardı. Her iddiasına varım ki ilk onlar gitmiştir. Bu kızlar hem sinir hem de erkeklerin içine düşen cinstendi. Okuldaki erkekler de ne olduklarını bildikleri için onlarla çıkıyorlardı. İşleri bittikten sonra da bir kenara atıyorlardı. Ama şuan gözümü Andrew'da alamıyordum. Neden bilmiyorum ama bir şey ondan nefret etmemi aynı zamanda da ona bakmamı sağlıyordu.
"Noldu Diana daldın?" dedi birden Rose.
"Başım ağrıyorda çok yorgunum."
"Bence Andrew'u kesiyordun ama merak etme o da sana bakıyordu."
"Birincisi Andrew'u falan kesmiyorum ikincisi bence gözlük almalısın iyi göremiyorsun." dedim ve kafamı Andrew'un olduğu yere çevirdim. Rose haklıydı çünkü daha demin göz göze gelmiştik. Bir dakika bizim olduğumuz yere doğru geliyor. Kesin dolabı buradadır. Dolabımız aynı yerde mi?! Hayır kesinlikle bana doğru geliyordu. Önümde durdu birden. Elini uzattı ve "Sanırım dün kötü bir tanışma yaşadık. Artık okul ve sınıf arkadaşıyız. Belki sıra arkadaşı bile olabiliriz. Bu yüzden merhaba ben Andrew.." dedi. Canım sen ciddi misin? Soluma doğru baktım Rose sırıtıyordu. Elimi mi uzatmalıydım?...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kutup Yıldızı
ChickLitÖncelikle merhaba :)) Bu benim ilk kitap denemem olucak ve umarım çoğu kişi okur... Hemen hemen herkesin (buna ben de dahilim) okuduğu kitaplar yabancı olup Türkçe'ye çevrilmiş oluyor ve böylelikle istemesek de yabancı isimlere alışmış oluyoruz. Ör...