24. Bölüm

1.5K 153 4
                                    

Keyifli okumalar💙

A S Y A

Yeniden hayatıma birine almaya çalışacağımı hiç düşünmemiştim. Buna hazırlıksız yakalanıp sonrasında korkunç bir duygu fırtınası yaşamak beni fena halde sarsmıştı. Aşk ve bir ilişki ile ilgili tek tecrübem Sarp'tı ve onunla her şey oldukça kolaydı. Sarp fazlasıyla net bir adamdı ve eski bende böyle yaralı bir kadın değildim. Hayatta deneyimlerimizle şekilleniyorduk, benim payıma da genç yaşımda kocaman bir acı düşmüştü. Sonraysa kendimi sevmeye tamamen kapatmıştım.

Aynı riski bir daha alıp yaralanma ihtimali ödümü koparıyordu. Hem bilirsiniz büyük bir aşk yaşayıp çokça sevip sevildiyseniz daha azına razı gelemiyordunuz. Bu riski tekrardan almaya değecek bir aşka ise gerçek dünyanın sahteliğinde oldukça ender rastlanıyordu. Bu yüzden yeniden sevemeyeceğime olan inancımı anlıyorsunuzdur.

Sonra Londra'da rastladığım konuşan bir telefon kulübesi hayatıma aniden giriverince her şey birbirine girdi. Kendimi hiç izlemediğim pembe dizileri yaşarken buluvermiştim. Ben çokça yaralıyken söz konusu aşk olunca Umut da oldukça deneyimsizdi. Hunharca ağlayışım, Umut'un kapıma gelip benden bir şans isteyişi ile şimdi bulunduğumuz ana istemeden olsa gelmiştik.

" Bunu yalnızca sen izin verirsen yapabilirim, bana bir şans verir misin sarmaşık?" diye sorduğu anda daha fazla karanlıkta bir başıma kalmak istemediğimi çoktan fark etmiştim. Ağlamaktan yorgun düştüğüm için sesli cevap veremesem de hafifçe başımı olumlu anlamda sallayışımdan bir şansı hak ettiğimizi anlamıştı. Bir süre öylece yere çökmüş bir vaziyette birbirimize sarılır halde oturmuştuk. Gözlerimin kapanmaya başladığını anlayan Umut beni kucağına alıp yatağıma bırakmıştı. Gitmeye niyetliğindeyse gitmemesini söylemiştim, yanıma uzanmıştı ve birbirimize sarılı halde uyumuştuk.

Şimdiyse ondan biraz erken uyanmış onu izliyordum. Düzenli soluklarıyla oldukça derin uyuyordu, benim gibi yaşadığımız duygusal karmaşalardan yorulmuş olmalıydı. Bu haliyle oldukça savunmasız görünüyordu. Söz konusu ben olduğumda da şimdiki gibi savunmasız ve çaresiz olduğunu biliyordum. Beni sevdiğini her zaman söylüyordu, dahası şu anki kapalı göz kapaklarının altındaki bal rengi gözleri beni görünce ışıltıyla parlıyordu. Ve o altın parıltıları görmeyi çok seviyordum. Artık kendimi Umut'la yaşayabileceğim güzel anlardan alıkoymayacaktım. Kıpırdanışlarımdan olsa gerek yavaşça gözlerini açtı. "Günaydın sarmaşık." diyerek hafifçe gülümsedi.

"Günaydın uykucu." Gülümsemek bulaşıcıydı. Gülen gözleri dün akşamı hatırlayınca hafifçe gölgelendi.

"Daha iyi misin?"

"Evet, biraz daha iyiyim. Ama korkunç görünüyor olmalıyım. Gözlerim çok acıyor."

Elleriyle yanağımı okşadı, saçlarımın üstüne hafif bir öpücük kondurup "Çok güzelsin." diye mırıldandı. "Yanında kokuna bulanarak uyumuş olmanın güzelliğinden bahsetmiyorum bile."

"Artık hep böyle şiir okur gibi mi konuşacaksın?" Onunla eğlenmek hoşuma gidiyordu.

"Şansımı akıllıca değerlendirmeye çalışıyorum sadece."

"Öyle mi? Hiç fena değilsiniz sayın telefon kulübesi."

"Rüya görmediğime emin olmak adına soruyorum, şimdi biz sevgiliyiz, değil mi?"

"O da nereden çıktı? Ben öyle bir şey demedim."

"Ben yanlış mı anladım yani. Şimdi seni öpemeyecek miyim?"

"Bilemiyorum."

"Demek öyle sarmaşık." diyerek öpmek için yaklaştığındaysa yataktan fırlayarak kaçtım.

"Kaçın bakalım Asya Hanım. Daha o kırmızı elbiselerle bana yaptığın işkence için senden alacaklıyım." diye mırıldandığı sırada ben çoktan banyoya giden yolu yarılamıştım.

Uzunca bir süredir ilk kez güne güzel başlıyordum ve bunun sebebi muzip bir telefon kulübesiydi!

* * *

Ben duşa girdiğimde Umut da ikimiz için güzel bir kahvaltı hazırlamıştı. Birlikte güzel bir kahvaltı ettikten sonra Umut uzak kaldığımızda Derya ile ilgili olan gelişmeleri anlattı. Umut'un suçsuz olmasının yanı sıra bu meselenin altından çok çirkin bir sürü gelişme çıkmıştı.

"Çok sağlam bir plan yapmamız gerekecek. Utku ile de konuşsan iyi olur."

"Barış'la birlikte biraz daha kanıt bulmak istiyoruz. Utku ile ondan sonra konuşacağım. Derya'nın peşine de birini taktım. Sık sık neler yaptığından haberdar oluyorum böylece."

"Umut ben bu olaylardan hiç hoşlanmadım. Barış da sende çok dikkatli olun. Aklım sende kalmasın."

"Sen benim için endişeleniyor musun? Eh, insan sevgilisi için endişe duyabilir tabii."

"Hemen konuyu sulandırmak zorundasın, değil mi? Ben öyle bir şey demedim."

"Ne dedin peki? Biz şimdi neyiz?"

"Bunu genelde kadınlar sormaz mı?"

"Sanki her şeyimiz çok normalmiş gibi söylediğin şeye bak." dediğinde çoktan ayağa kalkıp üstüme doğru gelmeye başlamıştı.

"Eee cevap vermedin. Neden geri geri kaçıyorsun? Yoksa benden korkuyor musun? "

"Senden korkmadığımı söylemiştim."

"Sarmaşık neredeyse duvarın içine gireceksin."

"Üstüme üstüme yürümesen bende böyle yapmazdım."

"Senden bir alacağım var."

"Bunu otururken de söyleyebilirdin. Böyle köşeye kıstırmana gerek yoktu."

"Rahatça kaçamayacağın bir yere ihtiyacım vardı."

Aramızdaki mesafeyi tamamen kapattığında Umut'un kalbimin sesini duyduğuna emindim. Başını boynuma doğru eğdiğindeyse artık kaçabilme ümidim kalmamıştı. Kulağıma doğru eğilip fısıldadı. "O kırmızı elbiselerinle bana ne yaptığının farkında mıydın?"

"Yüzüme bile bakmamıştın, hatırlatırım. Ne yapmış olabilirim acaba?"

"Çünkü baksaydım seni bir barbar gibi kaçırıp bayıltana kadar öperdim. Bütün akşam senden köşe bucak kaçmam gerekti. O yüzden senden alacaklıyım sarmaşık."

"Yanındaki Fransız afetle hayatından gayet memnun görünmüştün halbuki benim gözüme."

"Bana diyene bak. Charlie'si, Andre'si hiç bitmedi. Hanımefendi çevreniz Birleşmiş Milletler gibi."

"Ben hiçbiri ile flört etmedim ama."

"O yüzden mi o Fransız dallama seni kahkahalara boğdu dün akşam? Ben bir kere bile seni öyle güldüremedim. Bunun canımı fazlasıyla sıktığını söylemek zorundayım."

Başımı geriye alıp gözlerinin içine baktım. " Seni deli gibi kıskandığım gerçeğiyle başa çıkmaya çalışıyordum." Söylediklerim gözlerinde görmeye alıştığım altın parıltılarla muzip gülümsemesini geri getirdi. Sana direnmemi zorlaştırıyorsun telefon kulübesi. Beni böyle etkileme hakkını sana kim verdi? Tekrar kulağıma doğru eğildi. "Seni seviyorum sarmaşık. Tüm benliğimle, her zerremle seni çok seviyorum." Sonra da boynuma hafif bir öpücük kondurdu. "Çok güzel kokuyorsun," deyip ikinci bir öpücük kondurduğundaysa gözlerimi kapatıp ona çoktan teslim olmuştum. Umut kollarında eridiğimden olsa gerek boynumdaki öpücüklerini derinleştirip omuzuma doğru inmeye başlamıştı, dudaklarımızın sıkıca birleşmesiyse kaçınılmaz bir sondu. Şu an bir restoranın tuvaletinin önünde olmayışımız, aramızdaki kıvılcımların halihazırda yangına dönüşmesi ve telefon kulübesinin çekiciliği ile birleşip aklımı kullanmamı engelliyordu, kullanmak isteyen yoktu zaten.

Gece Mavisi (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin