yirmi dokuz

1.4K 114 17
                                    

Osman Ege telefonda kükremeyi kısa bir süre kesip, başına peştamal dolamış aynı kumaştan eteğinin üzerine de bağlamış gezen karısına baktı. Ateşin davetini kabul edip gelmekle çok iyi yapmışlardı. Masal her zamanki gibi ortama sanki orada dopmuşçasına uyum sağlama yeteneğiyle Trabzon'un bu şirin köyüne neşeyi getirmişti. Osman Ege bunun Serçe'ye haksızlık olduğunu düşündü. Kendi karısı nasıl uyum sağlama, adapte olma konusunda mükemmelse Serçe o kadar başarısızdı. Yine suya düşmüş bir kuş gibi şaşkın şaşkın etrafına bakınıyordu. Sürekli tebessüm ediyordu. Osman Ege kıza sevgiyle baktı. Sonra telefondaki kadına daha da kızdı.

"Esra hanım, bakın sizi şahsen aradım çünkü durumun ciddiyetini anlayın istedim. Benim kızkardeşimin kalçaları beş para etmez insanların ağzında sakız olamaz. Kocasıyla özel anları, bu şekilde drone la falan çekilip tüm dünyaya saçılamaz. Anlatabildim mi? Eğer olursa; ben deliririm. Delirirsem ben de kendi oyuncaklarımı salarım."

Kadın bariz şekilde titriyordu. "Efendim bilmiyorduk. Yani Serçe Hanım'ın soyadı, geçmişi, hakikaten bilmiyorduk. Bir daha asla.. yani.. hemen..."

"Esra hanım, sizi yeniden aramam. Bir kez daha Serçe hakkında bir haber görürsem, benden telefon almayacaksınız. Ne siz ne de bu yayınları yapan kuklalarınız kimseden telefon almayacak."

Kadın, "Tabi Osman Bey, anladım efendim." derken suratına kapadı telefonu. Sonra dışarı kızların yanına çıktı. Ateş dedesiyle köyün kahvesine gitmişti. Yaşlı adam kızıyla damadını yok saysa da belli ki torununu seviyordu.

Serçe ye yaklaşıp yanına oturdu. "Sıkıldın mı?" diye sordu.

"Yok. Sıkılmadım da. Bazen ne dediklerini anlamıyorum. Çok hızlı konuşuyorlar. Üstelik farklı. Masal hiç yabancılık çekmedi." Asla kıskanmıyordu. Ama burada da yine tüm hayranlığı alan, kendisini yabancı bırakan Masal olmuştu. Her yer tamam ama burası kocasının ata eviydi.

Osman Ege sempatiyle Serçe'nin eline su bardağını verdi. "Masal anneannemden annemden alışık bu konuşmaya. Bir süre sonra sen de alışacaksın. Bırak seni tanısınlar. Gülümseyip durma turist gibi. İçlerine karış. Anlamadıysan sor." dedi.

Serçe "Sana sorabilir miyim?" diye sordu.

"Sor bakalım."

"Şuradaki hanım bana dadduk dedi. Hıldırhış uşakla dedi. Neyse onlar. Sanırım beni Ateş'e yakıştıramadı."

Osman Ege kahkahalarla gülüyordu. "Sana pek sevimli, güzel hoş demiş. Hıldırhış burada döküntü demek." diyerek açıkladı. Serçe dönüp kadına baktı. Nedense artık pek sevimli geliyordu ona bu "sefer kızı yenge". Adını ilk duyduğunda gülesi gelmişti. Sefer tası gibi deyip gülmüştü. Halbuki bu isim kadının lakabıydı. Asıl adı değildi.

Masalın yanlarına geldiğini göremeden kalkıp kadının yanına gitti. "Sefergızı yenge anlatsana nasıldı Ateş çocukken?" diyerek kadının yanına oturdu.

Masal kocasının yanından geçip gitti. Yüzü asık, morali bozuk görünüyordu. Osman Ege kalkıp peşinden gidince, dördü için hazırlanan odada buldu kızı. Ev çok küçük değildi ama kalabalıktı. Bu yüzden dördünü aynı odada konuk etmişlerdi.

Masal odanın havalanması için açtığı camları kapatıyor, bir taraftan da ortalığı topluyordu. Hep aynı Masal. Elleri asla durmuyordu. Kocası gelip arkasından sarılınca durdu.

"Niye astın yüzünü? Bir şey mi oldu?"

"Yok. Yani geçer. Boşver."

Yüzünü kendine çevirip baktı. "Belli ki bir şeye üzüldün Masal. Boşveremem biliyorsun. Sakın bir bahane uydurma anlarım."

Şeytan Tüyü (Tamamlandı) Korunun Çocukları Final KitabıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin