on üç

1.5K 123 10
                                    

"Baba lütfen surat asıp durma." diyerek önündeki tavaya ekmeğini bandırıyordu Masal. Sadece üçü Esma Demir ve kızları birlikte kahvaltı etmeyi istemişlerdi.

Demir kaşlarını çatarak, "Niye gidiyorsun ki? Okul bitti. İstanbul'da işin yok. Hayır niye gidiyorsun?" diyordu.

Masal "Çünkü benim evim orası." dedi. Yeterli bir açıklama olmasını umuyordu. Babasına baktı. "Beni oraya sen gönderdin. Beni Osman Ege ye sen verdin." dedi.

"Verdim evet. Ama şunun şurasında iki ay sonra resmen evli olacaksınız zaten. Kal burada. Biraz doyalım sana."

Esma kocasının omuzuna elini koyup, hafifçe sıktı. "Bence bunu bir nişanlılık evresi olarak görmeliyiz. Şimdiye dek birlikte yaşadılar ama evlenme gibi bir durum yoktu ortada. Üstelik aylardır da yurtta kalıyor bu kız. E Osman Ege de otelde kalıyormuş sen söyledin. Yani bunu yeniden beraber yaşamaya alışma süreci olarak görmeli ve bunu onlara vermeliyiz. Siz en azından bu kadarını kızıma borçlusunuz." dedi.

Konu kapanmıştı. Masal elinde küçük valiziyle hava alanının yolunu tuttuğunda keyfi yerindeydi. "Amma ağladılar." dedi. "Sanki ilk kez evden ayrılıyoruz. Ne komik. Yengem arkamızdan su mu döktü?"

Osman Ege Masal a bakıp gülümsedi. Sonra başını pencereye çevirip düşüncelere daldı.

Masal alışkanlıkla sustu. Genelde hep işle ya da her ne yapıyorsa onunla meşgul olurdu adam. Plan yapardı, strateji oluştururdu. Masal da susardı.

Özel uçak binmeleri için hazırdı. Onlarla dönecek olan Ateş ve Serçe yan yana oturmuş ve çoktan öpüşüp koklaşmaya başlamışlardı.

Masal Ege ye bakıp bir kusma hareketi yaparak adamı güldürdü. "Sanırım arkadaşlarımla hoş sohbet yolculuk yapma şansımı kaçırdım." dedi kınayarak. "Uyuklayayım bari."

"Çok hoş sohbet biri değilim bilirsin. Ama istersen benimle konuşabilirsin." dedi Osman Ege.

"Konu gelinlikler olsa da mı?"

"Özellikle gelinlikler hakkında. Tabi ayakkabılar ve çantalar da var. Hepsi tutkum benim." Şuh bir kadın tavrıyla bunları söylerken bir taraftan da Masal ın kemerini bağlıyordu.

Yol boyunca konuştular. Masal sık sık gözlerini yaşartan ve karnına ağrılar saplayan gülme krizleri geçirdi. Eve vardıklarında hafif bir yemek yemiş, sonra da rutin işlerine gömülmüşlerdi.

Masal elinde makasıyla bahçeye çıkmış, ihmal ettiği çiçekleriyle ilgileniyordu. Osman Ege çalışma odasındaydı.

Saatler sonra sebze çorbası, biftek ve mantarlı ıspanak kavurmasından oluşan menülerinin yanına şaraplarını yudumlarken gün boyunca yaptıkları işlerden söz ettiler. Sakin sessiz. Her zamanki gibi.

Masal sofrayı toplayıp, demlediği çaydan bir fincanı çalışma odasına götürdü. "Afiyet olsun. Ben yatıyorum. Allah rahatlık versin." dedi yorgun görünen adama.

Osman Ege elindeki kağıdı masaya bırakıp, "Sana bir şey soracağım. Daha doğrusu isteyeceğim. Ama nasıl soracağımı bilemiyorum." dedi.

Masal "Her zamanki gibi. 'Böyle yap' diyeceksin. İşime gelirse yapacağım. Gelmezse kavga edeceğiz." diyerek güldü. Bu gerginliği sevmiyordu.

Osman Ege kızın gözlerine baktı. "Benimle yat." dedi.

Masalın gözleri yuvalarından fırladı. Nasıl cevap vereceğini bilemedi. Sonra şeytan görmüş gibi arkasını dönüp yukarı çıktı.

Yatağında dönüp dururken ayak seslerini duydu. Osman Ege odasına girmişti. Bir süre tıkırtıları dinledi. Sonra ani bir kararla ayağa fırladı. Gidip adamın kapısını çaldı. Kapıyı açtığında altında pijaması dışında bir şey yoktu. Birlikte yaşadıkları yıllar boyunca evde bir genç kızın yaşadığını bilen Ege hep giyinik dolaşmaya özen göstermişti. Daha önce birlikte yüzdükleri yüzlerce andan daha farklı gelmesi, sanki onu İlk kez yarı çıplak görüyormuş gibi heyecanlanması tuhaf mıydı?

Şeytan Tüyü (Tamamlandı) Korunun Çocukları Final KitabıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin