16.Cevapsız

13.3K 754 3
                                    

Foto:John

Gözleri aralandığında oflayarak telefonuna uzandı. Saat Derin ve Pamir'in uyanması için erkendi.  Bu yüzden  parmak uçlarında hareket ederek odada ilerlemeye başladı. Ses yapmadan dışarı çıkmak istiyordu. Bir süre sessiz bir yerde yürümeye ihtiyacı vardı. Sessizliğin eşliğinde kendisini dinlemeliydi. Olabildiğince yavaş hareketlerle dışarı çıkıp yavaşça kapıyı kapattığında yüzünde zafer kazanmış bir gülümseme belirdi. Sanki annesinden habersiz dışarı çıkan liseli bir kız gibiydi. 

Yürürken John'u düşündü. Bu kadar zaman ne olursa olsun birbirlerinin arkasını kollamışlardı. Onun zor zamanında yanında olmuştu. John da ne olursa olsun ona güvenmişti her konuda. Şimdi ona bunu yapamayacağını iyice anlıyordu. Her ne kadar onu seviyor olsa da onunla evlenmek için bunu ona yapamazdı.  Yalan söylemişti. Bu yalanın arkasına sığınıp evlenmeyi gururuna yediremiyordu. O kadar yıllık aşkının bunu hak ettiğini düşünmüştü ama yapamayacaktı. Böyle bir ilişkiye başlayamazdı. Ne kadar acı çekecek olursa olsun bunu yapmayacaktı. Ama bunu ona söylemeye cesareti de yoktu. O yüzen telefonunu çıkarıp mesaj attı.

Hamile değilim, yani benimle evlenmene gerek yok. 

Jane mesajın üzerinde çok düşünmeden gönderdi. Çünkü o an doğru olanın bu olduğuna emin olmuştu. Daha fazla beklemenin bir anlamı yoktu. Hem John onunla gerçekten bir şeyler yaşamak istese bu kadar beklemezdi değil mi? Onun gözüne bakarak tüm o kızlarla çıkmazdı. Sevgililerin doğum günlerinde Jane'e hediye aldırmazdı. Sadece ona acıyordu. Bu da evlilik için yeterli değildi. Doğru söylemenin verdiği rahatlıkla sıcak çörek alarak eve gitti. Eve girdiğinde mutfaktan sesler geliyordu.

Pamir ve Derin uyanmış, çocuk şarkıları eşliğinde kahvaltı hazırlıyordu. Jane onların bu haline gülümsemeden edemedi. Pamir'i hep kendi çocuğu gibi sevmişti. O yüzden hiç  bebek sahibi olmayı düşünmemişti ama John'a söylediği yalan bunu düşünmesine neden olmuştu. Pamir'in Derin'e olan masum sevgisini gördükten sonra ona özenmeden edememişti. Minik bir John harika olurdu. Renkli gözleriyle annesine anlamlı anlamlı bakan bir minik. Jane bunu düşününce kalbinin sıkıştığını hissetti. Neden istediği tek şey gerçek olamıyordu? Mutlu bir aile istiyordu. Bunun da John ile olacağına emindi. Ama... Bavulunda o kadar çok ama vardı ki yerinde kalakalmıştı. 

Bir süre onları izledikten sonra hafifçe öksürerek "Çörek isteyen var mı?" diye sordu. Pamir sevinçle el çırpınca Jane gülümsedi. Derin ise ona bakmamıştı bile. Anlaşılan kızgınlığı hala geçmemişti. Derin'in ona daha önce böyle kızdığını hatırlamıyordu. John söz konusu olduğunda anlaşılan fazlasıyla dengesiz davranıyordu. Masaya oturduktan sonra "John'a mesaj attım." dedi. Derin bir süre işine devam ettikten sonra iç geçirerek Jane'e döndü.

"Bunu mesaj atarak mı söyledin?" derken inanamayan gözlerle bakıyordu arkadaşına.

"Onun gözlerine bakarak bunu söylemezdim. Bu bile yeterince zordu zaten." diye açıklamaya çalıştı. Bu zamana kadar onu en iyi anlayan kişinin hep Derin olduğunu düşünüyordu. Şimdi ise Derin onu anlamıyordu. Derin'in kızacağını düşünmüştü ama Derin gelip ona sımsıkı sarıldı. 

"Belki de bir süre tatile çıkmalıyız."

İşte bu kızı bunun için kardeşiymiş gibi seviyordu. Ona kızması gerektiğinde bile kollarını boynuna dolayıp ona sarıldığı için.

"Kahvaltıdan sonra hemen gidelim." dediğinde Derin gülümsemeye çalışarak başını salladı. Ne yazık ki bu sıralar bunun pek de mümkün olmadığını ikisi de biliyordu.

***

John sabah uyandığında telefonunu aramış ama bulamamıştı. Daha sonra ev telefonundan Kevin'ı aramış ve orada unuttuğunu öğrenmişti.

"Arayan var mı?" diye sordu sıkıntılı bir sesle. Telefonunu unuttuğuna inanamıyordu.

"Şarjı bitmiş." 

"Tamam, bir ara uğrayıp alacağım."

Yaptığı hataya inanamayarak sıkıntılı bir şekilde hazırlandı. İşe gitmesi gerekiyordu. Şimdi telefonunu alacak zamanı yoktu. Zaten şarjı bitmiş telefon da işine yaramazdı.

Öğleden sonra işleri bittiğinde ezbere bildiği numarayı çevirdi ama açan olmadı. Jane genellikle en kötü ikinci çalışta telefonunu açardı. Jane onun acil durum çağrısı gibi bir şeydi. Jane de bunu bilir ve asla telefonunu yanıtsız bırakmazdı. John buna bir anlam veremese de geri döneceğini düşünerek beklemişti ama dönmemişti.

Akşam evden çıkarken Jane'nin dün olanlardan pişman olduğunu ve vazgeçtiğini düşünüyordu. Telefonunu almaya gittiğinde Kevin'dan şarj makinesi isteyip telefonunu açtı. Jane'den gelen mesajı görünce küfür etti.

Kevin "Bir şey mi oldu?" diye sordu. 

John başını salladıktan sonra hızla evden çıktı. Jane yine dengesiz davranıyordu. Her zaman olan şeylerdi ama... Ama onunla evlenmeyi hayal ettikten sonra... Lanet olsun! Sinirle arabayı sürerken bir yandan da Jane'i düşünüyordu. Hamile olmamasına bile sevinemiyordu. Onunla evlenmeyi bir gereklilik olarak mı görmüştü yani? Ona sormak istediği çok şey vardı, bu yüzden gaza daha güçlü bastı. Jane'nin evine gelip zili çalmasına rağmen açılmadığını görünce sinirle kapıya bir tekme savurdu. Bir süre gözü dönmüş şekilde kapıda bekledi ama açan olmadı. Sonunda durumu kabullenerek  Kevin'ın evine doğru ilerledi.

Tekrar aradı ama Jane açmıyordu. Kevin "Ne olduğunu söyleyecek misin artık?" diye sordu.

 John sinirle "Jane'e ulaşamıyorum. Sabah bana evlenemeyeceğimizi yazmış. Arama gereği bile duymamış. Evde de yok." dedi. 

"Sakin ol Derin'i arayayım."

Derin'in telefonu bir süre çaldı ama açan olmadı. Sonrasında 'Pamir huysuz, önemli bir şey mi oldu?' diye mesaj attı.

Kevin John'a baktıktan sonra 'John Jane'e ulaşamıyor.' yazdı.

'Biliyorum...' yazdı Derin. Kevin son cevabın üstüne gitmemesini biliyordu ama John'a bakınca 'Kardeşimi bu durumda görmek hoşuma gitmiyor. Onlara bir iyilik yapamaz mısın?' diye mesaj attı.

30.10.2018 düzenlendi

Edit 2: 20.06.2023

Her Şeyden Habersiz -Tamamlandı-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin