yirmi bir

1.5K 130 11
                                    

Masal korunun ahalisine kıyamamış ve Osman Ege'nin yaş gününü hep birlikte kutlayıp öyle yalıya dönmeyi kabul etmişti.

Her yönüyle mükemmel bir akşamdı. Birliktelerdi. Hatta Elif teyze, Korkmaz amca da gelmişti. Yine kocaman masalarda keyifle gülüp eğleniyor, arada birbirine laf sokan mutlu insanlara hayranlıkla bakıyordu.

Osman Ege ile artık daha rahatlardı. Eskisi gibi uzak mesafeli değildi. Hatta duygularından söz etmek konusunda kendini aşmıştı. Masal da karşılık vermek istiyor, ama iş ne hissettiğini söylemeye gelince kelimeler kaçıyordu. Hem utanıyor, hem de oynadıkları bu kumarda elini fazla belli ederse kocasının daha da güçleneceğini düşünüyordu. Hayatınız boyunca hem sevip, hem kıskandığınız, hem en çok sizi sevsin isteyip, hem de içten içe hayran olup taptığınız birine "benim de kalbimin ateşi sensin" demek zordu. Bu payenin ona verilmesine yıllarca içerledikten sonra bir de kendisi mi söyleyecekti yani?

Yine de mutlulardı. Hem de çok. Pastalar kesilmiş, hediyeler verilmiş, herkes kutlama havasından cümbüşe dönmüşken, Masal elinden tutulup bahçeye daha karanlık ve ıssız bir köşeye götürüldü.

Kocaman ağacın altında hazırlanmış güzel yiyeceklere ve mumlara şaşkınlıkla baktı.

"Osman sen mi hazırladın bunları? Bak diyeyim günlerce alay edip gülecekler bize."

Adam omuzlarını oynatıp, "Babam yardım etti." dedi. "Gülsünler. Çok da umurumda. Burada yıldızlar daha parlak. Hem onlar kimin hediyesi daha güzel tartışması yapıyordur şimdi. Ben karımla keyif yapacağım." Masal'ın elini tutup yanına çekti.

Arada bir öpüşüyor konuşuyor, Masal ne zaman uyuklayacak gibi olsa, Osman kızın başını döndürerek onu uyanık tutuyordu. Masal birden doğrulup, "Ben senin hediyeni vermedim." dedi.

"Sensin. Hediyem sensin. En güzel hediyem." dedikten sonra Osman Ege Masal'a sarıldı. "İnsanın kendi gerçeğine bu kadar kör olması ne tuhaf değil mi? Yani seni istemenin bende yarattığı vicdan azabı, kendime duyduğum tiksinti bir tarafa, o kadar derine gömmeye çalıştım ki aslında ne hissettiğimi kendim bile anlamadım. Şefkat diyordum. Sevgi, bağlılık, alışkanlık. Kimseye değil sana. Yine de kurcalamak istemiyordum. Ne kadar hastalıklı bir durum. Seni seviyorum Masal. Hep sevdim. Bu kadar sevdiğin birine artık tutkuyla ihtirasla bakmaya başlamışsan bunun adını koymak zor olur mu? Bana zordu işte."

Masal titriyordu yine. Kocasına daha da sokuldu.

Osman Ege devam etti. "Kimse seni buna mecbur etmemeliydi. Belki etmezlerdi de. Sonunda ikimizin de mutlu olacağına inanmasalar asla yapmazlardı. Bunu biliyorum."

Masal dönüp adama baktı. "Ben konuştum babamla. Bana başının belada olduğunu söyledi."

"Demir amcam başımın belada olduğunu biliyordu. Belamın sen olduğunu da. Yapma Masal. Yıllardır yanımdasın. Artık kızlarını bana vermeye çalışan bir kaç adamın canımı sıkamayacağını biliyor olmalısın." Osman Ege elini karısının göğsüne götürdü. Memesini yavaşça okşayıp, kızı üzerine aldı. Bacaklarını iki yanına alıp, kendisine bastırdı.

Masal "Basılırız." dedi ürkekçe.

"Kimse cesaret edemez." Adam elini karısının iç çamaşırının yanındaki dikişlere geçirdi. Bir saniye sonra elindeydi parçalanan kumaş. Masal'ın eteğinin altından dokunduğu her nokta ikisini de delirtiyordu. "Yine hazırsın."

Masal utanarak başını adamın omuzuna yasladı. Ama utanmasına da izin vermeyecek gibiydi. Dudaklarını kendininkilere hapsetmeden önce; "Sen yap." dedi.

Masal başını iki yana sallayarak itiraz etse de dinlemedi. Kızın ellerini aşağıya indirip, "Yap" dedi yine. Yalvarır gibi.

Masal yavaşça kocasının pantolonunu ve altındaki çamaşırı aşağı indirip, çoktan hazır olan erkekliğini eline aldı. Yavaşça önce kendine bastırıp sonra tamamen içine aldı. Kalçalarındaki eller yükselmesine yardım ederken, göğsündeki dudaklar onu çıldırtıyordu.

Şeytan Tüyü (Tamamlandı) Korunun Çocukları Final KitabıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin