37. Bölüm

1.3K 141 3
                                    

Bakalım neler olmuş? Keyifli okumalar🧡

U M U T

Bir insanın Paris gibi bir şehirde canının sıkılma ihtimali var mıdır?

Paris'ten bildiriyorum. Hem de çok...

Bundan birkaç ay önce olsa öyle bir ihtimal yoktur diye cevap verebilirdim belki. Ama şimdi Eiffel Kulesi'nin karşısında bir kafede otururken etrafımda el ele gezen aşıklar yüzünden canımın epey sıkıldığını söylemek zorundayım. Çünkü gördüğüm her romantik manzara Asya ile burada yaşayamadığımız güzel anları hatırlatıyordu. Sarmaşığın inadı beni hayat boyu uğraştıracaktı anlaşılan. Bütün ikna çabalarıma rağmen başarılı olamamıştım.

İşten arda kalan her dakika Asya'ya mesaj atıyor ya da onu görüntülü olarak arıyordum. Ama ne yaparsam yapayım asla içimdeki hasreti dindiremiyordum. Daha önce kimseyi böyle özlememiştim. Hatta özlem kelimesinin anlamını bile bilmiyordum. Ama şimdi Asya'yı seviyorken, onun tarafından sevilmenin nasıl bir şey olduğunu biliyorken ondan ayrı kaldığım her dakika içimde bir huzursuzluk yaratıyordu. Ona koşmak, ona kavuşmak istiyordum. Bir konuşmamızda o da beni özlediğini söylemişti. O konuşmanın ardından kendimi İstanbul'a bilet bakarken bulmuştum. Ama sonra bu işi batırmamam gerektiği aklıma gelince vazgeçmiştim.

Şimdiyse kendi kendimi Asya'ya yapacağım evlenme teklifi için ona yüzük bakmakla avutuyordum. Ancak dünya üzerinde henüz sarmaşığa layık bir yüzük tasarlanmamıştı muhtemelen. Bir türlü içime sinen bir seçenek bulamamıştım. Belki de ben yüzükten biraz fazla beklenti içindeydim. Ona olan aşkımı ve bağlılığımı yansıtacak ve o güzel parmaklara yakışacak şık bir şey olmalıydı. Şık ve anlamlı... Sarmaşık gibi zarif.

"Asya'yı kıskanmamak elde değil." Michelle'den yüzük için bana yardımcı olmasını istemiştim. "Çok şanslı bir kadın."

"Asıl şanslı olan benim Michelle. Aşkımın karşılık bulması mucize gibi geliyor. Dilerim bir gün sende böyle hissedersin. Ayrıca sana kocaman bir teşekkür borçluyum. Kavuşmamızda payın büyük." Son sözlerime Michelle kahkahalarla karşılık verdi. "Asya'nın böyle düşündüğünü hiç sanmıyorum."

"Senden çok hoşlandığını söyleyemem, haklısın." derken benim keyfim de yerindeydi. Türkiye'ye dönüp sevdiğimi görmeme yalnız iki gün kalmıştı. Nasıl keyfim yerimde olmazdı?

* * *

"Asya'ya dün geceden beri ulaşamıyorum Barış. Ofisine ya da evine bakabilir misin?"

Dün gece en son bizim eve yemeğe gittiğinden beri Asya'ya ulaşamıyordum. Uyuyor olabileceğini düşünüp bir saat kadar sakin durmuş olsamda saat sekizi gösterdiğinde artık dayanamayıp Barış'a ulaşmıştım.

" Umut sakin olur musun lütfen? Abartıyorsun, yorulup uyuyakalmıştır ya da şarjı bitmiştir. Ben şimdi Utku' yu arayıp soracağım. Hemen ortalığı karıştırmayalım."

"İçimde kötü bir his var Barış. Lütfen bana Asya'dan iyi bir haber getir. Ben şu an bilet bakıyorum, yarına kadar bekleyecek sabrım yok. "

" Tamam ben bir yandan da evine gideceğim Asya'nın. Benden haber bekle sadece. Lütfen biraz sakin ol."

Zamanın donduğunu iddia edebileceğim birkaç dakika sonrası Barış aradı. " Sizde kalmamış, yemekten sonra evine dönmüş, sizinkilerinde haberi yok. Utku şimdi ofisine gidiyor. Bende evine çok yaklaştım, birazdan yine ararım."

Asya beni habersiz bırakmazdı. Onu ne kadar merak edeceğimi bilir, en azından bir mesaj yazardı. Barış'ın acele etmeme dair söylediği her şeye rağmen bulduğum ilk boş uçakta biletim hazırdı. İçimdeki huzursuzluğun sadece evham olması için dualar ediyordum. Ama bu ellerimin titremesine mani olamıyordu. Bana bir asır gibi gelen bir on beş dakikanın ardından yeniden Barış aradı.

"Evde kapıyı açan kimse olmadı. Utku ile konuştum, ofisinde de değil. Utku şimdi Ela'yı aldı, eve doğru geliyorlar. Onda yedek anahtar varmış, kapıyı açıp içeri gireceğiz."

"Ben birkaç saate orada olacağım."

Barış daha fazla itiraz edemedi, gelişmelerden sonra o da benim gibi endişelenmeye başlamış olmalıydı. "Ben seni havaalanından alırım." dedi telefonu kapatmadan önce.

"Bana Asya'yı bul." Sesimin titremesine engel olamıyordum. O an Asya'nın iyi olduğunu duymaktan başka istediğim hiçbir şey yoktu.

Telefon konuşmamızdan sonraki birkaç saatin nasıl geçtiğini hiç bilmiyorum. Gözlerimin dolmasına engel olamadan kafamdaki korkunç düşüncelerle savaşmam gerekmişti. Asya'sız kaldığım tüm senaryolar kafamda havada uçuşurken hepsinin sonu ölmeden mezara girdiğim bir noktaya varıyordu. Onun iyi olması için canımdan bile vazgeçebilirdim. Şimdi Asya'nın Sarp'ı kaybettiğinde ne hissettiğini anlayabiliyordum. Bir kere daha gücüne hayran oluyordum. Ben Asya'dan sonra hayatta kalamazdım muhtemelen. Şu an olduğu gibi nefes almayı unuturdum. Nefes almayı belki de bilerek sonsuza kadar bırakırdım.

Havaalanında beni karşılayan Barış'ı ilk kez böyle tedirgin görüyordum. "Bunu söylemenin kolay bir yolu yok o yüzden direkt konuya gireceğim." dedi gözlerini kaçırarak. "Haklıymışsın Asya'nın başı dertte. Derya, Asya'yı kaçırmış."

Duyduğum şeyi sindirebilmek için birkaç derin nefes almam gerekti. "Ne?"

"Asya sizin evden yemekten dönünce sitenin otoparkındayken Derya'nın olduğu güvenlik kamerası görüntülerini bulduk. Asya'yı bayıltıp yüzü görünmeyen bir adamla götürmüşler. Utku polise ve Asya'nın ailesine haber verdi. Herkes sizin evde şu an. Her yerde Asya'yı arıyorlar."

O kadının yıllarca bana verdiği zararlar yetmemiş, şimdiyse gözlerini dünya üzerinde en çok değer verdiğim insana çevirmişti. Derya'nın zekasını hafife almamam gerekirdi, Asya için her şeyi yapabileceğimi biliyordu. Şimdiyse onu bana karşı koz olarak kullanacaktı, elimin kolumun bağlı kalacağını biliyordu. Ne isterse yapacaktım, hangi Allah'ı cezası isteği için sevdiğime zarar vermeyi göze aldığını çok sürmeden öğrenirdim nasılsa. Asya'yı boşuna kaçırmış olamazdı, muhakkak bazı istekleri olacaktı. Ve Asya'nın saçının teline zarar gelirse o kadına bu dünyayı dar ederdim.

Asya için gerekirse katil olurdum!

Barış'ın arabayı bizim eve sürmesine itiraz edemedim. Ailemle aramdaki hiçbir meselenin şu noktada önemi kalmamıştı. Asya'yı sağsalim bulmak önceliğimdi. Akıllıca bir plan yapabilmek için şimdi soğukkanlılığımı korumam gerekiyordu. İçimdeki ağlayıp ortalığı dağıtmak isteyen adama izin veremezdim.

Salona girdiğimizde annemi ağlarken gördüm. Onun da Asya'yı kızı gibi sevdiğini biliyordum. Utku'ysa... Tüm kavgalarımıza rağmen anlaşıp ortak olduğumuz bir konu vardı: Asya'ya olan sevgimiz. İşte tam da bu yüzden hayatımda ilk kez bana güzel bir haber vermesi için abime yalvarabilirdim. Yaşananlara rağmen...

Gözlerinin içine bakarak "Bir haber var mı," dedim sakince. Dışarıdan sakin görünen halimin altında aklını kaçırmasına ramak kalmış bir adam vardı. Utku'nun gözlerinde ilk kez şefkat vardı, benim için endişelendiği her halinden belliydi.

"Asya'yı her yerde arıyorlar Umut." dedi elini omzuma koyarak. "Bulacağız onu merak etme."
Başka bir seçenek söz konusu değildi.

Ne pahasına olursa olsun elbette Asya'yı bulacaktım.

Gece Mavisi (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin