11.Koca Kafa

15.8K 870 8
                                    

foto: John

Kevin karşısındaki kadının ne kadar heyecanlı ve stresli olduğunu görüyordu. Başını iki yana sallayıp "Bakmadım." dedi. Aslında bakabilirdi ama bu sonucu aynı anda öğrenmeleri gerektiğini düşünmüştü. Belki de eli gitmemişti, bilmiyordu. Duyguları öyle karışıktı ki... Güç bulmak için bu kadının yanına gelmişti.  

Derin şaşkınlıkla ona bakıyordu. "Nasıl?" dedi heyecanla.

Kevin omuz silkip "İkimiz aynı anda öğrenmeliyiz, diye düşündüm." dedi.

Derin karşısındaki adama hayranlık duymadan edemedi. Kendisi olsa çoktan bakmıştı. "Hadi bakalım." 

Kevin cebindeki kağıdı uzatınca Derin kağıdı hızla alıp açtı. Hikaye kısmını hızla geçip sonuca baktığında ne hissedeceğini bilemiyordu. Bakışları Kevin'ın bakışlarıyla buluştuğunda kağıdı ona uzatıp "Babası sensin." diye mırıldandı.

Kevin ne diyeceğini bilemedi. Kızının kurtuluşu ve yeni bir çocuğunun olmasının ortasında bir yerlerde karışık duygular içindeydi. Ne yapacağını bilemeyerek kağıdı okuduktan sonra "Hadi artık çıkalım da biraz yürüyelim." dedi.

Derin başını salladı usulca. Ne hissedeceğini ne yapacağını bilemez durumdaydı. Eğer bir şansı olsaydı babası olan bir çocuk dünyaya getirmek isterdi ama şimdi bunun ne kadar doğru olup olmadığını bilmiyordu. Kevin'ın oğlunun üstünde hiçbir hakkı yoktu ama oğlunun gün gelip de ona ihtiyacı olacaktı, biliyordu. Zaten çok fazla konuşamasa da babasını sorup duruyordu. Kafası çok fazla karışmıştı. Kaldı ki Kevin da  böyle bir şey istemeyecekti büyük ihtimal. Kendi çocuğu zaten vardı neden başka bir çocuğa daha babalık yapsındı ki? Üstelik vücudundan attığı ter gibi spermlerini atmışken? Terden, tükürükten farkı olsa satar mıydı spermlerini? Beyninden milyonlarca düşünce aynı anda geçiyordu ve beyni patlamak üzereydi. Kalbinde de her an büyüyen bir delik vardı sanki. 

"Ne düşünüyorsun?" diyen Kevin'ın sesi Derin'in düşüncelerini böldü. Derin ilk kez dikkatle yanındaki adamın yüzüne baktı. Gerçekten Pamir ona benziyordu. Oğlu büyüdüğünde babası gibi yakışıklı bir çocuk olacaktı. Ama bunun ne önemi vardı ki? Oğlu kime benzerse benzesin onun oğluydu. Sadece onun. Başka hiç kimse hak iddia edemezdi. 

Derin düşündüğü o kadar şeyden sonra ne cevap vereceğini bilmiyordu. En sonunda "Pamir uyuyor, uyandığında test için onu götürebiliriz." dedi.

Genç adam yanındaki kadını izledi bir süre. Onu ilk gördüğünde ondan fazlasıyla etkilenmişti ama aradan o kadar zaman geçmişti ki... Ve kader öyle bir şeydi ki birlikte olmasalar bile onlara bir çocuk bahşetmişti. Genç kadının verdiği cevaptan bu konu hakkında konuşmak istemediği ortaya çıkıyordu.  Onun da kafası karışıktı, biliyordu. Bu nedenle başını sallayıp "Teşekkür ederim." dedi. 

Derin ona bakarken iç geçirdi. "Onun üstünde hiçbir hakkın olmadığını biliyorsun, değil mi?" 

Ne diyebilirdi ki? Haklıydı.  "Ama sen izin verirsen... arada sırada onu görmek isterim." 

Derin yürümeye devam etti. Şimdi buna cevap vermek istemiyordu. Eğer cevap verirse ve oğlu bundan etkilenecekse... Ne duruma düşmüştü birden böyle? O kadar mutlu bir hayatı vardı ki... Bazen her şeyin rüya olmasından korkuyordu. Oysa şimdi tüm bu olanlar kabus gibi çökmüştü hayatlarına. Ve bu kabus uyanınca geçenlerden değildi.

Bir süre sessizce yürüdükten sonra Derin boş bir banka oturunca Kevin da onun yanına oturdu. "Babasız bir çocuk büyütmek için her şeyi göze almıştım." dedikten sonra Kevin'a döndü. "Şimdi senden ona babalık yapmanı istemem çok büyük haksızlık olur. O yüzden istemeyeceğim ve bu konuda kendini suçlu hissetmene gerek yok." dedikten sonra gülümsemeye çalıştı. Normal hayatta sürekli gülümseyen biriyken şimdi yüzü ona engel oluyordu sanki. Kalbi içinde yok olurken nasıl gülümseyebilirdi ki?

"Oğlum çok güzel bir çocuk. Demek ki sana benziyormuş. Bazen yaptıklarıyla beni şaşırtıyor, o zaman diyorum ki babasından almış sanırım bu huyunu." Sonra tekrar başını çevirip etrafı izlemeye başladı. Pamir'in halleri gözünün önüne geldi. Bu kısacık zamanda bile delicesine özlemişti onu.

"Neden baba oğul olmamız için bir şans vermiyorsun?" 

Derin ona baktı şaşkınlıkla. Neden bunu istesindi ki? Hem oldu ki buna izin verdi Kevin'ın bir gün bu durumdan sıkılıp öylece gidip gitmeyeceği konusunda hiçbir fikri yoktu. Onu tanımıyordu bile. Hiç tanımadığı birine çocuğunu nasıl emanet ederdi? Gözünden bile sakındığı çocuğunu. Uğruna aşık olduğu adamı terk ettiği çocuğunu... "Çok gençsin Kevin, senin daha bir sürü çocuğun olabilir. Ama Pamir benim tek şansım ve onu kimseyle hiçbir şekilde paylaşmak istemiyorum." 

Derin'in korkularını anlayabiliyordu. Mila'yı kaybetmek üzere olduğu için Derin'in yaşadığı korkunun da aynı korku olduğunu düşünüyordu. "Benim ailem kardeşlerim var, bildiğim kadarıyla senin Jane'den başka kimsen yok. Bir çocuğun büyük bir ailesi olması güzel olsa gerek. Seni anlıyorum. Oğlunu senden alacak değilim. Bir çocuğun nasıl zorlukla büyüdüğünü biliyorum." dedikten sonra Derin'in elini tuttu. "İzin ver çocuklarımız kardeş olarak büyüsünler birbirlerine bağlı olsunlar. Oğlunu ailem de çok sevecektir. Bence hiçbir şey kaybetmezsin." 

Derin iç geçirdi. Aklına son zamanlarda oğlunun yalnız kalabileceği düşüncesi öyle işlemişti ki Kevin'ın sözleri onu etkilemek için yeterli olmuştu. Birden kendini başını sallarken bulduğunda Kevin gülümsedi. Ve Derin uzun zaman sonra bir adamın gülümsemesinin içine işlediğini düşündü. Belki de oğluna çok benzediği içindi. Evet, ondandı. Başka bir anlamı olamazdı bunun. 

"Derin." diye seslenen sese ikisi de aynı anda döndüler. Derin hızla ayağa kalktı. Bu ses...  Kevin'a dönerek "Pamir uyanmıştır Jane ile hastaneye götürebilirsiniz." dedi.

***

Jane Pamir ile oynarken kapı çalınca Pamir'i kucağına alıp kapıya doğru ilerledi. Derin'in geldiğini düşünerek kim olduğuna bakmadan kapıyı açtığında John ile göz göze geldiler. Jane bir şey demek için ağzını açmıştı ki John konuştu.  "Pamir'i hastaneye götüreceğim. Test için." 

Jane "Kevin'ın oğlu mu?" dedi şaşkınlıkla. Meğer o kadar zaman merak ettiği baba aslında çok yakınlarında bir yerlerde yaşıyordu. Hem de bu baba John'un kardeşiydi. Ne garip. Kader nasıl bu kadar şeyi aynı anda yazabilmişti ki?

John "Evet." diyerek Pamir'i almak için kollarını uzattı. 

Jane ise korumacı bir tavırla Pamir'i kendine çekti. "Ben götürürüm onu hastaneye. Senin onu alıp gitmeyeceğini nereden bileyim." 

"Başıma çocuk alacak kadar delirdim de." 

"Doğru sen daha kadınlarla oynayan bir çocuksun." Kapıyı John'un yüzüne kapatırken "10 dakikaya geliyorum." dedi.

John Jane'in sürekli ona laf sokmasına bir türlü alışamamıştı. Yapmadığı bir yüzüne kapı kapatmak vardı onu da yapmıştı sonunda. Bu kadının vahşi yanını törpülemek mümkün değildi. Oysa an geliyor bir kedi yavrusu gibi uysal oluyordu. İşte o anlarda tüm bu hallerini unutup ona kapılıp gidiyordu.

Jane hızla hazırlanırken bir yandan da John'a sayıp duruyordu. Aklına bile gelmeyecek bir şey başlarına gelmişti. John resmen minik Pamir'in amcasıydı. Ne günah işlemişti acaba? Pamir'e "Hadi koca kafayı çok bekletmeyelim." diyerek onun üstünü giydirdikten sonra kapıyı açtı.

Pamir John'a "Koyca Kafa" diyerek gülünce Jane inanamayarak ona baktı. Bu çocuk ne zamandan beri duyduğu her şeyi söyleyebilecek yaşa gelmişti? 

Bountuya vermeden John'a "Gidebiliriz." dedi. 

John dikkatle Pamir'e bakarken "Ne dedi?" diye sordu.

Pamir tatlı tatlı John'a bakarken John eğilip onun boyuna geldi. Cebinden çıkardığı çikolatayı Pamir'e gösterdiğinde Jane içinden küfür etti. Pamir'in çikolataya hayır diyemeyeceğini biliyordu. "Gidelim hadi." diye olayın üstünü kapatmaya çalıştı ama John onu dinlemedi. 

Çikolatayı Pamir'e uzatarak "Ne dedin?" diye sordu.

Pamir tüm tatlılığıyla gülümseyerek "Koyca Kafa." dedikten sonra güldü.

oy ve yorumları unutmayalım

24.10.18 düzenlendi

Edit 2: 12.06.2023

Her Şeyden Habersiz -Tamamlandı-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin