Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
_
Oysa, az sonra olacakları tahmin edebilseydi ne kendi çıkardı ne de minik Tae'sini çıkartırdı o karavandan.
Neredeyse kendisiyle aynı boyda olan, bir baba ya da korumacı bir sevgili edası ile minik Tae'sinin elini kavramıştı. Havanın soğukluğundan dolayı ellerinden eldiven, başlarında ise bereleri vardı. İkisinin de uzun kabanları bacaklarına doğru uzanıyorken pazar meydanına giriş yapmışlardı.
Kırmızı beresi, siyah beyaz kulaklarını saklarken berenin altından yaramaz birkaç mavi tutam saçı dışarıya çıkarken, burnu çoktan kızarmış, atkısına saklamaya çalışıyor, Jeongguk'un elini daha sıkı tutuyordu.
Pek sık çıkmazdı ki kendisi de bunu istemezdi zaten. Bakışlarının üzerinde olması onu hep germişti. Aklının erdiği yıllarda Jimin ve Jeongguk'un onu okula göndermesi ile ilgili bir çok tartışmalarını duymuştu. Jimin, bunun zorunlu olduğunu söylerken Jeongguk sadece Taehyung'u düşünerek hareket etmeye çalışmıştı.
En sonunda ise Jeon amcanın kararıyla da ona Jeongguk'un eğitim vermesi ile anlaşmışlardı. Ona ilk önce temel bilgileri sonrada kendi öğrendiklerini öğrenmişti. Öyle ki Tae'si çok çabuk öğrenmiş, hatta liseyi beraber bitirmişlerdi. İlerleyen yaşlarda Jeongguk onunla ciddi bir konuşma yapmış, eğer isterse üniversiteyi okulda okuyabileceğini söylemişti. Ancak Taehyung hem düşünceli davranmak hem de kendisini düşünmek istemişti. Biliyordu çünkü, eğer okula gitmeye başlarsa, topluluk içine karışırsa kendisi de Jeon amcası ve Jeongguk'ta büyük zorluklarla uğraşabilirlerdi. Zaten onun okula almaları bile kendisi için mucize olabilirdi.
Soğuktan dolayı yüz hatları biraz gerilmiş, iri mavi gözleri kocaman açılmış etrafı inceliyordu. Arada ağzından buhar çıkartarak kendi kendine eğleniyor Jeongguk'la şakalaşıyordu. İleride çubukta satılan birçok tatlı gördüğünde dudakları aralanmış ve Jeongguk'u çekiştirmişti.
"Jeongguk. Şuradaki şekerlerden alalım mı?" Jeongguk onun heyecanlı çıkan sesine gülümsemiş, birlikte satıcıya yönelmişlerdi.
Taehyung sadece bir kez yeme ihtimali olduğu pamuk şekerin mavi olanından seçtiğinde ona uzatmış, ücretini de ödediklerinde oradan ayrılmışlardı. Taehyung mavi pamuk şekerini yüzünün yanında tuttuğunda gülümsemişti.
"Bak, aynı bana benziyor."
Jeongguk gülerek onu onayladığında pazarı biraz daha gezmiş, birlikte pamuk şekerden yemişlerdi. Biraz ilerlerinde, iş yerini Güney Kore'ye taşımış olan Kim Seokjin, meyve alırken dikkatini bir şey çekmişti o anda. Biraz ilerisinden kahkaha atan iki kişiye dikkatini verdiğinde kırmızı berenin altından çıkan mavi saçlar ona tanıdık gelirken yanlarına doğru birkaç adım attı.
Ardından kendisine büyük gelen kabanın arkasındaki, çok fazla dikkatli izlenmediği sürece anlaşılmayacağı bir şişkinlik gördüğünde, incelediği beden hafif yan dönmüş, bundan uzun yıllar önce ilk defa göz göze geldiği mavi küreler şimdi karşı karşıya gelince donup kaldı. Elindeki poşeti düşürdüğünde meyveler tek tek yuvarlanırken gözlükleri buğulanmış, hızla çıkarırken elini yumruk yaparak ovalamıştı. Fakat gördüklerinin gerçek olduğunu fark ettiğinde ne düşürdüğü meyveleri ne de arkasından bağıran satıcıyı umursamıştı.
Yavaşça ona doğru ilerlerken gözlerinin dolduğunu hissediyordu onca pişmanlıkla beraber.
Taehyung ve Jeongguk kendilerine yaklaşan adamı fark ettiklerinde şaşkınca ona bakarlarken, Seokjin, onu daha da yakından görmüş olmanın gerçekliği ile elini ağzına götürdü.
"Aman tanrım.. Sen.. Sen karşımda duruyorsun. TANRI AŞKINA, KARŞIMDA DURUYORSUN! İnanamıyorum V.. sen yaşıyorsun." Taehyung ona şaşkınca bakmaya devam ederken neyden bahsettiği hakkında en ufak bir fikri yoktu. Ve bahsettiği kişinin de kim olduğundan.
Jeongguk onun çok fazla kişiyle görüşmesine izin vermese de kendisinin en güzel şekilde yetiştirmişti. Ve Taehyung kendisinden büyük insanlara saygılı olmayı en iyi şekilde öğrenmişti, ki karşısındaki adam da orta yaşlarda görünüyordu. "Her yerde aradım seni. Başına gelenler için üzgünüm. Ama şimdi iyisin değil mi?" Jeongguk en sonunda olaya girmeye karar vermişken ilk atağı Taehyung'u arkasına çekmek olmuştu. Seokjin'in bakışları ona dönerken gördüğü çatık kaşlı surat gerilmesini sağlamıştı. Karşısındaki adam sinirli görünüyordu.
"Ne saçmalıyorsun?"
Taehyung, Jeongguk'un ona böyle çıkışmasını beklemezken kaşlarını çatıp bakışlarını ona çevirdi. Bileğini sıkıca tutuyor arkasında kalmasını sağlıyordu. "Sen de kimsin?" Seokjin kaşlarını çatarak sormuş ancak hala gerilmeye devam etmişti. Ama karşısındaki adamdan pek hoşlandığı da söylenemezdi.
Jeongguk alayla kaşlarını kaldırdı. "Ben onun babasıyım. Asıl sen kimsin?"
"Hah?! Asıl onun babası benim! Ben yarattım onu!"
"NE!?"
_
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.