17. Ceza

13.4K 784 14
                                    

Foto:Derin 

Derin Pamir'in anlattıklarına sadece başını sallayan arkadaşına baktıktan sonra Kevin'a adresi mesaj attı. İçinden Jane'in iyi olmasını diliyordu. Onun bu halini hiç sevmemişti. Bir şey olduğunda Jane'in yüzüne bakarak anlama yeteneği olduğunu bildiğinden "Maillerime bakacağım." diyerek diğer odaya geçti.

Bu evi yıllar önce Ryan ile birlikte yaşamadan önce satın almıştı. Ev çok güzeldi ama merkeze biraz uzak olduğu için yaşamayı pek düşünmedikleri bir yerdi. Özel bir zaman olmadıkça aklına bile gelmiyordu. Huzurlu olduğu için burayı satın aldığını hatırlıyordu sadece. Pamirle bir süre burada yaşayabilirdi aslında ama Jane'i yalnız bırakmak istemiyordu. Jane mutsuz olduğunda yemek yemeyi bile unuturdu çünkü.

Odasından bahçeye bakarken havuzun uzun zamandır temizlenmediğini görüyordu. Bu ev satın aldığı ilk büyük şeyken nasıl bu kadar değersiz olmuştu zamanla? Evin de temizliğe ihtiyacı vardı. Eşyalar dura dura eskiyecekti yakında. Her şeyden uzakta yaşama fikri oysa ne kadar da güzel geliyordu şimdi. Oğlunun bahçede çamurla oynayarak büyümesini istiyordu.

Bir süre odadan çıkmadan oyalandı. Camdan John'u gördüğünde iç geçirdi. Birazdan olay çıkacağını biliyordu. Kapı çaldığında bilerek oyalandı bir süre. Jane'nin açtığından emin olduktan sonra o da kapıya doğru ilerledi.

Jane şaşkınlıkla "Senin ne işin var burada?" dedi.

John "Lanet olasıca benden kaçabileceğini mi sandın gerçekten?" diye bağırdı. 

Derin Pamir'i kucağına aldıktan sonra diğer odaya geçti. Onların kavgasını oğlunun görmesine gerçekten ihtiyacı yoktu. Onun için istediği en büyük şey huzurdu. 

***

Jane en son karşılaşmak istediği kişiyle karşı karşıyaydı şimdi. Bu adam yalanının hesabını sormak için mi bu kadar yol gelmişti? Bir yalan için bu kadar kızmış olmasını da anlamıyordu. Onu sahte bir hayatı yaşamaktan kurtarmıştı işte, mutlu olması gerekiyordu.

"Ne var John?" dedi onun altında kalmamaya çalışarak. Kızmasına izin verirse siniri geçene kadar bağırıp çağıracağını biliyordu çünkü.

"Ne mi var? Söyleyeceğin ilk şey bu mu gerçekten?" 

Jane iç geçirdi. Ne söyleyebilirdi ki? Onu yıllardır sevdiğini mi? Her birlikte olduğu kadında deli gibi üzüldüğünü mü? Onun yüzünden hiçbir adama bakamadığını mı? Ne söyleyecekti? 

"Seni salak saçma bir hayata sürüklemediğim için biraz minnet duysan nasıl olur?" 

John bağırdı. "Sürükleseydin keşke." 

Jane inanamaz bir şekilde ona bakıyordu şimdi. Şaşkınlıkla  "Ne?" diyebildiğinde kafası oldukça karışmıştı.

"Neden anlamıyorsun?" diye sordu John daha yumuşak bir sesle. "Seviyorum işte, eğer seninle olacaksam hiçbir şeyin önemi yok." dedi tatlı sesiyle. Jane şaşkın şaşkın gözlerini kırpıştırdı. Duymayı o kadar zamandır beklediği sözcükler mi dökülmüştü sevdiği adamın dudaklarından? Yoksa uyanmayı hiç istemeyeceği bir rüyanın içinde miydi? Eğer rüyaysa ömrünün sonuna kadar o anda kalabilirdi. Hiç uyanmaması umrunda bile değildi.

"Sen bana aşıksın." derken dersini yeni anlamış bir çocuk gibi bakıyordu John'a. Elini John'a uzatıp kolunu tuttuktan sonra "Gerçeksin." diye mırıldandı. John ise onun bu şaşkın halini garip bir şekilde tatlı bulmuştu. Bir kadını bu kadar çok sevmesi belki de onun felaketiydi. Ya da işlediği tüm günahların ağırlaştırılmış bir intikamı. 

"Bu kadar mı? Bir şey demeyecek misin?" diye sorduğunda Jane bakışlarını John'un gözlerine çevirdi. 

İç geçirdikten sonra "Benden nefret edeceksin." diye fısıldadı. John kaşlarını kaldırmış ona bakıyordu. 

Şaşkınlıkla "Ne?" dediğinde Jane "Ben de seni seviyorum." diye itiraf etti.

John bir an şaşkınlıkla yerinde kalakaldı. Beklediği en son cevap buydu. O kadar zaman sevdiği ve kendini ondan uzak tutmak için zorladığı kadın da onu mu seviyordu? Bugün mucizeler günü olmalıydı. Güzel bir şey yapmış olmalıydı ve en büyük şekilde ödüllendiriliyordu şimdi. 

Jane sıkıntıyla dudaklarını ısırırken karşısındaki adamla geçirebileceği o kadar zamanın kaybolduğunu şimdi fark ediyordu. John'a bakarken John birden eğilip onu öpünce Jane kalbinin hızlanmasını engelleyemedi. Minik bir kuş doğar gibi oldu önce. Sonra kuş kanatlarını çırpıp gitmek istedi. Gidemedikçe daha çok çırpındı kalbinde. 

Ayrıldıklarında Jane John'a gülümseyerek baktı. "Yani barıştık mı?" diye masumca sorunca John gülümsedi. 

"Bir daha böyle saçma bir şey yapmayacağına söz verirsen barışabiliriz." 

Jane usulca başını salladıktan sonra karşısındaki adama sıkı sıkı sarıldı. Onun tenini hissetmek garip bir şekilde onu rahatlatmıştı. Sanki huzur veren tatlı bir ilaç gibiydi onun göğsüne başını yaslamak. 

John, yıllar sonra sevdiği kadına bu kadar yakın olmanın tadını çıkarırken Pamir'in "Amcaaa." diye bağıran sesi ve Derin'in arkasından koşturmasıyla Jane birden geri çekilmişti. Pamir kucağına atlarken Derin mahcup bir ifadeyle ona bakıyordu. John ona göz kırpıp "Birileri amcasını mı özlemiş?" diyerek Pamir'e dönmüştü.

Jane Pamir ve John'u izlerken John'un bir gün çok iyi baba olacağını düşünmeden edemedi. Doğru adamı sevip sevmediğini düşünüyordu hep ama bunun şu anda pek de önemi yoktu. Onun yanında olması mutluluk demekti. Huzur demekti. Onu görmediği günler ne kadar huzursuz olduğunu düşününce John'un bir ömür yaşlanmak istediği adam olduğunu daha iyi anlıyordu. Ve bir gün kendi minikleriyle aynı tabloyu görmek istiyordu. 

Pamir John'a "Babba?" diye sormasıyla John gülümsedi. 

"Sonra seni görmeye gelecek." diye açıkladı. 

Jane "Neden çağırmıyorsun? Sanırım kutlama yapacağız." diyerek Derin'e göz kırpınca Derin Kevin'a adresi vermekle iyi yaptığını düşünmeden edemedi. Mutluluk ertelenmemesi gereken bir şeydi. Ve bulunduğunda sımsıkı sarılmak gerekti.

Derin John ile göz göze geldiler bir an.  John'un Pamir'i bırakmak istemediğini anlayınca gülümsedi. "Tamam ben ararım Kevin'ı."  Oğlunun başkaları tarafından sevilmesi kıskanacağını düşünmüştü hep ama şimdi bunun çok güzel olduğunu düşünmeden edemedi. Hem Pamir de fazlasıyla mutluydu bu durumdan.

***

Eğlenceli bir akşam yemeğinden sonra çocukları uyuttular. Derin mutfağı toplarken Kevin da ona yardım ediyordu. Jane ve John ise salonda otururken Derin "Çabuk buraya gelin." diye seslendi. Jane ve John bir şey oldu sanıp hızla gelince Derin ciddi bir sesle "Birlikte olma sürecinde bana ve Kevin'a yaşattıklarınız için cezalısınız. Mutfağı toparlayıp bulaşıkları yıkayın." 

Jane ve John bir an birbirlerine baktıktan sonra gülümsediler.  Jane başını sallayıp "Sanırım uzun zamandır başını ağrıtıyordum." dedi utanarak. John Jane'nin yanağına öpücük kondurdu. 

"İlk bulaşığımızı yıkayalım o zaman." 

Derin gülümseyerek mutfaktan çıktıktan sonra salona kendini atıp ayaklarını uzattı.

Kevin peşinden gelip "Sırf keyif yapmak için mi ceza yalanını uydurdun?" diye gülerken Derin ayaklarını ovuşturuyordu. 

"Tüm gün Pamir canımı okuyor zaten. Başka bir iş yapmak bana eziyet gibi oluyor." dediğinde Kevin bakıcılık işini hiç sormaması gerektiğini düşündü. Bu kadın tüm hayatını oğluna göre ayarlamıştı. Bir de arada çocukluk yapan arkadaşına bakıcılık yapıyordu. Şimdi başka bir çocuğa daha bakmak ona ağır gelecekti. 

"Bir şey mi oldu?" diyen Derin'e baktığında "Yok bir şey." diye geçiştirmeye çalıştı. 

Derin ona dikkatle bakınca "Aslında Mila'ya bakıp bakamayacağını soracaktım." diye itiraf etti biraz çekinerek. Derin ise şaşkın bir şekilde ona bakıyordu. Doğru mu duymuştu?

16.11.18 düzenlendi

Edit 2: 20.06.2023

Her Şeyden Habersiz -Tamamlandı-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin