20. Bölüm

1.5K 155 0
                                    

Bakalım Asya ne durumda? 🤓 Oylarınızı ve fikirlerinizi bekliyorum. Keyifli okumalar💙

A S Y A

Telefon kulübesinden nefret ediyorum!

Evet, ona karşı hislerim netleşmişti, ondan nefret ediyordum. O çekici haliyle karşıma çıkmasından, bu kadar kısa süre içerisinde benden vazgeçebilmiş olmasından nefret ediyordum. O Fransız kadınla karşımda yaptıkları flört gösterilerinden bıkmıştım. Hatta hala o kadının saçını başını yolmadığım için bence bana bir ödül verilmeliydi. Halbuki bu durumun beni ilgilendirmemesi gerekirdi. Umut genç, bekar ve çekici bir adamdı, ne isterse yapardı. Ama aklım bunu kalbime bir türlü anlatamıyordu. Hala biraz kalan sağduyumla karşılaştığımız her toplantıda soğukkanlılığımı korumaya çalışıyordum.

Umut nasıl benden bu kadar kolay vazgeçebilmişti? Hani bana çok aşıktı? Aslında başıma gelen her türlü musibeti hak ediyordum. Adamı dudaklarından tutkuyla öpmüş sonrada tek kelime edememiştim.

Sahi ben ne istiyordum?

Umut gelip açıkça ona karşı hislerimi sorduğunda ona cevap veremeyen bendim. Açık yüreklilikle sevdiğini söylerken ona karşılık vermemişken şimdi ne yüzle onu kıskanabiliyordum? Ben resmen bu adamı deli gibi kıskanıyordum. Kendimi bir daha kimseyi sevemeyeceğime öyle ikna etmiştim ki bu gerçeği telefon kulübesini başka bir kadınla görene kadar idrak edememiştim. Hem de ne kadın! Umut bana aşkla bakarak etrafımda dolanırken bunu görememiştim. Beni görünce tüm çekiciliğiyle gülümsemesini, gözlerinin bal renginin açılmasını ve içindeki parıltıların değerini anlayabilmem için onu kaybetmem gerekiyormuş. Gerçekten de koca bir aptaldım!

Başlarda umudumu tamamen kaybetmemiştim aslında. Eğer Haydar Berk yanıma gelip tüm densizliğiyle ağzından Umut'un benden vazgeçtiğini kaçırmamış olsaydı hala onun beni sevdiğini düşünebilirdim.

"Valla Asya sen artık ex yenge olmuşsun. Umut kendi ağzıyla söyledi, yeni yengem o Fransız afetmiş. Senin peşinde umutsuzca dolanmaktan yorulmuş."

"Bana ne bundan Berk. Daha önce de söyledim, insanların özel hayatıyla ilgilenmiyorum." Tüm gücümle bunu söylemeyi başarıp o densize çaktırmadan tuvalete kapanıp ağlamıştım. Diyorum ya ben kocaman bir aptalım!

Ama pes etmeyecek, güçlü olacaktım. Madem o telefon kulübesi benden vazgeçmişti gidip kendisine yalvaracak halim yoktu. Bugüne kadar kendi başıma gayet güzel idare etmiştim. Umut karşıma hiç çıkmasaydı gayet sağlıklı bir şekilde yaşıyordum. Ama o aptal kulübe hayatıma gökten pat diye düşmüş sonra bütün dengelerimi alt üst etmişti. O kadar güzel bakıyordu ki onun bana yeniden öyle bakması için kendisine yalvarma isteğimi gururuma yediremiyordum. Çünkü gözlerindeki altın parıltıları çok özlemiştim. Bir de dudaklarını... Şeytan aklıma kötü şeyler getiriyordu bunu inkar edemezdim. Gidip yeniden dudaklarını öpsem şimdi bana karşılık vermeyecek miydi yani? Umut sahiden de benden vazgeçmiş olmalıydı. Lansman akşamı bir sürü erkekten iltifat almış olmama rağmen Umut bir kere haricinde dönüp yüzüme bakmamıştı. Belki de beni artık yeterince çekici bulmuyordu. O Fransız kadınla geceleri birlikte geçiriyor olma ihtimalleri beni çılgına çeviriyordu. Ben neler düşünüyordum böyle! O aptal telefon kulübesi kiminle ne isterse yapabilir. Asya sana ne? Lütfen aklını başına topla artık! Bende başıma toplayacak bir akıl kalmamıştı. Telefon kulübesi savaş istiyorsa neler yapabileceğimi görecekti.

Fransız heyet ülkelerine geri dönmeden önce onlara bir veda yemeği düzenlemeye karar verilmişti. Bu bir şirket organizasyonu olacaktı ve benimde tercüman olarak katılmam gerekiyordu. Aslında pek çok kişi İngilizce bildiği için iletişim çok büyük problem değildi ama yine de Utku özellikle orada olmamı rica edince ona hayır diyememiştim. Yoksa o Michelle denen kadını Umut'un yanında görmek artık dayanamayacağım bir noktaya gelmişti. Uzun bir masada oturuyorduk, bende Umut'tan en uzak köşeyi tercih etmiştim, Utku ile yan yanaydık.

"Umut kendine çoktan seksi bir kadın bulmuş. Sana demiştim kardeşim diye demiyorum adamın bir sınırı yok." derken yine sinirliydi. Ben herhangi bir şey demeyince devam etti. "Bir de karşıma geçmiş pişkince sana çok aşık olduğunu söylemişti. Gördüğü her güzel kadına aşık, demiştim sana. İyi ki ondan uzak durdun Asya."

Utku'nun dediklerine sinirle gülmekten başka elimden bir şey gelmemişti. Haklıydı, Umut bende dahil herkese beni sevdiğini söylemiş sonra da karşıma geçip Michelle ile cilveleşmişti. Utku'nun yanıldığı konuysa ondan uzak duramadığımdı. Umut'u buradan kaçırıp kimse onu göremesin diye eve hapsetmek istiyordum. Michelle'in Umut'un başak rengi saçlarına dokunup onları düzelten parmaklarını kırmak istiyordum mesela. Seksi bir şekilde Umut'un kulağına fısıldadığı kelimeleri ağzına tıkmak istiyordum.

Sadece akıl sağlığımı korumak istiyordum!

Bu yüzden midemin rahatsızlandığını söyleyip yemekten erkenden ayrılmıştım. Nasılsa heyet yarın Fransa'ya dönecekti yani Michelle'in burada son gecesiydi. Bu durum şu an bir nebze olsun sakince evde oturabilmeme yaramıştı. Yine de geceyi birlikte geçirdiklerini düşündükçe gelen kafamı duvarlara vurma isteği ile baş edebiliyordum. Bu da iyi bir şey sayılırdı, değil mi?

* * *

Ertesi gün huzursuz bir uyku sonrası olsa da Gürsoy Holding'e giderken aklım biraz daha başımdaydı. Sonuçta o kadın ülkesine dönmüştü, bir daha uzunca bir süre kendisini göreceğimizi sanmıyordum. Gerçi benim sorunum onu görmek değildi, o kadını telefon kulübesinin yanında görmekti. Keyifle holdingde kullandığım odaya geçmiş kahvemi yudumluyor, bir yandan da dosyalara göz atıyordum. Kapımın çalındığını duyunca kafamı kaldırıp baktığımda gelenin Umut olduğunu gördüm.

Nihayet aklına gelebildik hain telefon kulübesi!

"Dün akşam rahatsızlandığını söylemiştin, bugün biraz daha iyi misin?" diye sorduğunda suratına bir tane patlatmak istedim. Gönül terslemek istiyordu ama neden yaptığımı sorsa ne diyebilirdim ki? Seni deli gibi kıskanıyorum diyecek halim yoktu.

"Midemi üşütmüşüm biraz, dinlendim şimdi daha iyiyim."

"Başka bir problem yok yani?"

"Nasıl yani Umut, ne demek istiyorsun?"

"Yok bir şey Asya. Hiçbir şey yok. Zaten ne umuyorsam. Ben en iyisi gideyim, işinden alıkoymayayım seni. Zaten bir öğle yemeği randevum var." Umut bunu oldukça ters bir biçimde söylemişti, neye sinirlendiğini anlayamamıştım.

"Yeni bir iş görüşmesi mi yoksa?"

"Hayır, Michelle yeni bir yer keşfetmiş, yemeklerini çok övüyordu. Beni oraya götürecek."

Nasıl yani, hani dönmüştü bu kadın. Çığlıklar atarak bağırma isteğimi bastırmam gerekti.

"Fransız heyet sabah ülkesine dönmeyecek miydi?" Sakin kalabilmek için tüm gücümü kullanmam gerekmişti.

"Michelle bir süre daha bizimle. Şirketten buraya gelecek bir iki temsilci daha var. Onlara eşlik etmesi gerekecek."

"Anladım. Size afiyet olsun. " diyerek Umut'un yüzüne tekrar bakmadan dosyalarıma geri döndüm. Çünkü ağzımdan hiç olmadık şeyler çıkacaktı, bunu yapamazdım. Hem belli ki bir ilişkiye başlamıştı Umut, bunu bozmaya hakkım yoktu.

Ama onları bir süre daha baş başa görmeye nasıl dayanacaktım gerçekten bir fikrim yoktu.

Gece Mavisi (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin