5. Benzerlik

19.9K 906 26
                                    

Foto:Kevin

Kevin test sonuçlarını almak için sabah erkenden uyanmıştı. Ayakları her ne kadar geri geri gitse de sonuçları bir an önce öğrenmesi gerekiyordu. İçinde kötü bir his vardı. Yine de bunu baskılamaya çalıştı. Hastaneye girip sonuçları aldığında elleri titreyerek açıp baktı. Olumsuz.

Sonuçların olumsuz olduğunu görünce şaşırmadı. Zaten bunu bekliyordu. Sıkıntılı bir şekilde iç geçirdi. Kız kardeşi, anne ve babasından da test yaptırmalarını istemek zorundaydı şimdi. Bu da onlara durumu açıklamak zorunda olduğu gerçeğini gün yüzüne çıkarıyordu. İç geçirdikten sonra telefonunu alarak John'u aradı. "Haberler kötü." dediğinde sessizlik oldu bir süre.

John'un çatlamış sesini duyduğunda Kevin onun ne kadar üzüldüğünü anlayabiliyordu. John Jasmine'den hep nefret etmiş olabilirdi ama yeğeni onun için her zaman özel olmuştu. "Merak etme, herkesten test yaptırmalarını rica edebiliriz. Gerekirse o gerizekalı karını da bulup zorla test yaptırırız. Mila kurtulacak." 

Kevin insanın kardeşinin olmasının güzel olduğunu düşünerek "Sağ ol." dedikten sonra telefonu kapattı. Daha fazla konuşmaya kalbi dayanamayacaktı yoksa.

Bir süre boş boş gezdikten sonra Jasmine'i aradı. Telefon mucizevi bir şekilde açıldığında bugün şanslı günü olduğunu düşünüyordu. Karşıdan gelen sesi duyana kadar. Jasmine'nin annesi telefonu açmıştı. "Ne var?" dedi umursamaz ve katı bir ses tonuyla.

Bu kadını hiç özlemediğini düşündü. Jasmine'den nefret ediyor olabilirdi ama bu kadından daha çok nefret ediyordu. "Aslında... Jasmine'e Mila için test yapıp yaptıramayacağını soracaktım." 

"Alay mı ediyorsun?" diye bağırdı kadın. "Kızım dün gece öldü!" 

Kevin duyduklarını sindirememiş bir şekilde bir süre bekledi. "Nasıl, neden aramadınız?" diye sorduğunda aynı soğuk sesle cevap geldi. 

"Sen ve ailen hiçbir zaman kızımı istemediniz. Cenazesine gelmeni bile istemiyorum. Senin kızın da ölünce çektiğim acıyı anlayacaksın." dedikten sonra telefon yüzüne kapandı.

Kevin telefona öylece bakarken karısının öldüğüne mi, cenazesine bile gidemediğine mi yoksa kadının son söylediğine mi üzülse bilemedi. Bir insan nasıl bu kadar duygusuz olabilirdi? Kızı da aynı o kadın gibiydi işte. Şimdi Jasmine'i çok daha iyi anlayabiliyordu aslında. Sonuçta o böyle büyütülmüştü. Ama o kızını böyle büyütmeyecekti. Tabi ki önce kazanması gereken zorlu bir savaş vardı. Ne olursa olsun kızı için bu savaşı kazanmalıydı.

***

Jane işe giderken ayaklarının geri geri gittiğini hissediyordu. Yine de işe gelmişti. Sadece bir süre daha bu işi yapacağını tekrarlayarak içeri girdiğinde John hazırlıklar için birilerine kızıp duruyordu. John sinirli olduğu ya da üzgün olduğu zamanlarda bunu hep başkalarından çıkarırdı ve o günler hiç bitmek bilmezdi. İşte öyle bir gün başlıyordu.

Jane dikkat çekmemeye çalışarak bir köşeye eşyalarını bıraktığında John "Jane." diye bağırdı. "5 dakika 27 saniye geç kaldın." diye azarladığında Jane sadece iç geçirdi. Cevap verse daha da kötü olacağını biliyordu.  Jane sessiz kalınca John "Ne bakıyorsun, gel ve işleri hallet." dedi. 

Jane içinden ona kadar sayarak onun yanına geldi. "Tamam hallederim, sen de gidip kahveni içsen iyi olacak." 

John bir şey söyleyecek oldu ama sonra vazgeçip odasına doğru ilerledi. Konuşmak ne kadar da anlamsızdı. Hele bu kadınla.

Jane, John'un gidişiyle herkesin rahat bir nefes aldığını görünce gülümseyerek "Evet, devam ediyoruz arkadaşlar. Hazırlıkları tamamlayıp yarım saat içinde çekime başlayalım." dedi.

Her Şeyden Habersiz -Tamamlandı-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin