yirmi üç

1.3K 119 14
                                    

Ateş sıkıntı ve gerginlikten ölecek gbiydi. Serçe ile evlilikleri altı mükemmel aydır devam ediyordu ve ayakları yere değmiyordu. Ama böyle can sıkıcı zamanlar da oluyordu. Babasının her zaman söylediği gibi evlilik dünyanın en boktan şeyiydi. Bunu yaşayarak öğreniyordu.

Başka birine görünmez iplerle bağlanmak, her kararı birden fazla bakış açısıyla irdelemek, üzerinizde hiçbir hakkı olmayan insanların eleştirilerine maruz kalmak falan hiç Ateş'e göre değildi.

Yine de Serçe'nin bir boka yaramayan dayısı ve Gülsün annenin sırtlan dediği karısı ile yemek yiyordu işte.

Adam her zamanki gibi o yılanımsı gözleriyle aşağılayıcı bir ifade ile bakarak, "Ablama da yeğenime de yıllarca sahip çıktık. Rahmetli bunlara bir kırık dökük tamirhane bıraktı gitti. Zaten nasıl denir biraz kifayetsizdi eniştem." Serçe gergin bir şekilde, "Dayı o senin fikrin. Benim babam her bakımdan tanıdığım en mükemmel insandı. Lütfen sözlerine dikkat et." deyince pişkin pişkin sırıtıp, "Kusura bakma kızım. Ama baban dikti dik. Ona kaç kere dedim. Gel şu arsayı müteahite verelim. Kaç daire alırsın kira geliriyle köşeyi dönersin dedim. Dinledi mi? Hayır. Niye? Güya orası analığıyla üveylerinin hakkıymış da. Rahmetli deden öyle vasiyet etmiş de. Yav tapu sende tapu. Ama yok dinler mi? Dinlemedi beni. Sonra öldü gitti geride sefil ananla seni bıraktı. Allah'tan yengen anneni yanına aldı zanaat öğretti." Karısı da adamın yanında kurumlanıyor, üstten bakışlarıyla Gülsün ve Serçe'yi süzüyordu.

Gülsün biraz gergin bir tavırla sesini alçak tutarak, "Sağ olsun." dedi. "Ben de çalıştım. Gece gündüz bayram tatil demeden. Tam beş sene asgari ücretle." diyerek kardeşine kaş göz yaptı. Ama adamın anladığı yoktu. Gülsün "Bunları sonra konuşuruz. Çocuklar sağ olsunlar, düğünlerine katıldığınız için teşekkür ziyareti istedi. Ben de onları kırmadım geldim. Bence aile meseleleriyle Ateş'i bunaltmayalım." dedi.

Ama kardeşi hala apır sapır konuşuyordu. "Aman damat zaten ailenin baya içine girmiş. Abimlerle sinemada her bir yerini sokmuşsunuz aileye. Hayır damadın bir yerinin meraklısı değiliz de ailece sinemaya gidiliyor, pikniklere gidiliyor, damadın yazlığında kalınıyor ama bize haber veren yok. Bizim suçumuz nedir Gülsün Hanım? Başında kocan yok deyip sahip çıkmak mı?"

Ateş duramadı. "Efendim bence Gülsün annenin de serçenin de başında bir erkeğe ihtiyacı yok. Güçlü kadınlar onlar. Ne kayınvalidem ne de karım kimseye ihtiyaç duyacak insanlar değil. Bugün her şeylerini kaybetseler yarın yeniden bir hayat kurarlar. Tıpkı daha önce başardıkları gibi." dedi.

Gülsün "Ateş dayın içince sapıtıyor çocuğum. Biz kalkalım artık. Uzanmasın bu tatsızlık." diyerek elini genç adamın omuzuna koyunca ayaklandılar.

Dayı bey iyice sinirleri bozulmuş gibi bakarak, "Yok yoook. Ben biliyorum niye arkamdan kumpas kurduğunu Gülsün. Aklın sıra abimi kardeşimi bana karşı doldurup babadan kalan arsaların satışına engel olacaksın. Ama yağma yok. Satılacak o yerler. Senin tuzun kuru tabi. Attın kapağı zengin damadın bahçesine oh ne ala memleket. Bacınla size verdiğim belgeleri imzalayacaksın. Babam sağken abime de yapacağını yaptı. Onun da tuzu kuru. Mis gibi dükkanı var tıkır tıkır işliyor. O arsalar satılacak parası da bana gelecek. O kadar."

Gülsün Hanım, "Ben aç kaldım evladımla yine satmadım. O yerler baba toprağı, ata toprağı. Asla satmam da sattırmam da." derken elindeki çantasını tekrar masaya bıraktı. Serçe ise "Anne tamam. Haydi gidelim artık." diyordu.

Ama adam kudurmuş gibiydi. "Sen kimsin lan. Aç köpek. Ne çabuk unuttun kızını da alıp yanıma sığındığını. Ben olmasam kocanın batık dükkanının enkazında boğulurdun."

"Ben sana sığınmadım. Babamın evine geldim. Sen annemin babamın evine karınla parazit gibi çöktüğün için, el mahkum size de tahammül ettik. Ama anacım akıllı kadındı. Tamirhaneyi satıp ev aldığımı da, kirasını biriktirdiğimi de sakladım senden. Benim kocama kifayetsiz diyene bak. Sen yıllarca babamı yedin, yetmedi karının ailesinden ne kaldıysa bitirdin. Benim kocam az da olsa bir maaş bıraktı, kızıyla bana bir çatı bıraktı nurlar içinde yatsın. Sen ölsen ne bırakacaksın acaba?'

Kapıdan çıkarken arkasından gelen yenge hanım Gülsün ün saçına asılınca Serçe korkuyla çığlık attı. Bu da Ateş için son damla oldu tabi. Kadının boğazına yapışıp sürükleyerek kocasının üzerine fırlattı. "Ulan sizi sikerim. Allah yarattı demem içinizden geçerim lan sizin. Sen kime vuruyorsun? Benim karımı ağlatacak adam mısın lan sen?" diye gürlüyordu. Kendisini tutmaya çalışan karısını da kayınvalidesini de görmüyor gibiydi. "Yarın avukat yığacağım lan kapına senin. Donuna kadar kaybedeceksin. Nasıl oluyormuş bakalım sen de gör sen de yaşa. Karının kuaförüne, babandan kalan bu viraneye hepsine çökeceğim. Çöp vergisinin günü geçtiyse siki tuttun lan." diyerek adamın yüzüne doğru tükürükler saçarak bağırıyordu.

Kendisini sürükleyerek arabaya sokan kadınlar olmasa bir temiz döverdi şerefsizi.

"Evladım sen niye uyuyorsun sarhoş o? Serçe senin de aklına tüküreyim. Bok vardı getirdin bizi buraya. Dayısıyla yengesiyle helalleşsinmiş."

Serçe gözlerini silerken "Anne ne bileyim ben böyle olacağını? Siz küs kalmayın istedim." dedi Serçe.

Gülsün sinirle kızına baktı. "Sen sadece intikam istedin. Sana kuzeninin eski giysisini lütfeder gibi veren yengenden, beni karısına hizmetçi yapan dayından hıncını almak istedin. 'Bakın ne kadar zengin kocam var. Bakın arabama ne kadar pahalı' demek hava atmak istedin. Bende salaklık. Dedim sus Gülsün. Kızın buna ihtiyacı var besbelli bir gece katlan dedim kendime. Ne oldu? Ne geçti eline? O insanlar pişman olmaz. Seni bağırlarına basıp af dilemez. Bunu anla artık. Herkes sevemez seni Serçe. En olmadık insanlar bir yerde görür, tanır bulur geberir sana ama en çok sevmesi gerekenler sevmez. Kabul et artık bunu."

Ateş'e döndü sonra. "Sana ne oldu Ateş? Sen ne olursa olsun bir kadının boğazına yapışacak biri misin?"

Ateş utançla gözünü kaçırdı.

"Çok üzgünüm çocuklar. Sizden çok kendime kızıyorum. Hayat size güle oynaya gelmiş. Çiğsiniz hâlâ. Ama benim bunları tahmin etmem lazımdı. Lütfen beni evime bırakın."

Serçe "Bizde kalacaktın anne." Deyince, Gülsün, "Yok kızım. Siz evinize, ben evime. Bu gece çok yıprandık. Hepimiz biraz toparlanalım." dedi kadın. Kapının önünde ayrılırken ağlıyordu. "Görüyorsunuz değil mi? Benim sizden başka kimsem yok. Lütfen birbirinize sıkı sıkı tutunun. Siz mutlu olun. Sizin mutluluğunuz benim hayata, herkese, herşeye attığım tokat. Anlıyor musunuz? Bazı insanlara ne söz, ne ölüm, ne felaket hiç bir şey ders olmaz. Ama benim en büyük başarımı gördükçe kudururlar. Kızımın iyi bir insan olduğunu, evlatlarımın yuvalarında mutlu huzurlu olduğunu gördükçe ben en güzel intikamı almış olurum onlardan."

Serçe annesine sarıldı. Ateş de "Özür dilerim Gülsün anne." dedi. "Ben sadece..."

Gülsün damadına baktı. "Sadece aileni koruyordun. Büyüdüğün yerde bunun yolu buydu belki. Ama ben seni en çok niye takdir ediyorum biliyor musun Ateş? Sen Osman Ege değilsin. Sen Karan değilsin. Onların yolunda değilsin. Sen medeni, akıllı, dengeli bir insansın. Sorunlarını şiddetle değil akılla çözersin. Kavga savaş senin oynadığın bir rol olur ancak." dedi.

"Özür dilerim Gülsün anne. Nolur affet beni."

Gülsün damadının kolunu okşadı. "Affettim artiz. Haydi bakalım. Siz şimdi evinize gidin. Ben aksini söyleyene kadar kardeşimden uzak duracaksın. Anlaştık mı?"

"Anlaştık." dedi adam.

Gülsün evine girerken çok kararlı ve sinirliydi. Kardeşinin verdiği belgeyi yırtıp attı ve yıllardır yapmadığı bir şey yapıp, balkonuna çıkarak bir sigara yaktı.

Güçlü kadındı o. Yıllardır yapayalnız ayakta duruyordu. Yine dururdu. Kimseye ihtiyacı yoktu.

Şeytan Tüyü (Tamamlandı) Korunun Çocukları Final KitabıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin